Piramit Haber

Ankara'nın Taşına Bak'ın Sözleri ve Hikayesi

Hikaye

Ankara'nın Taşına Bak türküsünün değişik versiyonlarda sözlerini , TSK Armoni Mızıkasının seslendirdiği videosunu ve Türkünün Hikayesini burada bulabilirsiniz...

İŞTE ANKARA'NIN TAŞINA BAK TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ:

Duatepe’ye yapılacak taarruz için 57’nci Tümenin, Kerim köyüne gelerek yedekte kalması kararlaştırılmış, durum gece yarısına doğru tümene bildirilmişti. Emri alan 57’nci Tümen Komutanı Albay Mümtaz hemen tümenini uyandırmış, kısa sürede yol hazırlıklarını tamamlamış ve gece yarısını biraz geçe, gece yürüyüşü başlamıştı.

Albay Mümtaz, hızlı bir yürüyüşle sabah saat altıda tümenini Kerim köyünde bulundurabileceğini umuyordu. Gökyüzü kara bulutlarla kaplı olduğundan ortalık zifiri karalıktı. Kol başının engebeli arazide düzgün yol bulmasındaki zorluğun yanı sıra erlerin dörderli sıraları koruması bile imkan dışıydı. Ateş hattından oldukça gerilerde bulunduğu düşünülerek her bölüğün bir gemici feneri yakmasına izin verildi. Yüksekten bakılınca seyrek aralıklı solgun ışıkların bir yılan gibi kıvrıla kıvrıla ilerilere uzandığı görülüyordu. Uyku sersemi atılan adımlar giderek çevikleşmiş yürüyüş kolu hızını artırmıştı.

Yarım saat sonra gök gürlemeye, tek tük şimşekler çakmaya başladı. Her şimşek çaktığında yürüyüş kolu birkaç saniyelik aydınlığa kavuşuyor, biraz dağınık olan dörderli sıralar kendilerini düzeltiyordu. Derken yağmur çiselemeye başladı. Yağmurdan zarar görmesin diye omuzlardaki tüfekler çıkarıldı ve namlu aşağıya gelecek biçimde yeniden omuzlara asıldı. Ardından yağmur sağanağa döndü. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Önceleri hafif esen rüzgâr yerini fırtınaya bıraktı…

Cılız ışıklı fenerlerin ıslanan camları çatlamaya, dağılmaya başladı. Fenerlerin birer ikişer sönmesiyle yürüyüş kolu koyu karalığa gömüldü. Yürüyüş kolunun bozulmaması, erlerin kaybolmaması için birbirleriyle konuşmalarına izin verildi. Elbiseleri aşan ıslaklık bedenleri sarmaya, bozkırın tozlu toprağı cıvık çamura dönüşmüştü.

 Tepeden tırnağa sırılsıklam olan askerler gecenin soğuğu titretiyordu. Gök yerle birleşmiş; yer, çamur denizi olmuştu. Ağırlaşan ayakkabılar, kayan ayaklar adımları yavaşlatmıştı. Gök gürültüsü, yağmur ve fırtınanın uğultusu, yürüyüş kolunu bozmamak için birbirlerine seslenen askerlerin seslerini bastırıyordu. Doğanın çıkardığı sesler ve insanların bağırtısı birbirine karışıyordu. Bu sırada, yürüyüş kolunun arkalarındaki bölüklerden biri kendine ortak bir dil buldu. Bütün bölük, bir ağızdan günlerdir Sakarya’ya bakan tepelerde yankılanan bir türküyü söylemeye koyuldu. Havası ve ritmiyle daha çok bir marşa benziyor, yürüyüş temposuna uyuyordu. “Ankara’nın taşına bak. Gözlerinin yaşına bak. Biz yunana esir olduk. Şu feleğin işine bak.” Bu marş, ulusal bir yakınmayı dile getiriyordu. Marş, elektrikle çarpmış gibi öteki bölüklere, taburlara, alaylara yayıldı. Gecenin koyu karanlığında yürüyen 57’nci Tümen tek bir ses olmuştu.

ANKARA'NIN TAŞINA BAK TÜRKÜSÜ SÖZLERİ:

Ankara'nın taşına bak Gözlerimin yaşına bak
Biz düşmanı esir ettik
Şu feleğin işine bak
Pek şanlıyız

Ankara'nın taştır yolu
Her tarafı asker dolu
Yetiş Kemal Paşa yetiş
Kan ağlıyor Anadolu
Pek gamlıyız

Ankara'da şanlı ordu
Her tarafa çadır kurdu
Türk ordusu karşısında
Zalim düşman kaçıyordu

Ankara'dan uçan kuşlar
Aydın yaylasında kışlar
Düşman bize teslim oldu
Kolu nişanlı çavuşlar
Pek şanlıyız

TÜRKÜNÜN BAŞKA BİR VERSİYONU ŞU ŞEKİLDEDİR:

Ankara'nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak 
Uyan uyan Gazi Kemal 
Şu feleğin işine bak

Kılıcını vurdum taşa 
Taş yarıldı baştan başa 
Uyan da bak Gazi Kemal 
Başımıza gelen işe 

Ankara'nın dardır yolu 
Düşman aldı sağı, solu 
Sen gösterdin Paşam bize 
Böyle günlerde doğru yolu
Pek şanlıyız.

Sıradaki Haber
Mobil Sayfaya Dön
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.