Yeraltı tanrısı Erklik'in, insanların canını alması için yeryüzüne gönderdiği ve onun elçisi olduğuna inanılan kötü rûh, "Ölüm Meleği" Bu inanç, Türkler'in başka dinlerin etkisinde kalmalarıyla oluşmuştur.
Altaylılar'a göre ölü bir evden çıktıktan sonra "Aldacı" denilen kötü rûhlar, evde kalır. Bunun için o evden 7 gün dışarıya eşya verilmez ve içeriye de alınmaz. Ev, 7 gün sonra temizlenir ve ancak ondan sonra o eve girilip yemek yapılır
Allah ruhları bedenden almakla vazifelendirdiği ölüm meleği Hz.Azrail'e sormuş:
-Ey Azrail! Bunca zamandır kullarımın canlarını alıyorsun. Ruhları bedenden alma zamanında en çok kime merhamet duydun, en fazla kime öfkelendin?
-Yâ Rabbi! Herşeyi sen bilirsin. Bir defasında deniz üzerinde fırtınaya tutulan bir geminin suya dökülen bütün bireylerinin ruhunu almıştım. Fakat bu sırada kucağında küçük yavrusuyla bir tahta parçasına tutunmuş, suya bir dalıp bir çıkan annenin de ruhunu kabzedip, küçük yavrusunu tahta üzerinde sağ salim bıraktığım zaman, su yüzünde annesiz kalan bu yavrucağa çok acımıştım.Onun acıklı hali, beni uzun zaman üzmüştü.
Allah tekrar sormuş:
-Ey Azrail! Bu en çok acı duyduğun bir olaydır.Bir de en çok sevinç duyduğun bir olayı anlatır mısın? Kimin ruhunu sevinerek aldın.
Azrail bu soruya da şöyle cevap vermiş:
-Filan yerde zâlim bir hükümdar vardı; etrafını kasıp kavuruyor, halkı inim inim inletiyordu.İşte bu zâlimin ruhunu almam için emir verildiğinde ona doğru giderken derinden bir neşe duydum.O zâlimin canını alırken duyduğum sevinç kadar, hiçbir vakit sevinç duymadım.
Nice sırlar ve hikmetler sahibi Allah bu defa, Azrail'e bir soru sormuş:
-Ya Azrail! O canını alırken sevinç duyduğun zâlim kimdi, biliyor musun?
-Sen bilirsin yâ Rabbi!
-İşte ruhunu alırken büyük sevinç duyduğun o zâlim, vaktiyle bir tahta üzerinde bıraktığında büyük üzüntü duyduğun o çocuktu
Canlar nasıl alınır?
Suâl: Dünyanın çeşitli yerlerinde, binlerce, hattâ milyonlarca insan, trafik kazâsı, deprem, savaş gibi sebeplerle aynı ânda ölüyor. Ba'zı kimseler, "Ölüm meleğinin bir ânda bunların canını nasıl aldığını aklımız almıyor." diyorlar. Bunun îzâhı mümkün mü?
Cevap: Azrâil aleyhisselâm'ın kudretinden şüphe etmek, Allahü teâlânın kudretinden şüphe etmeğe kadar gidebilir. Allahü teâlânın kudretinin büyüklüğünü bilen kimse, sebebini bilmese de, İslâma teslim olup, Allahın her şeye gücü yetebileceğine inanması lâzımdır.
Bugün bir düğme ile bir veya birkaç şehrin bütün elektrikleri aynı anda söndürülebilmektedir. Ölüm meleği de rûhları bundan daha tez almaktadır. İbrâhim aleyhisselâm, ölüm meleğine suâl etti ki:
- Ey ölüm meleği, eceli gelen insanların bir kısmı doğuda, bir kısmı batıda olsa, yahut kuzeyde ve güneyde aynı anda zelzele olup ölseler, yahut da dünyanın çeşitli yerlerinde savaş olsa, aynı ânda binlerce, milyonlarca insan ölse, aynı ânda bunların hepsinin rûhlarını nasıl alıyorsun?
Ölüm meleği cevap verdi:
- Allahın izniyle onların rûhlarını çağırırım, derhal avucumun içinde oluverirler.
Ölüm Meleği
İslâm âlimlerinden biri buyuruyor ki:
(Dünya, ölüm meleği için küçük bir leğen gibidir. Oradan eceli gelenlerin rûhlarını alır.)
Süleyman aleyhisselâm, ölüm meleğine suâl etti:
- İnsanların rûhlarını kimini genç yaşta, kimini bebekken, kimini ihtiyârlayınca alıyorsun. Rûhları almada ölçün nedir?
Ölüm meleği dedi ki:
- Bana eceli gelenlerin listesi verilir. Ben verilen listeyi tatbik ederim. Başka işe karışmam.
Ölüm meleği gelip, Süleyman aleyhisselâmın yanında oturan bir kimseye dikkatli bakmaya başladı. Sonra çıkıp gitti. O zât, Süleyman aleyhisselâma suâl etti:
- Kimdi o bana öyle can alacak gibi bakan?
- Ölüm meleğiydi.
- Beni onun pençesinden kurtar! Rüzgâra emret, beni Hindistan'a götürsün!
O zâtın bu isteği derhal yerine getirildi. Ölüm meleği ikinci defa Süleyman aleyhisselâmın yanına gelince, Hz. Süleyman suâl etti:
- Geçen gelişinde yanımdaki zâta niçin öyle bakmıştın?
- Şimdi onun rûhunu alıp geldim. Bana onun rûhunu Hindistan'da almam emredilmişti. Ömrü biterken, hâlâ burada bulunduğu için öyle bakmıştım.
Ensar'dan bir zat vefat etmek üzereydi. Alemlere rahmet Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz de bu zatın yanında bulunuyor, onunla ilgileniyordu. Efendimiz (s.a.v) ölüm meleği Azrail'in (a.s) geldiğini gördü ve aralarında geçen konuşmayı şöyle haber verdi.
Resûlullah (s.a.v), ölüm meleğine:
- Ey ölüm meleği, bu sahabeme yumuşak davran; şüphesiz o bir mü'mindir." buyurdu. Ölüm meleği Azrail (a.s) şöyle dedi.
- Gönlün hoş, gözün aydın olsun; bil ki ben her mü'mine yumuşak davranırım. Ey Muhammed, şunu bil: Ben bir insanın ruhunu alınca, onun ailesinden birisi feryat ederse, ben ruh elimde olduğu halde adamın evinin kapısında durur ve:
"Bu feryat da ne oluyor? Vallahi biz bu kimseye zulmetmedik, ecelinin önüne geçmedik, kendisi için takdir edilen vakitten önce gelmedik. Onun ruhunu aldığımız için bir günaha da girmedik. Eğer Allahu Teala'nın yaptığına razı olursanız, sevap alırsınız. Eğer üzülür ve kızarsanız, günaha girersiniz. Sizin bizi ayıplayacak bir durumunuz yok. Hem biz size daha çok geleceğiz. Siz kötü halden sakının, kötü ölümden sakının." derim.
Ey Muhammed! Yer yüzünde köylü-şehirli, iyi-kötü kim varsa, ben her gün onları gözden geçiririm. Ben onların büyüğünü ve küçüğünü kendilerinden daha iyi tanırım. Vallahi Ya Muhammed, Allahu Teala'nın izni olmadan ben bir sineğin canını almaya güç yetiremem."
Bu hadisi nakleden Cafer b. Muhammed (rah) demiştir ki:
"Bana şu haber ulaştı: Azrail Aleyhisselam insanları namaz vakitlerinde gözden geçirir. Ölüm anında ruhunu almak için baktığında, eğer o kimse namazlarını muhafaza eden bir kimse ise, melek ona yakın durur, şeytanı ondan uzaklaştırır. Bu arada melek ona: "Lâ ilâhe illallah Muhammedu'r-Resûlullah" sözlerini telkin eder. Bu, gerçekten büyük bir hâldir."