Annenin duygu dünyasının içine doğuyoruz da denebilir. Neye kızar, nasıl sevinir o şekilde öğrenme şablonları oluşur zihnimizde. Bu dünyaya ait ne varsa önce annenin tanımlarıyla bizde tanımlanır. Mutluluk, hüzün, keder, başarı annenin gözündeki gibidir bizde de. Doğum anımızdan okul yıllarımıza kadar neredeyse katıksız algımızı, öğrenmelerimizi annenin dünyasında yaşarız.
Anne bize kendi doğrularını, duygularını dünyasını aktarırken bunu nadiren bilinçli yapar. O da kendi çoğu zaman dünyasını annesinden ve sosyal çevresinden kopyalamıştır. Yaşadı, öğrendi ve aktarmaya başladı. Bu normal süreç tabi. Annemizin korkuları, kaygıları, sevinçleri bize, genetik kodlarımızın üzerine nakış nakış işlenerek ‘Ben’imizi oluştururuz.
Annenin kucağına doğan çocuk tüm varlığını annesine bağlar ve bağlanır. Anne kimi zaman severek kimi zaman da cezalandırarak bizleri kendi yanında tutar. Onun istemediği beğenmediği şeyleri yaparsak duygusal anlamda uzaklaşır, bizi kendi sevgisinin dışına atar ve kendisi gibi olmamızı sağlamaya çalışır.
Annenin kızması, öfkesi, bazen de algısı kendi bedenine ya da duygularına, dünyasına dönük olduğunda bizi sevgisinden mahrum bırakır. Biz şablonumuzu kendiliğimizden işleterek hayatta kalmayı henüz öğrenemediğimizden dünyamız kararır, boşluğa düşeriz.
Anne olgun bir kişiliğe erişmemişse bizi, kendisinin kopyası gibi yetiştirerek kontrol etmeye devam etmek ister. Kendisinin dışındaki bir varoluşla tanışmamışsa korkar çocuğundan ve bu farklı varoluşu men etmek, engellemek için cezalandırmaya başlar.
Cezalar bildiğiniz üzere illa fiziksel olmaz. Annenin sevgisini hissedememek çocuk için çok ciddi bir cezadır. Anne küser, konuşmaz, kızar, uzak tutar kendine benzetmek ve kontrol etmek adına.
Eğer kendimiz olmamıza izin verilmeden hayata başlıyorsak bocalarız. Hep annemiz olmaya çalışırız farkında olmadan. Onun gibi arkadaşlarımızla iletişim geliştirmeye çalışırız. Annemizin bizimle, babamızla ve kardeşlerimizle olan ilişkilerini taklit ederiz ilk yıllarımızda.
Bu böyle devam ederken sosyal hayatta annemiz şablonu içimizde bizi ‘Ben’ olmaktan men eder farkında olmadan. Hep hafıza kayıtlarındaki şablon bizim yolumuzu çizmek için bilinç dışından bizi etkiler. Yavaşlatır çünkü zihnimizde direk işlem yapmak yerine gelen bilgileri önce anne şablonumuza yollar, orda işler sonra sosyal çevrenin şartlarına uyarlar tepki açığa çıkartırız. Yani beynimizde çok katmanlı uzun bir işlemle tepkilerimizi açığa çıkarmak zorunda kalırız. Bu da bizi dalgın, yavaş, heyecanlı, başaramayacağım duygusuyla var eder.
Anne çocuğunun kendisi olmasına izin vermeli. Hayatında denemeler yapmalı çocuk, ne yaparsa ne oluyor yaşayarak deneyimlemeli, çıkarımlarda bulunmalı. Beyninde öğrenme becerisini aktive etmeli; düşünmeyi, düşündüklerini eyleme dökme cesaretini ve sonuçların çeşitliliğini yaşamalı. Beyninde çocuk kendi şablonunu oluşturmalı. Bunu yaparken “Annem ne der? Onun istediği gibi olamazsam annem beni sevgisiz bırakır mı?” diye düşünmemeli.
Anne çocuğunun deneyim kazanması için cesaretlendirici olmalı. Anne deneyimlerden elde edilen bilgileri, nasıl işleyeceğini, tasnif ederek duyguları nasıl tanımlayacağına yardım edip, öğretmeli. Yani anne matematikteki gibi toplama, çıkarma, çarpma ve bölmeyi öğretmeli ama her problemi çocuğu için çözmemeli. Çocuğun problemi çözüm yöntemini öğrenmesine fırsat vermeli.
Bir anne “büyük kızımın tüm el işi ödevlerini ve resimlerini ben yaptım” diyordu. “Kızımın yeteneği yok” demeyi de ihmal etmemişti. Anne itiraf ediyordu. Kızımın ödevlerini ben yaptım, kızım bu becerisini geliştiremedi. Ben ona vakit ayırıp “yapabilmeyi öğretmedim, yaptım- verdim-fırsat vermedim- öğrenemedi” diyordu.
Bu çocuk muhtemelen Dünyanın uydusu Ay gibi anneden aydınlanacak, kendisi olamayacak. Ayın üzerinde dünyadaki gibi bir yaşam olmadığı gibi bu çocuk da kendi dünyasında bir yaşam kuramayacak. Dünyasını yeşertip, mevsimlerini yaşayamayacak. Annesinin hayat ışığıyla aydınlanacak düşünmeyi, yaşamayı, yaşatmayı öğrenemeyecek. Ya da iyi ihtimalle anneden şiddetli depremlerle, sellerle kopacak zorluklarla karşılaşıp kendisi olmaya çalışacak, hayatın karşısına çıkaracağı iyi ihtimallere rastlarsa da kendi dünyasını atmosferlendirip, yeşertecek yaşam oluşturacak.