Kompleks, Türkçe karşılığıyla karmaşa, bilinçdışında var olan ve karar verme yetisini, sağduyuyu etkileyen, baskı altında tutan, ruhsal dengesizliklere neden olabilen karmaşıklıkların tamamı.
Kompleks teriminin ilk kez Carl Gustav Jung tarafından kullanıldığı kabul edilmektedir. Buna göre Kısaltılmış Oxford İngilizce Sözlüğü'nde "Jung'un ortaya koyduğu, belli bir konuyla ilintili bir grup düşünceye karşılık gelen terim." şeklinde yer alır.
Duygu tonu kompleksi ya da kısaca kompleks, bir grup düşünceye karşılık gelen ve kelime çağrışım testinde geciken tepki süresi sayesinde, garip ve bazen acı veren hislerin bütününü temsil eder.
Carl Gustav Jung'a göre kompleks, ayrı bir kişilik olarak ortaya çıkar; kendi kendine işler ve çoğunlukla bilinç isteklerimizle taban tabana zıt bir yönde gider. Bu kompleksi hastanın uydurduğunu düşünenler için Jung şöyle der: "Komplekslerin, önemli ölçüde özerkliğe sahip olduğu, 'hayali' olduğu düşünülen acıların da, meşruları kadar acı verdiği hastalık korkusunun, hastanın kendisi, doktoru ve toplum geneli tek bir ağızdan bunun 'hayal ürünü' olduğunu iddia etse bile en ufak bir yok olma eğilimi göstermediği kesinlikle ortaya çıkmıştır."
KISACA KOMPLEKS NEDİR?
Kompleks, kelime olarak “karmaşık” anlamına gelebilir. Psikolojide bilinçsiz olarak kişinin ruhsal yaşantısını etkileyen düşünce karışıklıklarına kompleks denir. Kompleks kavramını tanımlarken verilen en önemli ve güzel örneklerden biri Sigmund Freud’un açıkladığı “Oedipus Kompleksi”dir Hadımlık kompleksi, Anal (makat) kompleksi ve Narsizm kompleksi kişioğlunun yaşantısını etkileyen diğer önemli komplekslerdir.
İlişkilerimizde bazen birini tanımlarken, “….ama çok kompleksli, birine alınıyor” veya “burnu çok havalarda, kimseyi görmüyor…” şeklinde ifadeler kullanırız… Yaşamın her alanında komplekslerle iç içe olabiliriz. En sık görülen aşşağılık kompleksidir. Kişi bunu değişik şekillerde gösterebilir, temelinde o insanın kendine olan güvensizliği ve hissettiği yetersizlik duygusu yatar. Böyle bir insan, ya her sözden ve davranıştan alınır ve ortama küsebilir, çabuk kırılır ya da hiç kimseyi beğenmeyecek, dikkate almayarak, tavrını ortaya koyar. Sürekli insanları eleştirir, ona buna çamur atar. Olayları hep kendi ekseninde görmeye çalışır. Bu bir çeşit büyüklük komplekslerine kayıştır… Aşağılık kompleksinin oluşmasında en önemli etken çocukluk döneminin kötü geçmesidir. Anne baba ve öğretmenler çocuğu hep eleştirip, aşşağılamışsa, başkalarının çocuklarıyla mukayase etmişse, bu çocuk komplekse aday bir çocuktur.Veya aile içerisinde yoksulluk, yokluk çok fazla veya sürekli kavga, problem yaşanıyorsa; çocuğun temel ihtiyaçları dahi zamanında karşılanmıyor ve talepleri hep baskılanıyorsa; anne babası ayrılmış veya üvey evlat konumundaysa, başkasının yanında ”evlatlık” besleme” vs. şeklinde bir statüdeyse bu çocuk ve gençlerde aşşağlık kompleksi gelişme riski vardır. Eğer bunlara bakan, çalıştıran insanlar, bu arada yetimhanelerde kalan çocukların idarecileri… sevgi, ilgi, şefkat ve destekle çocuklara yaklaşırsalar risk azalır. Diğer yandan gelir dağılımının çok dengesiz olduğu ülkelerde refah ve yokluk içinde yaşayan insanların bir birini görüp aynı ortamları paylaşması durumlarında, yoksulluk çeken insanlar bu insanlara karşı, özenti, öfke, kızgınlık , eziklik, aşşağılık kompleksi veya onlara zarar verme duygularını taşıyabilirler.Büyüklük kompleksinde de temelde kişinin kendisinden kaçış ve beğenmeyişi vardır. Kişi kendisinden rahatsızlık duymaktadır. Bu rahatsızlığı bastırmak için kendisini olmak istediği şekilde görür ve çevresine “bu konumdan seslenir”, çok konuşabilir, yalanlar söyleyebilir. Erdemliği, dürüstlüğü, sevgisinin, insanlığın ne kadar yüce olduğunu anlatmaya çalışır. Anadolu’da bu tipler için, şeyhin kerameti kendisinden menkul derler… Psikolojide çok temel bir kuraldır. Bir insan hep ben iyiyim, doğruyum, dürüstüm, büyük insanım diyorsa, siz tersini algılayın psikoloji bilen insanlar, bu insanların nasıl “yakayı ele verdiklerini” zevkle izlerler. Narsist insanlarda burnu büyük, herkesi eleştiren, beğenmeyen büyüklük kompleksinde olan insanlardır. Bunların bir çoğu temeldeki yetersiz kişiliklerin verdiği acıyı tatmamak için, çok çalışmaya, başarılı olmaya çalışırlar, sürekli başkalarını eksik, kusurlu görürler …
Aşırı şekilci, protokolcü, çok kibarca davranışlar, aşırı şüphecilik, kuşkuculuk, alınganlık davranışları da kişinin temeldeki yetersiz ve güvensiz kişiliğini ele verir… Sanatla, kültürle, bilimle, üretimle kendisini kanıtlayamayan insanların çoğu ayrıntılarla, kabukla, şekille, içi boş statülerle “kendi varoluşlarını yaşarlar. Bazen de komplekslerimiz bize başarılı bir insan olmanın kapılarını aralar ve “adam olmamıza” yardımcı olabilir. Eksikliğimizi kompanse etmek için yaptıklarımız, ürettiklerimizle gerçekten takdir topluyorsak, kendimize güvenimiz gelir… Motivasyonumuz artabilir. Daha sonra da kendimizi aşma ve değiştirme potansiyelimizle “şekillerle” değil de “özellikle” tatmin olmayı öğreniriz.Kompleks kelimesini her şeyde kullanabiliyoruz. Bir arkadaşımız istediğimiz bir yere gelmeyince, hayır deyince “kompleks yapıyor” diyebiliyoruz. Oysa kompleks çok boyutlu ve derin bir konudur.
Psikolojide çok önemli bir kompleks de (odipal) komplekstir. “Freud’a göre çocuklar 3.yaşından sonra anneyi, babayı karşı cins olarak da görmeye başlarlar. Erkek çocuğu annesini sevgi nesnesi ötesinde sevmeye başlar. Bu nedenle babayla rekabete girer ve onu kıskanır. Fakat baba tarafından iğdiş edilme korkusu nedeniyle bu rekabette babayla özdeşime döner. Buna pozitif odipal özdeşim denir. Negatif olduğunuzda ise erkek çocuk baba ile aşırı özdeşim kurup anneyle rakip görmesi halidir ki bu normal değildir.Odipus karmaşası kızlarda farklıdır. Freud’un ( kuramına ) göre: erkekte iğdişlik korkusu odipus karmaşasının çözümüne ve sönmesine doğru götürürken kızda penise imrenme, onu babaya doğru yaklaştırır. Freud’a göre bu döneme (fallik dönem) saplanan kişilerde aşağıdaki belirtiler görülebilir.
Kız yada erkek çocuğunun yetişkin yaşamda anne babadan kopamayışı, bağımlı olmaları. Ebeveynlerden ayrılma ihtiyacı ve girişimi olunca aşırı suçluluk duyma. Evlilik kararını geciktirme, bir eş seçememe, çok zorlanma “kılı kırk yarma” Evlilik yaşamında eşi ile rahat ve mutlu olamama, anneye babaya karşı suçluluk duyma ve onlara aşırı düşkünlük gösterme. Çekingen, utangaç yapı, çabuk suçlama eğilimleri. Cinsel ilişkiden kaçınma, suçluluk, fanteziden yoksunluk, cinsel güçsüzlük korkuları, cinsel soğukluk. Bedenine aşırı düşkünlük, kendini dinleme. Bedenine zarar gelecek korkusu. Karşı cinse aşırı eleştiri getirme ve olumsuz tavırlar geliştirme ya da aşırı imrenme… Cinsel kimliğine karşı güvensizlik, cinsel kimlik sapmaları. Anne babalık rolleri benimsiyememe. Erkek çocuklarda annelerinin yanında eşine hakaret etme ve anneye aşırı sevgi gösterimi davranışı ya da annesinin yanında eşiyle hiç ilgilenmeme… Bu çocukların anne-babalarının, çocuklarını kendilerine aşırı bağımlı yetiştirmesidir. Ya da ebeveynlerin itici, baskıcı, korkutucu olmaları. Anne baba gibi özdeşim yapılacak birilerinin olmaması. Çocukların özgüvenden yoksun olmaları. Erken yaşta cinsel rolleri belirlenmesi, sorumlulukların verilmesi.Bu anne babalar çocuklarının bağımsızlaşma girişimlerini bastırmış ve suçlamışlardır…
Netice olarak kompleksler, insan yaşamında insanın davranışlarını ciddi anlamda etkiler. Yani bana davranışını göster, kompleksinin ne olduğunu söyleyeyim” diyebiliriz.
TDK'da kompleks nedir? "Hastalıklı davranışları ortaya çıkaran, kişinin bilincini az çok şartlandıran, genellikle çocukluk döneminde kazanılmış, baskı altında tutulmuş hatıra, duygu ve düşüncelerin bütünü."
İçindekiler:
Oedipus kompleksi Nedir? Aşağılık kompleksi Nedir? Üstünlük kompleksi Nedir? Analitik Psikoloji Nedir? Bireysel Psikoloji Nedir? KaynakçaOEDİPUS KOMPLEKS NEDİR? Oidipus kompleksi ya da Oedipus karmaşası, Sigmund Freud'un kurucusu olduğu psikanalitik teoriye göre karşı cinsteki ebeveyni sahiplenme ve kendi cinsinden ebeveyni safdışı etme konusunda çocuğun beslediği duygu, düşünce, dürtü ve fantezilerin toplamı.
Freud'a göre her çocuğun ilk aşkı karşı cinsteki ebeveynidir. Erkek bebeğin sürekli annesine şımarması, babasının annesiyle ilgilenmesinden rahatsız olup ağlaması veya araya girmesi örnek olarak verilir.
Erkek çocuk genellikle evde güçlü bir otoritesi olan güçlü rakibi babadan çekindiğinden her iki ebeveynden de uzaklaşmak zorunda olduğunu hissederken, annesinden çekinen kız çocuk hayran olduğu güçlü babasına daha çok yaklaşır.
Olumlu ve olumsuz olmak üzere iki şekilde açığa çıkar. Olumlu biçimi, kompleksin (karmaşanın) adını aldığı eski Yunan efsanesine uygunluk gösterir, yani oğlanlar babalarına ve kızlar annelerine rakip-düşman kimse gözüyle bakarak, içten içe onların yok olmasını ister, oğlanlar annelerine, kızlarsa babalarına karşı aşırı bir cinsel ilgi-eğilim (libido) gösterir.
Olumsuz şekliyse bunun tam tersidir. Freud'un adlandırdığı penis (fallus) döneminde (üç ila beş yaşlarında) bu karmaşa yaşanır. Beş yaşından sonra bu karmaşıklık etkisini yitirerek bir duraklama-uyuklama (latens) döneminden sonra buluğla birlikte yeniden canlanma gösterir ve dışta sevisel (cinsel denebilir) obje seçimiyle az ya da çok bir başarıyla bu yıkım gerçekleştirir.
Psikolog Sigmund Freud (ca. 1921) Kişilik gelişiminin 3-5 yaş dönemi Freud tarafından fallik dönem olarak adlandırılır. Freud, bu yaş döneminde erkek çocuğun annesine karşı duyduğu aşk nedeniyle babası tarafından cezalandıracağı korkusu sonucu yaşanan karmaşaya Odipal kompleksi adını vermiştir.
Mitolojide çocuğun ebeveynine aşık olup evlenmesinin tatsız bir eylem olduğu ve sadece tanrılara özel bir uygulama olduğu kabul edilir. Freud bu teorisini Yunan mitolojisindeki Sophokles'e ait Kral Oedipus hikâyesinden esinlenerek adlandırmıştır.
AŞAĞILIK KOMPLEKSİ NEDİR? Aşağılık kompleksi, Bireysel Psikoloji ekolünün kurucusu Alfred Adler tarafından ortaya atılan ve kişinin bazı yönlerden kendini diğerlerinden aşağı hissetmesine neden olan karmaşasına verilen addır.
Bu komplekse sahip kişilerde genellikle kendini ispat etme çabası görülür. Sıklıkla farkına varılmaz ve telafi etme düşüncesi kişileri eziyet içine sürükler ve şaşırtıcı bir kazanım veya aşırı bir antisosyal davranışla sonuçlanır. İlk çalışmalarında teorisini göstermek için Napolyon komplekslerini kullanan Alfred Adler öncülük etmiştir. Özgüven eksikliği, saplantı bozuklukları, kültürel yozlaşma ve aşağılık kompleksinin nedenleri arasında gösterilebilir. Psikiyatrik bir hastalıktan çok psikolojik bir durumdur.
Adler, bütün gelişme dönemi süresince çocuğun ebeveyni ve genel dünyayla ilgili bir yetersizlik duygusu hissettiği kavramını geliştirmiştir. Hastanın kompensasyon için gösterdiği psikolojik veya fiziki çabaların sonuçsuz kalmasıyla psikonevrozlar gelişir; hasta başarısızlıklarını örtbas etmek ve başkaları üzerinde bir güç kazanmak için bu semptomlarını kullanır. Çok kere depresyonla birlikte beliren aşağılık duygularına emeklilikte ve yaşlılıkta sık rastlanır. Bu vakalarda hasta kendisine saygısını önemli derecede kaybetmiştir. Kişi toplumsal bakımdan düştüğünü, ve önemsiz kaldığını hisseder ve böylece paranoid reaksiyon tipleri gelişebilir.
ÜSTÜNLÜK KOMPLEKSİ NEDİR? Üstünlük kompleksi, Alfred Adler tarafından ortaya atılan Bireysel Psikolojinin temel ilkelerinden biridir. Kişinin doğuştan var olan aşağılık kompleksine dayanarak kendini diğer insanlardan daha üstün görme, yüceltme karmaşasıdır.
Kişi hep üstün duruma geçme, sahip olma ve/veya kendini kahraman gibi görme davranışları gösterir.
Adler, bu gibi insanların aile, geçmiş anılar gibi faktörlerden dolayı toplumun dışında kaldığını ve soyutlandığını ifade eder.
Tedavi şeklininse dostane ve güleryüz çerçevesinde ilerlemesi gerektiğini, içinde bulundukları durumu hoşgörüyle kendilerine anlatarak onların bu durumdan kurtulması gerektiğini savunur. Onun için bundan başka çıkar yol yoktur.
ANALİTİK PSİKOLOJİ NEDİR? Analitik Psikoloji, Carl Gustav Jung'un öğretilerini temel alan psikolojik akım. Derinlik psikolojisi'nin üç büyük akımından biridir. Diğerleri: psikanaliz, bireysel psikoloji.
İçindekiler:
Temelleri Kelime çağrışım testi KompleksTemelleri Carl Gustav Jung, henüz öğrenci olduğu yıllarda (meslek seçiminde kararsız olduğu dönem) mahalledeki çocukların daveti üzerine bir ruh çağırma seansına katılır. Burada on beş yaşında bir kızın transa geçtikten sonra anadili İsviçre Almanca'sı olmasına rağmen, normal Almanca konuşmaya başladığını görür. Genel olarak utangaç ve çekingen olan bu kız seans sırasında olgun bir havaya girmiştir. Jung, kızı gayet iyi tanıdığı halde bu özelliğini daha önce farketmediği için çok şaşırmıştır. Jung, tüm bu olanların altındaki nedeni öğrenmek isteyerek katıldığı seanslarda her transdan sonra sistematik olarak notlar tutmaya başlar. Transdan sonraki geçişin nedenlerini araştırırken geniş bir spiritüalizm araştırmasına girişir. Jung haricinde kimse bu olayın içyüzüyle ilgilenmez. Jung, tüm bu olanlara kulakasmayarak , epilepsi, histeri ve nevrasteniden oluşan "psikopatik aşağılık duygusu" ile ilgili araştırmalara devam eder. Araştırmalardan sonra bitirme tezinin dayanağını oluşturur ve bu tez 1902 yılında "Sözde Gizemli Fenomenlerin Psikolojisi ve Patolojisi Üstüne" ismiyle yer alır. Böylece Jung psikolojiye giriş yaparak ileride kuracağı Analitik Psikolojinin temellerini atmış olur.
Carl Gustav Jung, Basel'de tıp öğrencilerine yönelik bir psikaytri ders kitabının yazarı olan Richard von Krafft-Ebing'i okuduktan sonra "ifade bozuklukları" deyişine ilgi duymuştu. Bu kitabı okuduktan sonra "Birden sezgisel bir anlayış hazıl oldu bana. O zamanlar buna net bir isim koymam mümkün değildi ama daha sonra önemli bir noktaya parmak bastığımı fark ettim. Ve anında psikiyatrist olmaya karar verdim... O an, tıp psikoloğu olmamı sağlayacak kariyerimin gerçek başlangıcı oldu." sözleriyle kafasında psikolojiye olan ilgisini karara bağlamıştır.
Kelime çağrışım testi Kelime çağrışım testi, ilk kez Charles Darwin'in kuzeni Sir Francis Galton tarafından kullanılan ve deneğe (test yapılan kişiye) yüksek sesle bir dizi kelime söylenerek kelimenin söylendiği anda aklına gelen ilk kelimeyi belirtmesi istenerek yanıtlanmasını sağlayan test şeklidir.
Gözlemci, bir kronometre yardımıyla tepki süresini not alır; bu süre, deneğin bir yanıt verene kadar geçirdiği saniyelerdir. Alınan bu süre notları bir tabloya işaretlenir. Genelde bir listede yaklaşık 100 kelime bulunur. Galton, tepki süresini tam olarak ölçerken tüm detayları not alarak ilerledi. Tüm bunlar, testin uygulamasını oldukça karmaşık kılardı. Ne yazık ki, test sonucu elde edilen bilgi birikimi, zekanın derecesini hesaplamada ya hiç değer taşımıyordu ya da çok az katkıda bulunuyordu.
Sigmund Freud ve Carl Gustav Jung -kendine göre değişiklikler yaparak uygulamıştır- testi kullananlar arasındadır.
Carl Gustav Jung, bu testi uygularken kendine göre bir değişiklik yapmıştır. Basit ama önemli olan bu değişiklik kelimenin söylenmesinden sonra geciken tepki süresinin nedeninin testin uygulandığı kişiye sorulmasıydı.
Kompleks Duygu tonu kompleksi ya da kısaca kompleks, bir grup düşünceye karşılık gelen ve kelime çağrışım testinde geciken tepki süresi sayesinde; garip ve bazen acı veren hislerin bütününü temsil ediyordu. Buna göre Jung, kuramının temelini komplekse ayırdı ve o dönemde kuramının adı Kompleks Psikoloji olarak anıldı.
Bu terim Freud ve Adler tarafından da benimsenmişti. Konuşma diline girmesiyle birlikte Kısaltılmış Oxford İngilizce Sözlüğü'nde "Jung'un ortaya koyduğu, belli bir konuyla ilintili bir grup düşünceye karşılık gelen terim." şeklinde yer aldı.
Carl Gustav Jung'a göre kompleks, ayrı bir kişilik olarak ortaya çıkar; kendi kendine işler ve çoğunlukla bilinç isteklerimizle taban tabana zıt bir yönde gider. Bu kompleksi hastanın uydurduğunu düşünenler için Jung şöyle der: "Komplekslerin, önemli ölçüde özerkliğe sahip olduğu, 'hayali' olduğu düşünülen acıların da, meşruları kadar acı verdiği hastalık korkusunun, hastanın kendisi, doktoru ve toplum geneli tek bir ağızdan bunun 'hayal ürünü' olduğunu iddia etse bile en ufak bir yok olma eğilimi göstermediği kesinlikle ortaya çıkmıştır."
BİREYSEL PSİKOLOJİ NEDİR? Bireysel psikoloji, Alfred Adler tarafından geliştirilen, psikanalizden ayrı olarak daha çok toplumsallık ve bütünlüğe önem veren psikolojik kuram.
Yaşamın özünde saklı olan gelişme, çaba harcama, iş görme eğilimiyle kendini açığa vuran gizemsel yaratıcı gücü kavrama arzusu, belli bir alandaki yenilgiyi bir başka alanda sağlanacak başarıyla dengeleme isteğinden doğup çıkmıştır.
Alfred Adler, başlarda Sigmund Freud'un izleyicilerindenken, daha sonra fikir ayrılığına düşerek kendini bireysel psikolojiyi geliştirmeye adamış, Aşağılık kompleksi, Üstünlük kompleksi gibi karmaşalar öne sürmüştür. Birçok bakımdan Freud'un kuramına karşı geliştirdiği kavramlar vardır. 'Ego' karşısında 'benlik' gibi. Bireysel Psikoloji için ayrıca buradan bakınız...
Bireysel psikoloji hakkında yorumlar "Bireysel psikoloji kuşkusuz, bireysel insanla ilgilenir ve insanın içgüdüsel dürtülerini tatmin etmeye çalıştığı yolları inceler. Ancak, yalnızca çok nadiren ve belirli istisnai koşullar altında, bir insanı diğer bireylerle olan ilişkisinden soyutlayan bir durum içinde kalma durumu söz konusudur. Bireyin ruhsal yaşantısında diğer insanlar çoğunlukla model, nesne, yardımcı olarak ya da karşıt olarak düşünülmek zorundadır. Böylelikle, başından itibaren, bireysel psikoloji, kendiliğinden, toplum psikolojisidir de - genel anlamda değil, sadece bu sınırlar içinde."
Kaynakça
E.A.Bennet, Carl Gustav Jung Aslında Ne Dedi, S.33
Carl Gustav Jung'un toplu eserleri (C.W.), Cilt 8, S. 99
Alfred Adler - Bireysel Psikoloji, S. 15
Alfred Adler - Bireysel Psikoloji/Sinirsel Uykusuzluk, S. 213
Sigmund Freud, Grup Psikolojisi ve Benlik Çözümlemesi