"İlk izlenim, ilk 30 saniyede yaptığınız ve söylediğiniz her şeyin bir bütünüdür." "Ne söylediğiniz değil, onu nasıl söylediğiniz önemlidir." "Basit bir jest, yüzlerce kelimeden daha çok şey ifade eder." "Beden dili, bilinçdışı motivasyonlarımızı açığa çıkarır."
Bu ve buna benzer bir çok cümleyi şimdiye dek duymuş olmalısınız. Bilinen şu ki gerçekte bizler, hal ve davranışlarımız, duygularımız, fikirlerimiz ve kişiliğimizi sözlü ya da sözsüz şekilde ortaya çıkararak iletişim kurarız.
İş dünyasında bu konuyla ilgili bazı yanlış görüşler vardır. Bazı insanlar beden dili hakkında olan tüm konuşmaların terim dolu ve gereksiz olduğunu düşünürken, bir insanı anlayabilmek için ne dediklerini dikkatli dinlemenin yeterli olabileceğini savunurlar. Bunun zıttı olarak ise, bazıları, karşısındakinin bakışları, ayak vuruşları ve kişisel jestlerinin, o kişinin sözlerinden veya yaptıklarından daha çok şey anlattığına inanır. Bu optimistlere göre karanlık bilinçaltı, iletişim sırasında yüzük çevirme, saç ile oynama, sık tekrarlanan hareketler sayesinde açığa çıkıyor.
Bizler fikir ve isteklerimizi iletebilmek, karşımızdakiyle iletişim kurabilmek için en çok dilimizi kullanırız. Ancak aynı zamanda tutku, endişe ve korku gibi duygulara sahip yaratıklar olarak, hislerimizi göstermek isteriz. Bilinçli olarak sözsüz mesajlar iletir ve algılarız. İletişimde kullandığımız sözsüz ipuçları, sözlü olanları anlamamıza yardımcı olabilir.
İnsanlar kollarını göğüs üstünde birleştirdiklerinde veya açtıklarında, bu, üşüdüklerinden, kolları dolu olduğundan veya çok rahat hissettiklerinden dolayı olabilir. Yani sadece, bu kişilerin kendilerini savunmak istemeleri, kafalarının meşgul olması veya güvensiz hissettikleri anlamına gelmez.
"Beden dili"nin ögeleri bize neler anlatır?..
Bakışlar: Bakışlar daha çok kişilerle aramızda olan mesafeyle belirlenir, örneğin çok yakın duruyorsak birbirimize bakmamaya çalışırız. Aynı zamanda bakışlar, konuşmanın konusuyla da çeşitlilik kazanır. İletişimde olduğumuz kişiler ile aramızdaki ilişki düzeyi ve tabi ki kişilik özellikleri de bakışlarda etkilidir. Örneğin içe kapanık kişiler daha az göz teması kurar.
Yüz ifadeleri: Yüz ifadesi kişiye özgüdür ve iletişim tarzımızı belirler. Kaşları kaldırmak, yüzün kızarması, ağzın aşağıya doğru eğilmesi ve bunlar gibi bir çok hareket, iletişimde olduğumuz kişi veya kişilerde belli bir etki ve izlenim uyandırır. Gülümseme belki de en dikkate değer yüz ifadesidir ancak kolaylıkla taklit edilebilir.
El, kol, baş hareketleri ve jestler: Konuşma ve kendimizi ifade etme sırasında çok sayıda el, kol ve baş hareketleri kullanırız. Zamanın geçmesini beklerken, acelemiz olduğunda, bir konuşma sırasında söylenene katılıp katılmadığımızda ve bunlar gibi daha bir çok durumda jestlerimizi kullanırız.
Bu gruba giren hemen her hareketimiz bir anlam taşır. Örneğin yumruğu sıkmak güç göstergesi iken, kendine dokunma (ağız veya buruna dokunma, kaşıma gibi), eğer aşırıysa, endişenin bir belirtisi olabilir. Eğer genel olarak jestler, el ve kol hareketleri fazlaysa, bu durum o kişinin kısıtlı kelime bilgisini ya da Akdeniz ülkelerinden olduğunu gösterir.
Bedenin duruşu: Karşımızdaki kişiye göre durmayı veya oturmayı seçiğimiz açı oldukça önemlidir. İş dünyasında da vücudun duruş şekli, birini merkeze alma, gruba dahil etme veya dışlama gibi birçok anlam taşıyabilmektedir.
Giyim: Giyim tarzımız, zevkimizin, mal varlığımızın, değerlerimizin veya sosyal grubumuzun bir aynasıdır. İş danışmanlarının çoğu, daha etkili bir izlenim için insanların iyi giyinmelerine yardım etmeye çalışır. Rozetler, kol düğmeleri, marka etiketleri ve kullanılan her türlü aksesuar ve materyaller kim olduğumuzun veya kim olmak istediğimizin birer yansımasıdır.
Koku: İnsanlar doğal kokularını gizlemek için sabun, şampuan, deodorant, parfüm ve ağız spreyleri kullanır. Ancak vücudun asıl kokusu, insanların beslenme düzeni, sağlığı ve o anda endişeli olup olmaması gibi konularda ipuçları verir. Bilim adamları kokunun iletişimdeki öneminin daha çok farkına varmaya başladılar.
Dinleme, Değerlendirme, Eleştiri Jestleri
EL SIKIŞMA
Beden dili konusunda hiçbir fikri olmayanlar bile, elini sıktıkları kişiyle ilgili bazı şeyler düşünürler. El sıkma biçimi insanların kişiliğini ortaya koyma yollarının en başta gelenlerinden biridir.
İnsanların birbirleriyle el sıkışma biçimlerinde esas olarak üç mesaj hakimdir: Üstünlük, Eşitlik ve Boyun Eğme.
Yapılan bir araştırmada başarılı üst düzey yöneticilerin büyük çoğunluğunun hem el sıkışma işlemini başlatan kişiler oldukları, hem de avuç içleri yere bakar şekilde el sıkıştıkları ortaya konmuştur.
Avuç içinin yönü
Avuç içinin yere bakması, karşıdaki kişinin elini bütünüyle yatay olarak sıkmak anlamına gelmez. Üstünlük belirten el sıkışı karşıdaki kişiye göre avuç içinin hafif yere dönük olması demektir. El sıkarken avuç içinin hafif yukarı dönük olması karşıdakinin üstünlüğünü kabul etmek anlamına gelir.
Güvenli ve dengeli bir el sıkma, ellerin dik olarak ve avuçların birbirlerini bütünüyle kavramalarıyla gerçekleşir. Her iki kişi de kendi varlığını karşıdakine hissettirmiş olur.
Davranışımız iç dünyamızı etkiler…
İnsanın merkezini kullanma biçimini ve temel beden duruş özelliğini tanımanın sağladığı en önemli yarar, yalnızca çevredeki kişileri doğru değerlendirmek değildir. Bu özelliklerin farkında olmak, kişinin kendi hayatında çok temel değişiklikler yaratır.
İnsanlar çoğunlukla içlerinden geldiği gibi davrandıklarını düşünürler. Oysa yakın zamanda yapılan araştırmalar, insanların hissettikleri gibi davranmaktan çok, davrandıkları gibi hissettiklerini ortaya koymuştur.
Canı sıkılan bir insanın kaşları çatık, yüzü asık, omuzları düşük ve merkezi kapalıdır. Hepimiz sık sık, sebepsiz bir can sıkıntısı yaşarız. Oysa çok kere kaşlarımızı çattığımız, yüzümüzü astığımız ve omuzlarımızı düşürüp, merkezimizi kapattığımız için canımızın sıkıldığını düşünmeyiz. İnsan hangi davranışını dışlaştırırsa, bir süre sonra beden kimyasında meydana gelen değişiklikler sebebiyle o yönde duygular yaşamaya başlar. Sıkıntılı bir insan gibi davranmak iç sıkıntısının artmasına sebep olur.
Kültürümüzün gülme konusundaki olumsuz tutumu sadece çocukluk ve gençlik döneminde değil, yetişkinlik yaşamında da sürer: “Çok güldük, ağlayacağız.” “Çok güldük başımıza kötü bir şey gelecek” gibi sözler bu yöndeki uyarılara örnektir. Türk kültüründe yetişen kişiler, genellikle -sebepsiz yere gülene deli deneceğine- inandıkları için, gülmenin gerek insanın kendi hayatı üzerinde doğuracağı olumlu etkilerden, gerek insanlararası ilişkilerden doğuracağı olumlu sonuçlardan yararlanamazlar.
Oysa halk arasında “delilik” olarak adlandırılan akıl sağlığı problemlerinin üç tanesinde hastaların en büyük özellikleri somurtkanlıkları veya ifadesizlikleridir. Bu hastalar kesinlikle gülmedikleri için halk arasındaki deyimin “sebepsiz yere somurtana deli derler” olması beklenir. Fakat geleneksel kültürümüz gülmeyi hoşgörmediği için, seçici davranmış ve sadece küçük bir azınlığı oluşturan hastalara bakıp “sebepsiz yere gülene deli derler” diyerek, insanların içinde yeşermesi muhtemel hayat sevincini küllendirmeyi tercih etmiştir.
Bütün bu anlatılanlardan çıkan sonuç şudur; insanın davranışı beden kimyasını değiştirir. Kendinizi sıkıntılı ve güçsüz hissediyorsanız, beden duruşunuzu ve merkezinizi kullanış biçimini kontrol edin.
YALAN!
İş hayatında en çok yalan söylemek zorunda kalan kişilerin sekreterler olduğu bilinen bir gerçektir. Bunun sebebi, özellikle yöneticimizin adına başkalarıyla iletişim içinde olmamızdır. Yöneticimiz ile diğer çalışanlar arasında, yöneticimiz ile diğer yöneticiler arasında, yöneticimiz ile özel hayatındaki kişiler arasında, yöneticimiz ile yöneticisi arasında hep bir köprü görevi görürüz.
Yöneticilerimiz görüşmek istemedikleri kişileri belirtip kenara çekilirler, sonrası bize aittir. Ayrıca habersiz, randevusuz gelen konuklar ile ilgilenmek, onları organize etmek...
En sık rastlananı da yöneticimizin bir hatasını üstlenmemizdir. Bize vermeyi unuttuğu bir yazı gecikmiştir. Genel müdür kızmasın diye topu bize atar, “Hala yazmadın mı?” Der, Biz de “Siz bana yazıyı vermediniz ki” Demek yerine “Üzgünüm, hemen yazıyorum” gibi bir şey söyleriz. Halbuki yazıyı görmemişizdir bile.
İşte böyle durumlarda vücut dilimizi kontrol altına alabilirsek, karşımızdaki kişinin bize güvenmesini sağlar ve görevimizi çok daha iyi yapmış oluruz. Daha da önemlisi vücut dili ile yalan söylemeyi çözersek karşımızdaki kişinin de bize yalan söyleyip söylemediğini çok kolay anlarız.
Vücut diliyle yalan söylenebilir mi?
Bu soruya verilecek yanıt; ana hareketler, vücudun mikro işaretleri ve söylenen sözler arasında ortaya çıkacak uyum eksikliğinden dolayı “hayır” olacaktır. Örneğin, açık avuçlar dürüstlük gösterir ama karşınızdaki yalan söylerken avuçlarını açıp size gülümsese bile mikro hareketleri onu ele verir. Gözbebekleri küçülebilir veya ağzının köşesi seğirebilir ve bu işaretler açık avuç hareketi ve içten gülümsemeyle çelişir. Sonuç olarak karşısındaki, söylenene inanmama eğilimi gösterir.
Yalanları örtbas etmek için vücudun başka herhangi bir yerinden daha sık olarak yüzümüzü kullanırız. Örtbas edebilmek için gülümsemeler, kafa sallamalar ve göz kırplamalar kullansak da maalesef vücut işaretlerimiz burada da doğruyu söyler ve yüz işaretlerimizle vücut hareketlerimiz arasında bir uyuşmazlık ortaya çıkar.
İş görüşmelerinde beden dili
Beden dili kullanımıyla ilgili önemli noktalardan biri de iş başvurusu yaptığımız yerler.
İş görüşmeleri sırasında kendimizi rakip sahadaymış gibi hissederiz. Bunun nedeni bilmediğimiz bir ortamda kendimizi gergin hissetmemiz. Çünkü orası bizler için adeta bir arena. Karşımızdaki matadora karşı galip gelmeye çalışırız.
O halde bu arenada neler yapmalıyız. Herşeyden önce iş başvurusu yapacağınız kurumu, stratejilerini, misyonunu, ürünlerini bilmeniz gerekir. İş başvurusunda bulunduğu işletmeyi tanımayan kimsenin şirket kültürüne geç adapte olacağına inanılır.
Görüşmeye son derece uygun, şık ama abartılmamış bir kıyafetle, mümkünse takım ile gitmeli. Bayanların da takım elbise giyinmesi uygun olur ama etek (mini olmamalı), ceket, gömlek uyumluluğunda bir kıyafet de oldukça uygun olabilir.
Ayakkabılarınız çamursuz ve boyalı olmalı.
Görüşmeye 5 dakika da olsa sakın geç gitmeyin. Görüşmenin önemli kriterlerinden biri zamanı kullanma becerisidir. Artık işletmeler zamanını uygun ve etkili kullanan personele yatırım yapıyor. Daha ilk dakikada gecikerek zamanlama konusunda kötü puan almak istemezsiniz değil mi? Gecikiyor olmanız size negatif puan kazandırmanın dışında, o görüşmeye soluk soluğa girmenizi ve konuşmanızın ahenginin bozulmasını sağlar. Bu da kendinizi ifade etmede size sıkıntılar yaşatır. Trafik durumu, hava durumu, evinizin iş yerine uzaklığı, çalmayan saatler vs... artık kimsenin umrunda olan şeyler değil. Bilgisayar, internet çağının nimetlerinden yararlanın ve hava durumunu, yol durumunu önceden kontrol edin. Erken uyanmanız gerekiyorsa ve saatinize güvenmiyorsanız, Telekom’un otomatik uyandırma servisine uyandırma talimatı bırakın, ama sakın mazeret bildirmeyin (çok ciddi bir sebebiniz yoksa).
En fazla 10 dakika önce, ideali 5 dakika önce görüşme yerinde bulunmak ve ortamı analiz etmek sizin için iyi olur. Çevrede bulunan insanları rahatsız etmeden gözlemleyin ve durumunuz uygunsa kat sekreterinden kurum ile ilgili bilgi almaya yönelik sohbetlerde bulunun.
Görüşme sırasında elinizde çantanız ve ajandanız ya da en iyisi PALM gibi teknik bir ajandanızın olması size çok şey kazandırır. Çantanızı açtığınızda içinde devlet arşivi varmış gibi dağınık bir görüntü olmamasında yarar var. Görüşmenizde not almanız gerekebilir; o açıdan ajandanızı ya da palminizi etkili kullanın. Size ikram edilen çayı, kahveyi mutlaka kabul edin ve o ortamın bir parçasıymışsınız rahatlığında davranın.
Görüşmeye karşınızdakine sempatik bir tarzda selam vererek başlayın. Tebessüm etmeniz size puan kazandırır.
Görüşmeye erken gidip ortamda aldığınız ilk imajın kısa bir özetini yapmanızda ve bunun hoş bir izlenim olduğunu belirtmenizde yarar var. Tokalaşmanız ne ezik ne de üstünlük taslayıcı bir tarzda olmalı. Tokalaşmanız samimi olmalı. Aşırı hafifi tarz güvensizliğinizi, aşırı sert tarz kompleksinizi ortaya koyar. Görüşmeniz sırasında karşınızdakinin gözlerine çok rahatsız etmeden bakın
Oturma alanınızı belirleme şansı varsa (bazı işletmelerde görüşme odaları vardır) Sırtınızı boşluğa (kapı, pencere v.s.) gelmemesine dikkat edin. Sırtınızın boşlukta olması sizin kendinizi boşlukta hissetmenize sebep olabilir ya da her açılan kapıda geri dönüp bakmanız, rahatsız edici bir sahnenin oluşmasını sağlayabilir. Konuşma sırasında koltuğunuza çok kasıntı oturmayın. Konuşmanın gidişine göre bazen eğilerek talepkar, bazen doğrularak güveninizi gösterin. Görüşeceğiniz kurumun kimliği, görüşeceğiniz kişinin pozisyonu sizin bacak bacak üstüne atıp atmamanızda önemli rol oynar. En uygunu bacak bacak üstüne atmadan ama rahat edeceğimiz bir oturuş pozisyonu almaktır
Görüşmenin gidişini ağırlıklı olarak görüşmeyi organize eden kişi belirler. Kurum hakkında bir şeyler bildiğinizi düşünüyorsanız ve bilginizin doğruluğundan eminseniz sizin orayı niçin seçtiğinizin nedenlerinden biri olarak gösterebilirsiniz. Eğer iş değiştirecekseniz asla ayrıldığınız ya da ayrılacağınız kurumu kötülemeyin. Bu profesyonelce bir davranış olmaz. Tercih nedeniniz kariyeriniz olabilir, farklı bir kurum kimliğini yaşamak olabilir, farklı bir iş koluna yönelmek olabilir, evinize yakın bir yer tercihi olabilir (Bazen bu başka bir soruyu beraberinde getirebilir: “Biz kurum olarak şu an çalıştığımız yerden başka bir yere taşınsak bizden de mi ayrılırsınız?” gibi.
Maaşınızın yetersizliği bir neden olmasın. Tabii ki para için, kendimizi geliştirmek, daha iyi bir yaşam standardına kavuşmak için çalışıyoruz ama bunu parasal bir tercih nedeni olarak göstermeniz çok doğru olmaz. Görüşmeler sırasında parasal nedenleri söyleyip, elinizle de para işareti yapmanız çok ters karşılanır. (Espri niyetine bunu yapmak bile hoş değil.) İş görüşmelerinde bir çok kişinin sınıfta kalmasını sağlayan neden “Ne kadar maaş düşünüyorsunuz?”
İnsanın Kendine Teması
İnsanın kendi bedenine teması, gerginliğin yaşandığı durumlarda kişiye rahatlık verir. İnsan bir başka kişiye temas ettiği zaman bunun farkındadır. Ancak insan kendine temas ederken büyük çoğunlukla davranışından haberdar değildir.
Çocukluk döneminde zorlandığında veya kendisinde endişe yaratan durumlarla karşılaştığında, anne ve babaları tarafından okşanarak güven verilen insanlar, bu güvenceyi yetişkinliklerinde de ararlar. Bu sebeple gerginlik yaratan ve kişinin kendisini güvende hissetmediği her durumda insanın yardımına kendi elleri yetişir.
İnsanların kendilerine en çok temas ettikleri ve gerginliklerini hafiflettikleri yüzlerce davranış incelendiğinde en çok aşağıda sıralanan yedi jestin tekrarlandığı görülmüştür.
1- Çeneye yaslanmak 2- Saçı okşamak
3- Yanağa yaslanmak
4- Ağza temas etmek
5- Şakağa yaslanmak
6- Elleri cebe sokmak
7- Kollarla bedene sarılmak
İnsanın kendi bedenine temas ederek iç gerginliğini hafifletmeyi amaçlayan bu jestler hem kadınlar, hem de erkekler tarafından yapılır. Ancak saçları okşamak ve kolları bedene dolamak daha çok kadınlara, şakağa yaslanmak ve elleri cebe sokmak daha çok erkeklere özgü jestlerdir.
İnsanın kollarını kavuşturması, en hassas iki noktadan biri olan kalbi korumanın sembolik bir ifadesidir. Mağara devrinden bu yana geçen zaman içinde insan davranışlarında önemli pek çok değişim olmuştur ve kalbi korumak o günkü anlamını, önemini kaybetmiştir. Ancak modern çağda da insanlar kendilerine gerginlik veren bir durum yaşadıkları ve kendilerini duygusal olarak güvende hissetmedikleri zaman kollarını kavuştururlar.
Kol kavuşturma aynı zamanda insanın anne ve babasından beklediği kucaklama ihtiyacının kendisi tarafından karşılanmasıdır. İnsanın güven ihtiyacının arttığı bazı durumlarda, kişi kendisini tam kucaklayarak bunu karşılamaya çalışır. Bu durumda artmış olan iç gerginlik kendi kendine temasın verdiği rahatlıkla gevşemeye dönüşür.
Topluluk içinde kendine temasın ve dış dünya ile ilişkileri sınırlandırmanın en güvenli yollarından biri de özellikle erkekler için, elleri cebe sokmaktır. İnsan keyifli ve sıkıntılı olduğu bütün durumlarda, yalnız da olsa topluluk içinde de olsa, ellerini cebine sokarak çevresi ile ilişkilerini en alt düzeye indirir ve kendi duygu dünyasına çekilir.
Bacak bacak üstüne atmak, elleri yüzün veya bedenin üzerinde gezdirmek veya elleri çeşitli biçimlerde kenetlemek davranışlarının bütünü insanın ihtiyaç duyduğu teması ve dolayısıyla güven duygusunu ona vermektedir. Elin alna, mideye, kalbe götürülmesi önemli bir işarettir.
İnsan bir konuda hayrete düştüğü zaman eli alnına gider. Parmak uçlarının alna teması kaybolan veya ihtiyaç duyulan bir fikri geri çağırmak içindir. Bu jest aynı zamanda dikkatini yoğun olarak bir noktaya toplamak isteyenlerde görülür.
Elin ağzı örtmesi kişinin hayretinin bir başka ifadesidir. Kişi, şaşkınlığı sırasında kendisini zor durumda bırakacak olan tepkisini böylece durdurmak ister.
Parmakların gömlek veya boyun arasındaki boşluğu genişletmeye çalışması, kişinin daha çok havaya ve alana ihtiyaç duyduğunu, bir başka deyişle zor durumda olduğunu gösterir.
Kulak memesi ile oynamak dikkati yoğunlaştırma isteğinden kaynaklanır.
Enseyi ve ensedeki saçları okşamak ise kişinin sıkıntılı bir durumda sevilme ihtiyacını karşılamak amacını taşıyan narsistik bir jesttir.
Vücudunuzun dilini değiştirmek elinizde
İş hayatınızda sözlerinizin olduğu kadar bakışlarınızın, duruşunuzun kısacası beden dilinizin de ne kadar önemli olduğunu biliyorsunuz. Ancak, hareketlerinizin sizi yeterince ifade etmiyor. Kendinize güveniniz tam ama sıkılgan bir tavrınız var. Zekisiniz ama bakışlarınız bunu anlatmıyor. Vucut dilimi nasıl değiştirebilirim diyenlere "Beden Dili" kitabının yazarı – Allan Pease'in önerilerini aktarıyoruz.
VÜCUT DİLİ NASIL ÖĞRENİLİR?
Günde 15 Dakikanızı Ayırın
Başkalarının hareketlerini incelemek ve okumak için olduğu kadar kendi hareketlerinizin de bilinçli bir şekilde farkına varmak için günde en az on beş dakika ayırın.
Kalabalıklarda Gözlem Yapın
Bu tür okumalar yapmak için ideal mekanlar insanların bir araya gelip etkileşime girdikleri yerlerdin. İnsanlar buralarda bekleme, kızgınlık, hareketleriyle açıkça ifade ettiklerinden önreğin havaalanları insan hareketlerinin tamamını incelemek için özellikle iyi bir yerdir. Sosyal etkinlikler, iş toplantıları mükemmeldir.
Televizyonu Eğitim Aracı Olarak Kullanın
Televizyon seyretmek de sözel olmayan iletişim öğrenmek için mükemmel bir yoldur. Sesini kısın ve önce sadece görüntülere bakarak neler olduğunu anlamaya çalışın. Her beş dakikada bir sesi açarak sözel olmayan okumalarınızın ne kadar doğru olduğunu kontrol edebilirsiniz. Çok geçmeden bir programın tamamını sessiz olarak seyredip neler olduğunu anlayabileceksiniz.
Kendinizi Test Edin
Vücut dili sanatını çalıştıktan sonra bir partiye gidip bütün akşamı saksı gibi bir köşede oturarak geçirip insanların vücut dili ayinlerini seyrederek çok iyi vakit geçirebilirsiniz!
Bir kişiyle iletişim kurarken sözler mi daha etkilidir hareketler mi? Kişilerin birebir kurdukları iletişimde yüzde 7-10 kelimelerin, yüzde 30-38 ses tonunun etkili olduğunu beden dilinin etkisinin ise yüzde 55 - 60'a kadar çıkabildiğini biliyor muydunuz?
Neden vücut dili?
1. Başkaları üzerinde olumlu bir etki yaratarak amacımıza ulaşmak. 2. Karşımızdakileri daha iyi anlayarak etkili bir iletişim kurmak.
3. Kendi beden hareketlerimizi denetleyerek, sosyal ortamlara daha çabuk uyum sağlamak.
4. Başkalarının gerçekte ne söylemek istediğini anlamak.
Bazen bir hareket bin söze bedeldir. Bir kişiyle iletişim kurduğumuzda söylediklerimiz ne kadar önemli ise hareketlerimizle o kişide bıraktığımız intiba da o kadar önemlidir. El, kol hareketleri, mimikler, dokunma, vücut pozisyonu... İş yaşamında başarılı olmak isteyen kişi, iletişim kurduğu kişilerin sadece söylediklerini değil, yüzü, eli, kolu ve bedeniyle yaptıklarını da duymalıdır.
İletişimde önemli olan ilk dakikalardır
Karşı karşıya gelen iki insan arasındaki ilk dakikalar, iletişim sürecinin önemli bir belirleyicisidir. Bu etkiyi yaratan en önemli faktör, karşılaşılan kişinin BEDEN DİLİ'dir. Sözkonusu faktörleri, kullanılan kelimelere ve kişinin taşıdığı bütün aksesuarlardan içinde bulunduğu ortamdaki nesnelere kadar genişletebiliriz. Karar olumlu ya da olumsuz olabilir; "duruşundan hoşlanmadım", "bakışını sevmedim"....
Başkalarının gerçekte ne söylemek istediğini anlamak için önce kendi vücut dilinizi öğrenin
İletişim sadece bilgi alış-verişi değildir
Bilgiyi veriş biçimi, sözlerin bedendeki ifadesi (gülen bir yüz) iletişimi değerlendirmemizde ikinci önemli bir noktadır.
İletişimde bilgilenmek ve kavramak, anlamak değildir. İletişimin ana amacı anlayarak kavramaktır. Karşınızdaki kişinin ne istediğini kavrar ancak ne yaşadığını anlayamazsınız.
Bir mesajın toplam etkisi incelendiğinde, kişilerin birebir kurdukları iletişimde %7-10 kelimelerin, %30-38 ses tonunun ve %55-60 da beden dilinin etkili olduğu ortaya çıkmıştır.
Vücut dilini, sessiz bir film seyrederken ya da televizyonun sesini kapattığımızda aldığımız bir mesaj olarak da görebiliriz. Vücut dili iletişimde kullanılan sözcükler kadar önemlidir. Çoğu zaman davranışlar ve jestler iletişimin temelini oluşturur. Söylediklerimizi gerçek içerik ve anlamlarını ortaya koyar. Bunlar, düşünce ve duyguları destekleyen, onları somutlaştıran hareketlerdir.
+ Sohbet sırasında saç düzeltme, başı sallama, kolları kapama gibi işaret ve hareketlerimiz; iletmek üzere programladığımız bir mesajımız olduğunu ya da bu mesajı vermek için hazırlık yaptığımızı gösterir.
+Yüzümüzün aldığı çeşitli ifadeler, heyecanımızı, neşemizi, irkildiğimizi, utandığımızı, tiksindiğimizi, kızgınlığımız veya korkularımızı ortaya koyar.
+El sıkışma şeklimizden, ayakta durma veya oturma pozisyonlarımıza kadar pek çok vücut hareketi, içinde bulunduğumuz ruhsal durumları, amaç ve isteklerimizi ortaya koyan göstergelerdir.
Göz okuma ustalığı
Bazı insanlarla konuşurken rahat bazılarıyla konuşurken rahatsız olur hatta onları güvenilmez buluruz. Bu aslında bize baktıkları veya konuşurken bakışlarımıza karşılık verdikleri süreyle ilişkilidir. Bakışların dilini çözerek hem karşı tarafı daha kolay anlayabilir hem de kendi davranışlarınızı kontrol altında tutabilirsiniz.
SİZDEN BİR ŞEY Mİ GİZLENİYOR ?:
Birisi dürüst değilse veya bir şeyler gizliyorsa bakışları bizimkilerle toplam zamanın üçte birinden daha az oranda karşılaşacaktır.
HAYRAN MI SALDIRGAN MI ? :
Bakışlarınız, karşınızdakinin bakışlarıyla toplam zamanın üçte ikisinden daha uzun süreyle karşılayıyorsa, bunun anlamı şunlardan biridir; birincisi sizi çok ilginç veya çekici buluyordur; ikincisi de size karşı saldırgan bir tavrı vardır.
SESSİZCE MEYDAN OKUYANLAR:
Buna ek olarak gözbebekleri de büzüşüyorsa sözel olmayan bir meydan okumada bulunuyor olabilir.
BAKIŞLARLA İYİ İLİŞKİ KURMAK İÇİN :
Başka birisiyle iyi bir ilişki kurmak için toplam zamanın yüzde 60-70'inde onunla göz göze gelmeniz gerekir.
Göz hareketlerinin dili
Gözler… Gözler yalan söylemez… Gözler yalan söyleyemez!… Vücudun odak noktası olduklarından ve gözbebekleri de bağımsız hareket ettiğinden gözlerin tüm insan iletişim işaretleri arasında en açıklayıcı ve doğru bilgileri verir.
Tarih boyunca göz ve insan davranışı üzerindeki etkileriyle uğraştık durduk. Hepimiz 'gözleriyle onu parçaladı', 'kocaman bebek gözleri var', 'gözlerini kaçırıp duruyor', 'çok davetkar gözleri var', 'gözünde öyle bir pırıltı vardı' ya da 'bana en kötü bakışıyla baktı' gibi ifadeler kullanmışızdır. Bu gibi ifadeleri kullandığımızda farkında olmadan kişinin gözbebeklerinin büyüklüğünden ve bakışla ilgili davranışlarından bahsederiz.
Gözbebekleri
Belli ışık durumları, kişinin ruh hali ve tavrı olumludan olumsuza veya olumsuzdan olumluya geçerken gözbebekleri küçülür veya büyür. Heyecanlanan birisinin gözbebekleri dört katına çıkabilir.Tam tersine kızgın, olumsuz bir ruh hali gözbebeklerinin 'minik boncuk gözler' ya da 'yılan gözler' olarak bilinen şeklinde küçülmesine yol açar.
Çocuklar ve Gözbebekleri
Bebekler ve çocukların gözbebekleri yetişkinlelerinkindin daha büyüktür ve yetişkinlerin yanındayken onlara olabildiğince çekici görünerek sürekli olarak dikkatlerini çekme çabasıyla gözbebekleri sürekli olarak büyür.
Ticaret ve Gözbebekleri
Gözbebeği takibi fiyat pazarlığı sırasında alıcıların gözbebeği büyümesini izleyen eski Çinli mücevher tacirleri tarafından kullanılırdır.
Eski bir söz 'biriyle konuşurken gözlerinin içine bak, pazarlık yaparken gözbebeklerine bakma' der. 'Gözbebeklerine bakma egzersizi' yaparak karşınızdakinin gerçek duygularını gözbebeklerinden anlamaya çalışın.
Hareketler
Yapılan araştırmalara göre haketlerimizin bir bölümü doğuştan, genetik olarak gelmekte, bir bölümü ise sonradan kazanılan, öğrenilen kültürümüzle ilgili hareketlerdir. Bebekler doğar doğmaz emme becerisine sahiptir. Ya da doğuştan sağır ve dilsiz olan bir kişinin gülme gibi bir yüz hareketi ne sonradan öğrenilmiştir ne de taklide dayalıdır.
Sözel olmayan hareketlerimizin çoğunu sonradan öğreniriz ve bunların bir çoğu dünyanın her yerinde aynı anlama gelen hareketlerdir.
Kafa sallama: Dünyanın her yerinde "evet" anlamına gelir, onaylamadır.
Kafayı iki yana sallama: "hayır" anlamına gelir, reddetmedir.
Açık avuçlar, hafif kamburlaştırılmış omuzlar, kalkık kaşlar ile omuz silkme: "bilmiyorum" anlamına gelir ve bahsedilen şeyden haberiniz olmadığını göstermek ya da konuyla ilgilenmediğinizi göstermek için kullanılır.
Kaynaklar:
1."Bedenin Dili" Zuhal ve Acar Baltaş
2."İletişimde Beden Dili” Nikolay Sorokin
3.”The Body Language” Alan Pizze
4-Fulya İler'in Diğer Yazıları
5-Beden Dili -Baltaş & Baltaş
6-Cindy Klinger, Phsikology Today