Dünya Ekonomik Forumu için İsviçre’de bulunan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, TRT Türk’ün programına konuk oldu.
Davos’taki toplantılarda Türkiye’de 17 Aralık’ta düzenlenen İstanbul merkezli operasyonun gündeme gelip gelmediğine ilişkin soruyu yanıtlayan Davutoğlu, konunun gündeme gelmediğini söyledi. Davutoğlu, ’17 Aralık hiç gündeme gelmedi. Türkiye’de bazen biz iç gündemde bir şeye çok önem verdiğimizde zannederiz ki bütün dünya bunu tartışıyor. Türkiye’de ne oluyor diye kaygılı bir şekilde soru soran herhangi bir muhatabım olmadı. O da aslında Türkiye’nin bir anlamda normalleşmesinin bir sonucu. Birçok ülke bu tür krizlerle demokrasinin içerisinde karşılaşabilir. Önemli olan sistemin işlediği kanaatinin yerleşmiş olmasıdır’ diye konuştu.
Suriye’de Esed rejimi ile muhaliflerin temsilcilerinin bir araya gelmesinden umutlu olup olmadığına ilişkin soruyu yanıtlayan Davutoğlu, umutlu oldukları noktanın Cenevre-2’de ilk oturumda bütün olumsuzluklara rağmen hemen hemen bütün katılımcıların Suriye’de siyasal değişimin şart olduğu konusunda mutabık kalmaları olduğunu belirtti. Davutoğlu, Türkiye’nin her zaman pozitif yönde katkı yaptığını söyleyerek, muhalefetin tek bir organik bütünlük içinde Cenevre-2 toplantılarına gelmesinde Türkiye’nin olağanüstü diplomatik başarısının hemen hemen her toplantıda vurgulandığını ifade etti. Bakan Davutoğlu, ’Biz nasıl bunu muhalefetle yakın işbirliği içerisinde sağlayabilmişsek Suriye rejimini de ilgili ülkelerin aynı iyi niyetle masada tutmaları lazım’ şeklinde konuştu.
Anadolu Ajansı’nın yayınladığı Suriye’de savaş suçu belgelerine ilişkin de Davutoğlu, ’Üzücü olan husus Türkiye’de bütün kesimleri infiale sebebiyet veren bu resimlerin ana muhalefet partisi genel başkanı tarafından herhangi bir şekilde ilk gün, ikinci gün, üçüncü gün gündeme getirilmemiş olmasıdır. Diyelim Türkiye’yi zora sokacak bir haber varsa , bir manipülatif bir konu varsa, tır meselesinde olduğu gibi, aynı saat içinde açıklama yapacaksınız. Türkiye’yi neredeyse bas bas bütün dünyaya şikayet edeceksiniz. Hiçbir temeli yokken. Böylesine acılar yaşanırken, böylesine insanlık suçu işlenirken. Esed’in işlediği suçları örtecek şekilde günlerce suskun kalıyorsunuz. Konuşurken de utangaç bir şekilde konuşuyorsunuz’ ifadelerini kullandı.
Katillerin hak ettiği cezayı bulmaları için ne gerekiyorsa yapacağız
Davutoğlu, son günlerde ortaya çıkan fotoğrafların uluslararası kamuoyunun Esed yönetimine baskılarını artırıp artırmayacağına etkisi konusundaki bir soruya ise ’Artırması gerekir. Eğer uluslararası adalet varsa, uluslararası hukuk varsa bunların olması gerekir’ diye cevap verdi.
Fotoğrafların (Desmond) de Silva gibi çok seçkin uluslararası hukuk uzmanları tarafından incelendiğini belirten Davutoğlu, bu ekibin fotoğrafları getiren kişiyle de görüştüğünü ve parmak izlerini aldığını belirtti. Ortada ispat edilmemiş bir şey olmadığını söyleyen Davutoğlu, ’Bu ispatlar sonrasında zaten birçok ülke bu sürecin daha ileri aşamaya götürülmesi için harekete geçme kararı aldı, BM zemininde. Biz bu inisiyatiflerin, girişimlerin içinde olacağız ve bu katillerin hak ettiği cezayı bulmaları için ne gerekiyorsa onu yapacağız’ dedi.
Davutoğlu, İran konusunda da İran’ın Cenevre-2’ye katılmalarını istediklerini belirterek, ’hatta son gün dahi, ben hem BM Genel Sekreteti Ban Ki-mun’la hem İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’le görüştüm ama mümkün olmadı. Her halükarda İran’ın krizin bir parçası değil de çözümün bir parçası olacak şekilde devreye girmesi önemli’ diye konuştu.
Zarif’le görüşmesinde Cenevre’deki gelişmeleri ele aldıklarını belirten Davutoğlu, ’Bugün de ateşkes sağlanması ya da insani yardımların ulaşması konusunda neler yapılabilir onları konuştuk’ dedi.
Gelecek hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yapacağı İran ziyareti çerçevesinde ikili ilişkileri kapsamlı bir şekilde ele aldıklarını kaydeden Davutoğlu, şöyle devam etti:
’İran’la bizim ikili diyaloğumuzu sürüyor ama önemli olan Sayın Ruhani’nin söylediği seçimler meselesi. Keşke üç sene önce seçimler olmuş olsaydı. İki sene önce seçimler olmuş olsaydı. Aslında 2 sene önce bir seçim oldu yani 2012. Parlamento seçimleri güya yapıldı. Sonunda bir başbakan ilan edildi: Riyad Hicab. O başbakan iki ay sonra, Suriye’den kaçmak zorunda kaldı. Yani bir başbakan kendi ülkesinde bu katliamlara, insanlık dışı uygulamalara tahammül edemediği için kaçtı. Şimdi ise hangi şartlar altında, nasıl seçim yapılacak? Böyle bir yönetim altında seçime gidilmesi, bir uluslararası denetim olmadan, bir geçiş hükümeti kurulmadan, inandırıcı, güvenilir olabilir mi?.’
Güvenilir bir seçim için geçiş hükümetinin kurulmasının önemine işaret eden Davutoğlu, ’Suriye halkının kaderini tek bir kişinin kaderiyle ilişkilendirmek ve yüz binlerce insanın ölmesine, milyonlarca insanın mülteci ve yerinden edilen İDP (ülke içinde yerlerinden edilmiş) olmasına sebep olan bir liderin kaderi eğer ülkenin kaderinden daha önemliyse veyl o uluslararası anlayışa. Yazıklar olsun. O zaman bütün bir uluslararası sistem, insanlık vicdanı iflas etmiş demektir’ ifadesini kullandı.
Muhabir; Onur Usta, Sinan Polat