Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Betül Şengör, Milliyet'teki köşe yazısında yayımladığı yazısıdır.
Boynumuz ve dekoltemiz, yüzümüz gibi her daim, çevresel etkilere özellikle de güneşe maruz kalır. Bu nedenle yüzümüze yaptığımız bakımların bu bölgelere de yapılması gerçek anlamda kendimizle ilgilendiğimizin ve cildimizi önemsediğimizin göstergesidir. 37 yaşımda farkettiğim boyun bölgemin, 4-5 yıldır uyguladığım boyun bakımlarım sayesinde toparladığını söyleyebilirim. Daha önce kremlerimi sadece yüzüme kalanı ellerime sürerken boynuma hatta dekolteme sürerek bu konuda ilk adımı atmış oldum.
Bir dermatolog olarak boyun cildini değerlendirirken birçok kritere bakıyorum. Cildin yaşı, kuru olup olmadığı, boyun kırışıklarının ne oranda aktif yani görünür olup olmadığı, boynun en üst tabakasındaki lekeler veya kılcal damarların varlığı (yani güneş hasarı) son olarak da eklemli yapısına uygun olarak yatay çizgilenmelerin derin olup olmayışı. Tüm bu saydıklarımın klinik ortamda tedavilerine ek olarak kişinin evde kullanabileceği ürünleri belirleyerek gerekirse yüz anti-aging yaklaşımda olduğu gibi küçük bir check-up sonrası ağızdan alınabilecek gıda takviyelerini belirliyorum.
Boyun dekolte bakımı için önerim; öncelikle temel olarak her duş sonrası sevdiğimiz bir yağ ile bebeyağı da olabilir, boyun ve dekolte cildimizi hafifçe yağlamalıyız. Yüzümüze sürdüğümüz ürünleri güneş koruyucu da dahil boynumuza da sürebiliriz. Ayrıca boyun için özel üretilmiş krem ve serumlara, hasar derecesine göre başlayabiliriz. Bu ürünler genellikle peptid, büyüme faktörü veya DMEA isimli sıkılaştırıcı özellikte olabilir. Ancak bunların dışında C vitamini, kuşburnu, gül veya üzüm çekirdeği gibi organik içerikli serumlar da kullanılabilir. En önemlisi bu ince cildi yoğun nemlendirmek.Hızlı kilo alıp-vermek veya ağır sporlar yüzünden boyun cildi daha fazla kırışık görünebilir. Bu durumlarda microbotox uygulamalarına ek olarak vitamin enjeksiyonları, altın iğneli radyofrekans uygulamaları, PRP tedavisi ve Somon DNA uygulamaları ile ihtiyaca göre kombinasyon tedavileri yapılabilir.
Boyun cildinin hemen altında çene kemiğine boylu boyunca yapışık olan platisma isimli kas adeta boyunluk gibi tüm boyun cildi boyunca aşağıya doğru inerek dekoltenin başlangıcını oluşturan köprücük kemiğine yapışık olarak bulunur. Bu kas yerçekimine paralel davranarak yüzün zamanla aşağı sarkmasına da neden olur. Bu kasa çok noktalı homojen olarak uygulanan botox sayesinde boyun cildindeki boylamasına oluşan büzülmeler rahatlar ve ince kırışıklıklar belirgin ölçüde azalır. Az önce saydığım tedavilere ek olarak yatay ve oluk şeklindeki çizgilerin içine nem amaçlı hyaluronik asit uygulamaları da oldukça yüz güldürücü sonuçlar verir. Anlaşıldığı üzere, artık cerrahi dışında da boyun için yapabileceğimiz neştersiz uygulamaların olması beni hem bir doktor olarak hem de bir kadın olarak çok mutlu ediyor.
Dekolte cildinin yaşlanmasındaki en önemli birinci etken güneş hasarı, ikincisi ise yatış biçimine bağlı gelişen yatak (baskı-pressurelines) çizgileridir. Özellikle dekolte cildinin en üst tabakasındaki güneş hasarını gideren tedaviler sayesinde büyük ölçüde gençleşme etkisi görmek mümkün. Bu tedavilerin başında IPL tekniği vardır. IPL yoğun atımlı bir ışık tedavisi olup soft lazer olarak da anılır. Bu bölgedeki kahverengi çil sanılan güneş lekeleri yaşla beraber giderek çoğalır birbiriyle birleşir ve büyük lekeler haline gelir. Ayrıca ince olan bu cildin güneşe ve ısıya olan duyarlılığı yüzünden kılcal damarları yüzeye çıkarak burayı olduğundan daha hassas ve kızarık hale getirir. IPL tedavisi sayesinde her iki sorunu da tedavi etmek mümkündür. Baskı çizgileri ise ciltte ince ya da derin kırışıklar şeklinde olup tedavilerinde ise hyaluronik asit tercih edilir. Hyaluronik asit cildimizin kendinde var olan ancak yaş ilerledikçe üretimi azalan bir maddedir. Eksildikçe yerine koyma amaçlı uygulamalar sonucunda cildin su tutma ve yeni hyaluronik asit üretme yeteneği artarak adeta likitface-çift (yüz germe) etkisi yaşanır.