Piramit Haber

Sultan I. Alaeddin Keykubad Kimdir?

Kim Kimdir?

I. Alaeddin Keykubad, eserler, idari ve askeri bakımdan devletine kazandırdığı prestij nedeniyle Türkiye ve dünya literatürünün en ünlü Selçuklu sultanıdır.

I. Alaeddin Keykubad (Arap alfabesiyle: علا الدين كيقباد بن كيكاوس) (d. 1188 - ö. 31 Mayıs 1237), Türkiye Selçuklu sultanıdır (1220-1237).

Saltanatı boyunca inşa ettirdiği ve çoğu günümüze kadar erişen eserler, idari ve askeri bakımdan hem şahsına hem de devletine kazandırdığı prestij nedeniyle Türkiye ve dünya literatürünün en ünlü Selçuklu sultanıdır.

Konya'daki Alâeddin Camii, Niğde'deki Niğde Kalesi, Antalya'daki Yivli Minare Camii ve Beyşehir Kubâd-Âbâd Sarayları yaptırdığı en önemli eserlerdir.

Tam ismi: Alâeddin Keykubad bin Keyhüsrev Doğum tarihi: 1188 Ölüm tarihi ve yeri: 31 Mayıs 1237 Defin tarihi ve yeri: Alâeddin Camii, Konya Babası: I. Gıyaseddin Keyhüsrev Çocuklar: II. Gıyaseddin Keyhüsrev Kardeşleri: I. İzzeddin Keykavus, Kayferidun Ibrahim Dini: Sünni İslam Hüküm süresi: 1220-1237 Önce gelen: I. İzzeddin Keykavus Sonra gelen: II. Gıyaseddin Keyhüsrev Hanedan: Selçuklu Hanedanı

İÇİNDEKİLER

Yaşamı Saltanat öncesi Saltanat mücadelesi ve tutukluluk yılları Saltanatı Tahta çıkışı Moğol istilasına karşı önlemler Alaiye’nin fethi Emirleri öldürtmesi Ermenilere karşı sefer Eyyûbîlerle ilişkiler Suğdak Seferi Doğu Anadolu Beylikleri üzerine sefer Trabzon’un kuşatılması Yassıçemen Savaşı Doğu Anadolu’da Moğol saldırıları Eyyûbîlerle ilişkiler ve Harput Artuklu kolunun yıkılması Ölümü Selçuklu Sultanı mezarları Vasıfları Eserleri Popüler kültürdeki yeri Kaynakça

YAŞAMI

Saltanat öncesi Alâeddin Keykubad 1188’de dünyaya gelmiştir. Babası, Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev’dir. Annesinin kim olduğu, çocukluğu ve meliklik dönemi hakkında fazla bilgi bulunmaz.

Babası 1196’da tahtı kardeşi Rükneddin Süleyman’a bırakmak mecburiyetinde kalıp gurbet hayatına çıktığında Alâeddin Keykubad, ağabeyi I. İzzeddin Keykavus’la birlikte babasının yanında bulundu. Dördüncü Haçlı Seferi öncesine kadar (1200 - 1204 arası) İstanbul'da Bizans İmparatorluğu'nda kaldı. İzzeddîn Keykavus ve Alâeddîn Keykubad’ın babaları ile birlikte geçirdikleri gurbet hayatı sırasında ikisinin eğitimi ile Seyfeddîn Ayaba’nın ilgilendiği bilinir. Ayrıca kesin olarak hangi döneme ait olduğu bilinmese de Dizdar adı ile tanınan Emir Bedreddîn Gevhertaş, Alâeddîn Keykubad’ın lalası idi. Ana dili olan Türkçenin yanında, Farsça, Rumca ve Arapça öğrendi. Ayrıca yüksek İslami ilimleri ve astronomiyi öğrendi.

Selçuklu Sultanlığı'nın (1220-1237) dönemi askeri kampları, savaşları, kasabaları ve kuşatma tarihlerini gösteren haritası.(haritayı büyük görmek tıklayın)

II. Süleyman Şah'ın ölümü üzerine tekrar sultan olmak üzere Konya’ya doğru harekete geçen babası Gıyaseddin Keyhüsrev, geçişine izin vermesi için İznik Rum İmparatoru I. Teodor Laskaris ile anlaşma yaparak Ladik, Honas ve bazı kaleleri bırakmayı kabul ettiğinde kaleler teslim edilene kadar onu ağabeyi İzzeddin Keykâvus ile İznik'te rehin bıraktı. İki kardeş, bir süre İznik'te tutsak olarak kalsa da daha sonra Hacib Zekeriya'nın yardımı ile kaçarak Anadolu'ya geçtiler.

II. Gıyaseddin Keyhüsrev 1205 yılında yeniden Selçuklu tahtına geçince Keykubad’ı Tokat’a melik tayin etti. 6 yıl süren meliklik döneminde devlet yönetimini öğrendi ve tecrübe sahibi oldu.

SALTANAT MÜCADELESİ VE TUTUKLULUK YILLARI Babasının ölümünden sonra devlet erkanı Sultanlığa ağabeyi I. İzzeddin Keykavus'u seçti; Kayseri'de yapılan bir törenle tahta çıkardı. Bunu kabul etmeyip tahta geçmek isteyen Keykubad, Erzurum meliki olan amcası Tuğrul Şah ve Ermeni Kralı II. Levon ile anlaşarak ağabeyinin bulunduğu Kayseri’yi kuşattı. Fakat taraftarları ağabeyi ile birleşince zor durumda kalarak Ankara Kalesine sığındı. Ankara Kalesi ağabeyi Keykavus tarafından kuşatıldı. Alaaddin Keykubad, bir yıl süren direnişten sonra erzak tükenince; kendisine ve Ankara halkına zarar verilmemesi şartıyla 1213 baharında teslim oldu. Ağabeyi onu önce Malatya’daki Mazara (Minşar) Kalesi’ne daha sonra Kezipert Kalesi’ne hapsetti. İzzeddin Keykâvus'un Keykubad'ı öldürmesine hocası Mecdüddin İshak engel olmuştur.

SALTANATI

Tahta çıkışı Keykavus’un oğlu olmadığından 1220 yılında ölümü üzerine Beylerbeyi Seyfeddîn Ayaba, Emîr-i Âhûr Zeyneddîn Beşâra, Emîr-i Meclis Mübârizeddîn Behramşâh ve Bahâeddîn Kutluğca gibi devlet adamları ve komutanlar, Kezirpert Kalesi’nde tutuklu bulunan Alâeddîn Keykubad’ı tahta çıkarma kararı aldı. Kimi kaynaklara göre İzzeddin Keykavus ölüm döşeğinde iken Aleaddin Keykubad'ı çağırtarak varis ilan etmiştir. Yeni hükümdarı tutuklu bulunduğu yerden çıkarıp Konya’ya getirme görevi Seyfeddin Ayaba’ya verildi. Böylece İzzeddin Keykâvus’un yüzüğünü yanına alan Emîr Seyfeddin Ayaba, Alâeddin Keykubâd'ı, tutuklu bulunduğu Kezipert kalesinden çıkararak Sivas'a getirdi. Melik Alâeddin Keykubâd Sivas'ta tahta çıkartıldı. Ardından Konya yolunu tutan Alaeddin Keykubad’a Kayseri, Akşehir ve Konya'da muhteşem karşılama törenleri yapıldı. O tahta çıktığında Abbasi Halifesi Nâsır, İslam filozoflarından Şihabeddin Sühreverdî ile menşur, hil‘at, çetr ve diğer saltanat alâmetlerini göndererek hükümdarlığını tasdik etmiştir.

MOĞOL İSTİLASINA KARŞI ÖNLEMLER Alaaddin Keykubad tahta çıktığında ilk işi Asya'yı ve Doğu Avrupa'yı kasıp kavurmakta olan Moğol istilasına karşı önlemler almak oldu. Konya, Kayseri ve Sivas gibi şehirlerin surlarını ve sınır kalelerini yeniden inşa ettirdi. Bağdat’ı Moğollar’a karşı savunmak için asker talep eden Abbasi halifesine Bahâeddin Kutluğca kumandasında beş bin kişilik bir kuvvet gönderdi. Moğollar’ın Bağdat’ı istila etmekten vazgeçmesi üzerine bu birlik geri gönderilmiştir.

ALAİYE'NİN FETHİ Yazı Kayseri’de geçirdikten sonra "Kalonoros" adıyla bilinen ve Kilikya Ermeni Krallığı'na bağlı olan Kyr Vart adlı şahsın yönetiminde bulunan Alanya Kalesi üzerine seferine çıktı.

Ordusu ve Antalya'dan gelen deniz kuvvetleri ile kış mevsiminde kaleyi kuşattı. İki aylık kuşatmanın sonunda kale teslim oldu. Yapılan anlaşmaya göre Sultan Alâeddin kaleyi teslim alarak Kyr Vart'ın kızı ile evlenecek, ona Alanya’ya karşılık Akşehir beyliği ve birkaç köyün mülkiyeti verilecekti. Böylece Sultan Akdeniz sahilindeki bu kaleye kendi adına nisbetle "Alâiye" denilmesini, yeniden imarını ve burada bir tersane inşasını emretti (1221). Kyr Vart’ın kızı ile düğün yaptı. Tarihe Mahperi Sultan (Hunat Hatun) olarak geçen Hristiyan eşinden oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev dünyaya gelmiştir.

Sultan, Alaiye’nin fethinden sonra kışı geçirmek üzere Antalya'ya gitti; yolculuk esnasında Kyr Vart'ın kardeşinin idaresindeki Alara Kalesi de fethedildi.

EMİRLERİ ÖLDÜRTMESİ Antalya’dan Kayseri’ye döndükten sonra babası I. Gıyaseddin Key-hüsrev ve ağabeyi I. İzzeddin Keykâvus zamanından kalan tecrübeli ve yaşlı devlet adamlarından kurtulmanın yolunu aradı. Aralarında Seyfeddin Ay Aba, Zeyneddin Başare, Mübarezeddin Behramşah ve Bahaeddin Kutluğca gibi emirler bulunan bu devlet adamları, servet ve saltanatta Sultan'ı gölgede bırakıyorlar ve bu durum iki taraf arasında da gizliden kuşku ve şikâyetlere sebep oluyordu. Hokkabaz Oğlu Seyfeddin ve annesinden akrabası Emir Komnenos’dan yardım alan Keykubad, cezalandıracağı emirleri sarayına davet etti; yakalatıp hapsettiği emirlerin çoğunu idam ettirdi. Daha sonra ortadan kaldırılan emirlerin yakınları olan ikinci derecedeki amirleri sürgün ettirdi. Eyyûbîler’e sığınan bu kişiler, Eyyûbî Hükümdarı Melik Eşref’in ricası ile ülkeye geri dönebildiler.

ERMENİLERE KARŞI SEFER Ticaret yollarının güvenliğine büyük önem veren Keykubad, Antalya ve Çukurova'da saldırıya uğrayıp soyulan tacirlerin Kayseri'ye gelip Keykubad'ın huzuruna çıkarak şikayette bulunmaları üzerine yeni bir sefere karar verdi. Aynı dönemde Antakya Haçlı Princepsi IV. Boemondo, veraset meselesi yüzünden mücadele halinde olduğu Ermeniler’e karşı işbirliği teklifinde bulunmuştu. Keykubad, bu teklifi kabul ettiğini Antakya Princepsine bildirdikten sonra, Selçuklu kuvvetlerini üç koldan bölgeye sevk etti. Haleb Eyyûbi meliki el–Melikü’z–Zahir’in gönderdiği kuvvetlerle gücü artan Keykubad, Ermeni topraklarına girdi. Antalya Sübaşısı Mübarizeddin Ertokuş, sahilden ilerleyerek Manavgat ve Anamur başta olmak üzere 40 kaleyi fethederek Silifke'ye kadar ilerledi. Karadan taarruz eden diğer Selçuklu kuvvetleri iki koldan ilerledi. Selçuklu ordusunun İçel, Silifke ve Çınçın kalesini (Maraş) ele geçirmesi ile çok zor durumda kalan Ermeni Kralı Hetum, Keykubad’a elçi göndererek barış isteyince kralın teklifini kabul etti. Yeni anlaşma ile Ermeniler, "her sene bin süvari ve beş yüz çarkçı neferi harp hizmetine göndermeyi, 1218 yılında yapılan antlaşma da belirlenen haracı iki misline, yani 40 bin dinara çıkarmayı ve Ermenilerin keseceği sikkede Sultanın adının da bulunması şartlarını kabul etmek zorunda kalmış ve yeniden Selçukluların tâbii olmuşlardır."

EYYÜBİLERLE İLİŞKİLERİ Bu sırada Artuklulardan Diyarbekir hükümdarı olan Mes’ud’un Keykubad adına okunan hutbeyi kaldırması üzerine buraya Mubarezeddin Çavlı kumandasında bir ordu gönderdi. Bu ordu, Mesud’un ordusunu yendi ve Çemişgezek gibi bazı kaleleri ele geçirdi. Ayrıca, Eyyûbî hükümdarı Melik Eşref’in yardımcı olarak gönderdiği kuvvetleri de bozguna uğrattı. Moğol istilasına karşı önlem olarak Eyyûbiler ile iyi geçinmek isteyen Keykubad, esir aldığı Eyyûbî kumandanlarını serbest bıraktı ve onlarla akrabalık kurmak amacıyla 1227 yılında Eyyûbî meliklerinden Muazzam Şerefeddin Îsâ’nın kızı ile siyasi bir evlilik yaptı. Karşılıklı hediye alışverişi, törenler ve düğün Şam’da başlayıp Malatya ve Kayseri’de devam etti. Tarihe Melike Âdile (ya da Gaziye Hatun) olarak geçen ikinci eşinden iki oğlu dünyaya gelmiştir.

SUĞDAK SEFERİ Sultan Alaeddin, Trabzon Rum İmparatorluğunun gücünü kırmak için Sinop’ta bir donanma inşa ettirdi. Karşı kıyıdaki Sudak, 1223’te Moğollar tarafından istila edilmiş ve halkın bir kısmı Selçuklulara sığınmıştı. Trabzon Rum İmparatorluğu’nun durumu fırsat bilerek Sudak Limanı’nı elde etmeye çalıştıklarını öğrenen Keykubad, Kastamonu emiri Hüsameddin Çoban’ı Karadeniz donanmasıyla Kırım Seferine memur etti. Emir Çoban Sudak’ı fethedip (1227) şehirde bir cami inşa ettirdi ve askerlerini yerleştirdiği bir garnizon kurdu.

Ruslar Suğdak’ın Selçuklu hakimiyeti altına girmesini tanımak zorunda kaldılar. Buradaki Selçuklu hâkimiyeti uzun sürmemiş, muhtemelen 1239 yılında tekrar Suğdak’a gelen Moğollar burayı ele geçirmişlerdir.

DOĞU ANADOLU BEYLİKLERİ ÜZERİNE SEFERLER Keykubad, Moğol tehlikesine karşı doğu sınırlarını güçlendirmek için Erzurum ve Erzincan'daki beylikleri ortadan kaldırarak doğrudan Anadolu Selçuklu Devleti'ne bağlamak istiyordu. 1228’de Mengüçlü Beyliği’ni ortadan kaldırdı. Divriği hariç bütün Mengücüklü ülkesini Selçuklu topraklarına kattı. Oğlu Gıyâseddin Keyhusrev’i Mengücük iline melik olarak gönderdi; Antalya subaşısı Mübârizüddin Ertokuş’u da ona atabeg tayin etti. Erzurum Beyi Cihanşah'ın Eyyûbîler ile birleşmesi üzerine Erzurum seferi ertelendi.

TRABZON'UN KUŞATILMASI Sultan Keykubad Erzincan’da iken Trabzon Rumları’nın Selçuklular’ın elinde bulunan Karadeniz kıyılarını yağmaladıkları haberini aldı. Oğlu Gıyâseddin Keyhusrev'i Trabzon’un fethine gönderdi. Mübârizüddin Ertokuş kumandasındaki Selçuklu ordusu Trabzon’u kuşattı. Fakat günlerce yağan yağmur ve şiddetli rüzgâr Selçuklu ordusunun dağılmasına sebep oldu. Gıyâseddin Keyhusrev Rumlar tarafından esir alındı. İmparator Andronikos kendisine saygılı davrandı ve onu fazla bekletmeden babasına gönderdi.

YASSIÇEMEN SAVAŞI Moğollar önünden kaçan Celaleddin Harzemşah, Azerbaycan’a yerleşip Tebriz şehrini başkent yapmıştı. (1225). Başlangıçta Anadolu Selçukluları ile iyi ilişkiler kurdu ancak 1229’da Celaleddin Harzemşah’ın Eyyûbîler’e ait Harput’u kuşatması ve Erzurum meliki Cihanşah’ın ona tabi olması ile dostluk bozuldu. Alâeddin Keykubad, Celaleddin Harzemşah’tan, bu teşebbüsünden vazgeçmesini istedi; Moğol tehlikesi karşısında birlik olmak gerektiğini ifade eden bir mektupla elçi gönderdi. Harzemşah’ın bu uyarıları dinlemeyip Ahlat’ı ele geçirmesi ve arkasından da Selçuklular üzerine harekete hazırlanması üzerine Keykubad bu defa onun karşısında birlik sağlamak için Eyyûbî hükümdarlarına elçi gönderdi. Nihayet Harzemşah üzerine yürüyen Alâeddin Keykubad, Sivas yakınında Eyyûbî Hükümdarı Melik Eşref’le buluştu. Birleşen iki ordu, Harzemşah’ın ordusu ile Yassıçemen’de karşılaştı 10 Ağustos 1230’daki savaş Harzemşahlar çok büyük yenilgiye uğradı.

Minyatürde, Cengiz Han'ın ordusundan kaçan Celaleddin Harzemşah'ın İndus Nehri'ni geçişi.

Bu savaştan sonra Harzemşahlar tarih sahnesinden silinirken Keykubad, Erzurum’u kolayca ele geçirdi. Ahlat hakimiyet menşurunu Melik Eşref’e verdi. Alaeddin Keykubat saltanatının en büyük hatası Celalettin Harzemşah'la savaşmasıdır. Türk ve Müslüman devletler arasında vuku bulan bu savaşlar, Anadolu'ya doğru harekete geçen Moğolların işini kolaylaştırmaktan öte bir işe yaramadı. Bilhassa Hazremşahlar'ın gücünün kırılması, Moğollar önünde durabilecek önemli bir kuvvetin ortadan kalkmasına sebep oldu.

ERTUĞRUL GAZİ İLE I.ALAEDDİN KEYKUBAD'IN YASSIÇEMEN SAVAŞI İLE TANIŞMASI VE İTTİFAKLARI Ahlat’ın Eyyûbîler’in eline geçmesi ve ardından Moğollar’in Ahlat bölgesini istilâsı üzerine Mardin’e gelerek kendileri gibi Kayı boyuna mensup bulunan Artukoğulları’na bağlandılar. Burada bir müddet kaldıkları anlaşılan Süleyman Şah (Gündüz Alp) ve beraberindeki Türkmenler, Moğollar’ın Mardin ve çevresini yağmalaması sonucunda bu bölgeden de ayrılarak Anadolu içlerine doğru hareket ettiler. Bu sırada Malatya civarında yaşayan Germiyanlılar Kütahya bölgesine geldikleri gibi Süleyman Şah (Gündüz Alp) idaresindeki Kayılar da batıya göç ederek önce Erzurum yakınlarındaki Pasinler ovasına, Sürmeliçukur’a yerleştiler. Kayılar’ın Pasinler’e gelmesinden kısa bir süre sonra Süleyman Şah (Gündüz Alp)’in hastalanarak vefat ettiği ve yerine oğlu Ertuğrul Gazi’nin aşiretin başına geçtiği anlaşılmaktadır.

Yine tarihî an‘aneye göre Moğol saldırılarının bu bölgelerde de hissedilmesi üzerine ağabeyleri Sungur Tegin ve Gündoğdu’nun Ahlat’a geri dönmelerine rağmen Ertuğrul Gazi kardeşi Dündar Bey ile beraber batıya doğru hareket etti. Sivas yakınlarına gelip konakladığında burada Selçuklu ordusu ile büyük bir Moğol birliğinin savaştığını ve Moğollar’ın Selçuklu ordusunu bozmak üzere olduğunu gördü. Ertuğrul Gazi Selçuklu ordusuna yardım edince savaşın seyri değişti ve savaşı Selçuklular kazandı. Sadece Neşrî’nin Cihannümâ’sında kaydedilen bu savaşın Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad ile Hârizmşahlar arasında yapılan Yassıçimen Savaşı (1230) olduğu da söylenmektedir. Savaştan sonra I.Alâeddin Keykubad Ertuğrul Gazi’ye yardımlarından dolayı iltifatlarda bulunarak hil‘at giydirdi ve Selçuklu ülkesinde yaşamak için göç ettiklerini öğrenince Ankara yakınlarındaki Karacadağ ve çevresini ona verdi (1230).

Ertuğrul Gazi Karacadağ’da bir müddet kaldı, ardından da oğlu Savcı Bey’i (Saru Yatı) Sultan Alâeddin Keykubad’a göndererek ondan yeni yurt istedi. Osmanlı kaynaklarına göre sultandan gerekli izni aldıktan sonra belki de daha verimli topraklar elde etmek üzere batıya doğru hareketle Bizans sınırlarına kadar gelerek Söğüt dolaylarına, Aşağı Sakarya havzasına yerleşti. Burada Bizans sınırlarındaki kasaba ve köylere karşı akınlar düzenlemeye başladı. Bu sırada I. Alâeddin Keykubad ülkesinin batı sınırlarını itaat altına almak amacıyla Bizans topraklarına bir sefer düzenledi. Konya’dan 1231 yılında hareket eden ordu Sultanöyüğü’ne (Eskişehir) geldiğinde Ertuğrul Bey de maiyetiyle birlikte buraya gelerek sultana katıldı. Selçuklu ordusuyla Nikaia (İznik) Rum İmparatoru Teodoros Laskaris’e bağlı birlikler arasında bugünkü Pazaryeri ile Bozüyük arasındaki Ermeniderbendi denilen yerde yapılan savaşı, Ertuğrul Bey’in emrindeki akıncı süvarilerinin başarılı mücadelesi sonucunda Selçuklu ordusu kazandı. Bu haber Sultanöyüğü’nde bulunan Alâeddin Keykubad’a ulaştığında sultan çok sevindi ve Ertuğrul Gazi’yi taltif ederek Eskişehir ve çevresini kendisine verdi.

I. Alâeddin Keykubad bu zaferden sonra bölgenin önemli merkezlerinden olan Karahisar’ı (Karacahisar) kuşattı, ancak bu sırada Moğollar’ın Anadolu’ya girdikleri haberini alınca şehrin muhasarasını Ertuğrul Gazi’ye bırakarak geri dönmek zorunda kaldı. Ertuğrul Gazi ve beraberindeki Türkmen beyleri uzun süren bir mücadele sonucunda Karacahisar’ı ele geçirdiler (629/1231-32). Şehrin tekfurunu yakalayarak elde edilen ganimetin beşte biriyle birlikte Sultan Alâeddin Keykubad’a gönderdiler. Ganimetin geri kalanını da gaziler arasında paylaştırdılar. Ertuğrul Gazi Karacahisar Kalesi’ni ele geçirdikten sonra Söğüt üzerine yürüyerek Osmanlı Beyliği’nin ilk başşehri olan bu yere de hâkim oldu. Onun bu başarıları sonucunda Selçuklu sultanı Söğüt ve çevresini kendisine yurt olarak verdi.

DOĞU ANADOLU'DA MOĞOL SALDIRILARI Yassıçemen savaşından sonra Cormagon Noyan komutasında Moğollar Sivas’a kadar gelerek, buraları yakıp yıktılar. Selçuklu kuvvetleri, Moğolları Erzurum’a kadar takip ettiyse de yetişemedi. Bu Moğol akınının, Gürcü kraliçesi Rusudan'ın tahrikiyle meydana geldiğinin anlaşılması üzerine, Gürcistan’a sefer düzenlendi. Gürcülerle yapılan savaşlarda, Gürcü kuvvetleri bozguna uğratıldı ve yapılan anlaşmayla Gürcistan’da bazı kaleler, Anadolu Selçuklu Devleti'ne bırakıldı. Anlaşmanın bir maddesine göre Kraliçe, kızını Sultan’ın oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev’e veriyordu.

EYYÜBİLERLE İLİŞKİLER VE HARPUT ARTUKLU KOLUNUN YIKILMASI Moğol tehlikesini gören Alaeddin Keykubad, doğu sınırlarını sağlamlaştırdı. Moğol akınları yüzünden Eyyûbîler Ahlat bölgesini terk etmişlerdi. Keykubad’ın görevlendirdiği Kemaleddin Kamyar, Ahlat bölgesinde başıboş dolaşan Harezmli askerlerin Selçuklu hizmetine girmesini sağladı. Kaleler onarıldı, Ahlat büyük bir subaşılığın merkezi oldu. Ancak Ahlat’ın Selçuklu idaresine girmesi, Eyyubîlerle ilişkilerin bozulmasına yol açtı. Mısır hükümdarı Melik Kamil’in emrindeki 100 bin kişilik ordu Anadolu’ya doğru ilerledi. Halep-Kayseri kervan yolunu takip eden bu ordu durdurulunca Eyyûbîler bu defa Adıyaman üzerinden Harput’a geldiler; Torosların güneyinde yenilgiye uğradılar (1234) ve Harput Kalesi’ni Selçuklular teslim aldı. Böylece Harput Artuklu kolu sona ermiş oldu; Melik Kamil Mısır’a döndü.

Alaadin Keykubad ertesi yıl orduyu yine Kayseri’de Meşhed ovasında toplayıp Eyyubiler üzerine yürümek için Malatya’ya geldi. Kemalaeddin Kamyar komutasındaki ordu Siverek, Urfa, Harran ve Rakka’yı ele geçirdikten sonra kış yaklaştığı için geri döndü. Ancak Melik Kamil fethedilen yerleri dört ay içinde geri aldığı gibi Selçuklular’a destek vermiş olan Mardin Artuklu Hükümdarının ülkesini de istila etti. Buna karşılık Selçuklu ordusu Âmid’i kuşatmış (1236); bu sırada Selçuklu ordusunda yer alan Kayır Han kumandasındaki Hârezmli askerler Mardin ve Musul Eyyûbîleri’nin hâkim olduğu beldeleri yağmalamışlardır. Ne var ki Selçuklu ordusu Âmid’in sağlam surları karşısında başarılı olamadı ve geri çekilmek zorunda kaldı.

Âmid'i almak arzusundan vazgeçmeyen Sultan Alâeddin Keykubad, 1237 baharında bütün ordusunu Kayseri’de topladı; amacı Eyyûbîler’i Güneydoğu’dan tamamıyla çıkarmaktı. O, orduyu toplamakla meşgulken Moğol Büyük Kağanı Ögeday’ın elçileri geldiler. Alaaddin, Ögeday’ın cihan hakimiyetini kabul ederek ona hediyeler gönderdi. Böylece Anadolu’yu Moğol istilasından kurtardı.

ÖLÜMÜ Amid seferi için hazırlıklara devam ederek Hârzemli, Ermeni, Rum, Gürcü, Frank, Rus, Kıpçak ve Kürtlerden oluşan ordusuna Kayseri'nin Meşhed ovasında bir resmi geçit yaptırdı. Büyük oğlu Gıyâseddin Keyhusrev’i eskisi gibi Erzincan meliki olarak bıraktı; küçük oğlu İzzeddin Kılıç Arslan'ı veliaht ilan ederek ve bütün devlet ileri gelenlerine bu veliahtlığı kabul için yemin ettirdi. Ramazan Bayramı'nın üçüncü günü Kayseri’de huzurunda bulunan yabancı elçiler için büyük bir ziyafet verdi ve bu ziyafette yediği kuş etinden zehirlenerek o gece öldü (31 Mayıs 1237). Oğlu Gıyâseddin Keyhusrev tarafından zehirlendiği ileri sürülmüştür.

Sultan Mesud (1116-1157) tarafından zamanında Alâeddîn tepesinde yaptırılmış olan ve “Kümbed-hâne” adı ile anılan anıt mezarda defnedilmiştir.

SELÇUKLU SULTANI MEZARLARI Yapının avlusundaki iki türbeden tamamlanmış olanı II. Kılıçarslan ait; iki katlı, ongen prizma gövdeye sahip özgün bir eserdir. Çininin içinde günümüzde sekiz sanduka vardır. Sandukalardan birinin II. Kılıçarslan’a ait olduğu bilinir. Diğer sandukalarda yatanların kim olduğu kesin olarak bilinmez. İ. Konyalı, sandukaların II. Rükneddin Süleyman Şah (ö.1204), III. Kılıçarslan (ö. 1205), I. Gıyaseddin Keyhüsrev (ö. 1211), I. Alâeddin Keykubad (ö. 1237), II. Gıyaseddin Keyhüsrev (ö. 1246), IV. Kılıçarslan (ö. 1266) ve III. Gıyaseddin Keyhüsrev'e (ö. 1284) ait olduğunu öne sürmüştür. Bunlara I. Kılıcarslan'ın oğlu Şehinşah ile III. Kılıcarslan, II. İzzeddin Keykavus ile III. Gıyaseddin Keyhüsrev'in de eklenebileceği de iddia edilir.

Avludaki ikinci türbe, inşaatı yarım kalmış sekizgen planlıyapıdır. İçinde sanduka bulunmaz. Selçuklu sultanlarından biri için yapıldığı kesin olmakla beraber kimin için inşa edildiği bilinmemektedir.

VASIFLARI Alaeddin Keykubad, büyük bir siyasetçi ve asker olduğu kadar da ilim adamıydı. Âlimleri sarayında toplar, onları korurdu. Necmeddîn Dâye, Ahmed bin Mahmudi Tûsî el-Kâniî, Ahi Evren gibi dönemin pek çok önemli siması onun saltanatının ve kişiliğinin özellikleri nedeniyle yaşamak için Anadolu’yu tercih etmişlerdi. Yine Bahaeddin Veled ve sultanın döneminde ve çevresinde yetişen oğlu Mevlânâ Celaleddin-i Rumi ve yine onun döneminde yetişen Sadreddin Konevî Anadolu kültür hayatında büyük öneme kavuşmuşlardır.

Gayet olumlu şartlarda devraldığı ülkeyi on yedi yıllık saltanatı boyunca her yönü ile daha da geliştirerek zirveye taşımayı başarmıştır. Başarısındaki en büyük etkenlerden birisi hiç şüphesiz ticarete verdiği büyük önemdir. Babasının Selçuklu hakimiyeti altına aldığı iki önemli liman şehri olan Antalya (1207) ve Sinop'tan (1214) hareketle ülkesinin sahil şeridini genişletmiş, donanma inşaatına ve ticarete kuzey-güney ekseninin de dahil edilmesine büyük önem vermiştir. Özellikle Alâiye'nin (Alanya) mamur bir Selçuklu limanı haline getirilmesi (1221-1222) ve Kıbrıs Krallığı ve Venedik Cumhuriyeti ile yapılan anlaşmalarla Selçukluların ve onlara tabi tüccarların bölge ticaretindeki konumu son derece güçlenmiştir.

Alâeddîn Keykubad’ın Müslüman tebasının yanı sıra gayrimüslim tebası ile ilişkileri de her zaman iyi olmuştu. Genceli Giragos’un naklettiğine göre, Sultan Yassıçimen Savaşı'ndan dönerken Kayseri’ye yaklaşınca Müslümanlar imamlarıyla, Hristiyanlar da papazlarıyla ve ellerinde haçları ve çalgıları ile Sultanı karşılamaya çıkmışlar, Müslümanlar, Hristiyanları geriye iterek, tebrik ve dostluk dileklerinde ön sırada olmalarına meydan vermek istememişler, Hristiyanlar da bunun üzerine bir tepeye çıkarak bir şekilde kendilerini göstermişlerdir. Hristiyan tebasının ayrı durduğunu fark eden Alâeddîn Keykubad ordugahından kalkıp yanlarına gelmiş ve aralarına karışıp, çalgılarını çalmalarını ve yüksek sesle şarkılarını söylemelerini buyurmuştur.

I. Alaeddin Keykubad'ı, Türkmenler "Uluğ Sultan" ve devrin kaynak yazarı İbn Bibi de, "Uluğ Keykubâd" ad ve unvanı ile anmışlardır.

ESERLERİ Saltanatı müddetince Anadolu’da geniş çapta imar hareketlerinde bulundu. Yaptırdığı kervansaray, kale ve sarayların kalıntıları Anadolu’nun çeşitli yerlerinde hala bulunmaktadır. Sultan Alâeddîn Keykubad devri eserleri arasında inşa tarihi tam olarak bilinmeyen iki saraydan biri Kayseri yolu üzerinde bulunan Keykubadiye Sarayı ile Konya-Beyşehir yolu üzerindeki Kubadabad Sarayı’dır. Bunların haricinde bugün izi kalmamış olsa da, vakfiyesi kayıtlarda yer alan Konya Darüşşifası (Darüşşifâ-i Alâiye) da yer almaktadır. Yine bilindiği kadarıyla Konya’daki sağlık tesisleri arasında Sultan Alâeddîn Keykubad tarafından 1236 yılında yaptırılmış bir ılıca da vardır.

Niğde'deki Aladdin Cami, Alaaddin Keykubat adına Beşare Bin Abdullah (İmrahor Zeyneddin Beşare Bey) tarafından yaptırılmıştır.

POPÜLER KÜLTÜRDEKİ YERİ Mahperi Hatun ile evliliği Fransız asıllı yazar Gisèle tarafından kaleme alınan Mahperi Hatun (2009) ve Amerikalı yazar Katherine Branning'in kaleme aldığıAy Sultan (2014) adlı romanlarda konu edilmiştir.

2014-2017 yıllarında TRT 1 ekranlarında yayınlanan Diriliş: Ertuğrul dizisinde Sultan Alaaddin`i 87.Bölümünden itibaren Burak Hakkı tarafından canlandırıldı.

KAYNAKÇA

Sümer, Faruk. "KEYKUBAD I". Türk Diyanet Vakfı Ansiklopedisi yıl: 2002, cilt: 25. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2016. Uyumaz, Emine. "Türkiye Selçuklu Devleti’nde Atabeglik Müessesesi". Prof. Dr. Işın Demirkent Anısına, Dünya yayınları, Şubat 2008). 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2016. Kesik, Muharrem. "Türkiye Selçukluları ve Anadolu Beylikleri Tarihi". İstanbul Üniversitsi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Tarih Lisans Programı ders kitabı. 28 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2016. "Kemaleddin Kamyar". Kayseri Ansiklopedisi cilt 4. 25 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2016. Ersan, Mehmet. "Selçuklu - Ermeni İlişkileri". Tarhtarih.com sitesi. 4 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2016. Doğan, Nermin Şaman. "_pjqon,aqdnrHqm7bdmbrK@lqinr_pahlrTLoNqmqo". Vakıflar Dergisi Sayı 39, Haziran 2013. 7 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2016. Kırkıl, Tolga. "Adan Kent Merkezinde Cami Mimarisinin Geçmişten Günümüze Gelişimi". 10 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. "Mahperi Hatun". Dr.com.tr web sitesi. 7 Mart 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Mayıs 20017. "Roman Tadında Ay Sultan". Türkiye gazetesi 6 Kasım 2014. 2 Aralık 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Mayıs 2017. İslam Ansklopedisi - cilt: 11; sayfa: 315 ERTUĞRUL GAZİ - Fahamettin Başar
Sıradaki Haber
Mobil Sayfaya Dön
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.