Kim kadar genç bir çocuk için bunlar bilgece düşüncelerdi. Ama aynı yolda yürüyen ve Kim’e göre kendisine yardım edebilecek yaşlı bir adamı bulmasına neden olan da, tam olarak bu düşünme şekliydi.
Yaşlı adam elinde sepetiyle eşyalarını taşıyordu. Onu yorgun halde gören Kim, Akıl’a yardım etmek istedi. Akıl da, “Sen onu benim yerime taşıyamazsın” dedi. “Bir gün kendi yolunda yürüyecek ve benimki kadar ağır bir sepet taşıyacaksın”.
Birlikte seyahat ettiler. Kim, Akıl’a neden bu sepeti taşıtmamakta ısrar ettiğini defalarca sordu. Sonunda Akıl, “Bu sepette, kendim hakkında inanmadığım şeyler var, onlar yolculuğumda ağırlık yapan taşlardı. Şüphe her çakıl taşının, tereddüt her kum tanesinin ve yanlış yönlendirme yol boyunca her kilometrede topladığım taşlardı. Sırtımda bunların ağırlığını taşıdım”. “ Bunlar olmadan çok ileri gidebilirdim. Ama bunlarla yolculuğun sonunda, işte buradayım”. Akıl, sepeti vücuduna bağlayan ipleri çözdü.
Kim, sabah erkenden kalkıp sepetin içine baktı. İçi boştu. Bütün bunları akıl yaratmıştı.