Piramit Haber

Kıssadan Hisse'ler

Hikaye

Kıssadan Hisse'ler

 ALLAHIM RESULÜ GÖRMEYEN GÖZÜ AL

AllahPeygamber Efendimiz vefat ettiği zaman, Eshaptan Zeyd bin Abdullah (r.a.) tarlada idi. Başka bir sahabi koşarak geldi ve:
— Resûlullah dünyadan göçtü, sen hâlâ burada çift sürmekle meşgûlsün, dedi.

Bir anda kendinden geçen Zeyd bin Abdullah, ellerini açarak:

— Allahım, Resulünü görmeyen gözü başımda taşımak istemiyorum. Onu görmeyen göz bana lâzım değil, gözlerimin nurunu al! diye dua etti.

Bu sözler onun ağzından değil, kalbinden geldiği için, Allah duasını kabul etti, o zamana kadar gören gözlerinin ikisi de bir anda kör oldu.

Alıntı – Menakıb-ı Ashâb-ı Kiram



HZ. MUSA (A.S.)’IN CENNETTEKİ KOMŞUSU
Hazreti Musa:

— Ya Rabbi! Bana Cennetteki komşumu bildir, diye ilticada bulunmuştu.

Hak Teâlâ Musa Aleyhisselâma:

— Falan yere git! Senin komşun falan yerdeki kasaptır, diye talimatta bulundu.

Hazreti Musa tarif edilen yere gitti, kasabı buldu ve evine misafir oldu.

Kasap akşam eve gelirken yanında bir miktar et getirmişti. Eve geldikleri zaman misafirden izin istedi ve onları pişirdi, bir zembil içinde tavanda asılı olan annesini indirdi, altını kuruladı ve eti parçalara bölerek onun ağzına vermeye başladı. Musa Aleyhisselâm Cennet komşusunun kim olduğunu öğrenmeye başlamıştı, sinek vızıltısı gibi bir sesin geldiğini farkedip:

— Ne diyor? diye sordu.

Kasap annesini yerine astıktan sonra misafire:

— Bu benim annemdir. Ben bunu senelerden beri bu şekilde yedirir, içirir ve bütün ihtiyaçlarını temin ederim. O da bana her zaman: «Oğlum Allah seni Cennette Musa (a.s.)’ya komşu eylesin», diye duâ eder, dedi.

O zamana kadar kendisinin kim olduğunu gizleyen Musa Peygamber, kendisinin Musa (a.s.) olduğunu söyledi ve Cennet komşusunu müjdeledi.


HZ. MUSA (A.S.) VE ÜÇ KİŞİ

AllahHazreti Allah (C.C.) Musa Aleyhisselâm’a:

— Ya Musa sana acaibattan bir sır bildireyim mi? buyurdu. Musa Kelimullah:

— Göster ya Rabbi! diye iltica etti. Allah tarafından:

— Ya Musa! Git filân yerdeki çeşmenin başına, kimse görmeyecek şekilde bir yere gizlen ve bekle!, emri geldi.

Musa Aleyhisselâm gitti, tarif edilen çeşmeyi buldu ve beklemeye başladı.

Biraz sonra atlı bir adam geldi, atından indi, kendisi su içip atını suladı ve zarurî ihtiyaçlarını tamamlayıp atına bindi gitti. Fakat giderken para kesesini çeşmenin başında unutup da gitti. Çok geçmeden bir çocuk geldi, o da su içti ve yolcunun unuttuğu altın kesesi bağlı olan kemeri alıp gitti. Aradan çok zaman geçmeden bu sefer bir âmâ geldi, abdest aldı ve bir kenara çekilip ibadete başladı. Hazreti Musa gizlendiği yerden manzarayı buraya kadar takip etti.

Biraz sonra altın keseli kemeri unutan atlı adam geri geldi. Kemerini çıkarıp bıraktığı yere baktı ki, orada yok. Doğru âmânın yanına vardı ve ona kemerini unuttuğunu, bulduysa vermesini söyledi.

Âmâ:

— Görüyorsun ki, iki gözüm de görmüyor. Hem ben keseyi almış olsam yanımda olması lâzım. Bende böyle bir şey olmadığına göre almış olmam imkânsız, diyerek adamı iknaya çalıştı ise de, adam bir türlü inanmadı ve:

— Bu altını sen aldın, vermiyorsun, diyerek âmâyı vurup öldürdü. Adam keseyi bulamamıştı ama, âmâyı da öldürmüştü.

Hazreti Musa, sırrına vakıf olamadığı bu hâdisenin mahiyetini öğrenmek için Cenab-ı Hakka ilticada bulundu. Allah-ü Teâlâ meseleyi şöyle izah buyurdu:

— Ey kelimim Musa! Kemeri alan çocuğun babası daha evvel o atlı ağanın hizmetinde çalıştı ve ağa da onun hakkını vermemişti. Şimdi hakkını almış oldu.

Âmâ ise, daha evvel o ağanın babasını öldürmüştü. Sonra gözleri kör olduğu için onu tanıyan çıkmadı ve unutuldu gitti idi. Ama ben unutmadım ve âmânın ölümünü o adam vasıtasiyle yaparak kısası yerine getirmiş oldum.

Bu hâdise karşısında Musa Aleyhisselâm secde-i Rahman’a vardı ve Allah’a şükürler etti.


Sıradaki Haber
Mobil Sayfaya Dön
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.