- Kim bu fakire dört dirhem para verirse ona dört dua yapacağım!
Ravî der ki:
- Hizmetçi, yanında dört dirhem parayı Mansur’a teslim etti. Mansur dedi ki:
- Sana ne hakkında dua etmemi istiyorsun?
Hizmetçi:
- Bir efendim vardır. Ondan kurtulmak istiyorum.
Bunun üzerine Mansur dua etti ve dedi:
- İkinci duayı ne hususta istiyorsun?
Hizmetçi:
- İstiyorum ki, Cenab-ı Hak, bu vermiş olduğum dört dirhem paranın yerini doldursun.
Mansur bu hususta dua etti ve dedi:
- Öbür duayı ne için istiyorsun?
Hizmetçi:
- İstiyorum ki, Allah benim efendime tevbeyi nasip eylesin.
Mansur bunun için de dua etti ve sonra dedi:
- Dördüncü olarak neye dua etmekliğimi istiyorsun?
Hizmetçi:
- Allah’ın, beni efendimi, seni ve bu cemaati affetmesini diliyorum.
Mansur dua etti. Bunun üzerine hizmetçi gerisin geriye doğru gitti. Efendisi hizmetçiden sordu:
- Neden böyle geciktin?
Hizmetçi olup biteni efendisine arzetti. Bunun üzerine efendisi sordu:
- Mansur ne gibi bir dua yaptı?
Hizmetçi:
- Nefsim için azâd edilmeyi onun vasıtasıyla diledim.
Efendisi: “Sen hürsün!” dedikten sonra, “İkinci duası ne idi?” sualini hizmetçiye yöneltti. Hizmetçi:
- Cenab-ı Hakkın vermiş olduğum paraların yerini doldurması idi.
Efendisi:
- Sana dört bin dirhem veriyorum! dedi.
- Mansur’un üçüncü duası ne idi?
Hizmetçi:
- Senin tevbe etmekliğindi!
Efendisi:
- Allah’a tevbe ettim! deyip Mansur’un dördüncü duasını sordu. Hizmetçi:
- Dördüncü duası da Allah’ın beni, sizi, kavmi ve Mansur’u da affetmekliği hususunda idi!
Efendisi:
- Bu durum benim elimde olan bir durum değildir, dedi.
O gece yattığı zaman rüyasında gördü ki, sanki birisi kendisine şöyle diyordu: “Sana düşen vazifelerin hepsini yaptın. Ben ise bana düşen vazifeyi yapmaz mıyım? Seni de, hizmetçiyi de, Ammar’ın oğlu Mansur’u da ve hazır bulunan kavmi de affeyledim. Sen bu durumu görür müsün?”