Açılışta konuşan Çiçek, toplantının sonucunda herkesin yararlanacağı önemli mesajların çıkacağına inandığını söyledi.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in ve diğer kişilerin konuşmalarını dinlediğini aktaran Çiçek, "İmam-ı Rabbani ile ilgili konuşma yapmak benim boyumu aşar, haddimi de aşar" ifadesini kullandı.
Çiçek, çok uygun bir zamanda gerçekleştiğini belirttiği toplantının, hem Türkiye'de hem de İslam coğrafyasında yapılmasında fayda olduğu dile getirerek, birçok noktada sonsuz şükredilebilecek gelişmeler olduğunu ancak madalyonun öbür tarafından bakıldığında, herkesi yürekten yaralayan, derinden üzen cinayetlerin, cinnetlerin İslam'a ve İslam toplumuna yakışmadığı söylenebilecek isyan ettiren görüntülerin olduğunu kaydetti.
"Müslümanlar birbirlerine düşürülüyor"
TBMM Başkanı Çiçek, en yakın çevrede ölenlerin sayısının, yüz binlerle, milyonlarla ifade edilir hale gelindiğine, tahrip edilen medeniyet unsurlarının, birçok kültür varlıklarınını bu çatışmaların ortasında heba olup gittiğine işaret ederek, şöyle devam etti:
"Şam eski Şam değil, Halep eski Halep değil. Nerede bir İslam toplumu varsa çekişme, kavga terör, kan ve kin... Sonra da birlikten, dirlikten bahsediyoruz. Böyle birlik, dirlik yok. İslam toplumu her geçen gün etnik temelli ve mezhep esasına dayalı bir çatışma ortamına koşar adım gidiyor. İnsanlar nasıl birbirlerini kucaklayacak ve kardeş olacaklar. Bu durumdan rahatsız olan her Müslümanın, yapacağı bir şeyi olanların, tam da gayretlerini birleştirme zamanı. Dolayısıyla toplantıyı çok uygun zamanda yapılmış hayırlı bir iş olarak görüyorum."
İslam toplumundaki bu çirkin görüntünün sadece bundan ibaret olmadığını, dünyada her sene yapılan dürüst yönetim sıralamasında ilk beşte İskandinav ülkelerinin olduğunu aktaran Çiçek, ancak ilk 10-20 ve 30 içerisinde dürüstçe yönetilen devlet sıralamasında bir tek İslam ülkesinin olmamasının da çok vahim olduğunu kaydetti.
Çiçek, "Bu nedenle İslam'ın doğru anlaşılması, anlatılması ve doğru örneklerin ortaya konulması gerekiyor. İmam-ı Rabbani başta olmak üzere ismen bilinen bu kişilerin mesajlarının günümüz insanına ulaşması, bugün ortaya çıkan tablo ile gerçek İslam arasındaki farkın görülerek mukayese edilebilmesi için faydalı" diye konuştu.
-"İslam coğrafyasının dört bir yanında sıkıntı var"
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da İmam-ı Rabbani'nin, gerçek anlamda hürriyetin, Allah'a kulluktan geçtiğini gösteren ve bunu da bizzat yaşantısıyla ortaya koyan büyük bir önder ve büyük bir rehber olduğunu aktararak, "Bugün İmam-ı Rabbani'ye ve onun gibi büyük ilim, irfan sahiplerine, Allah dostlarına, her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bu toplantı vesilesiyle, bir yandan İmam-ı Rabbani'yi anarken, bir yandan anlamaya çalışırken, öte yandan da yeni İmam-ı Rabbani'lerin yetişmesi için daha fazla çalışmak, daha fazla kafa yormak ve onlarla asrımızın ve bundan sonraki asırların şereflenmesi için, bizlerin, hepimizin ayrı gayretine, ayrı çalışmasına elbette ki ihtiyaç vardır. Bugün Mevlanaları, Yunus Emreleri, Hacı Bektaş-ı Velileri, Hacı Bayram-ı Velileri, İmam-ı Rabbanileri aşan, onlardan ileriye giden, yenilerini, daha ileriye gidecek olanları yetiştirmek ve bu noktada gayret etmek için hepimize büyük vazifeler düşmektedir" ifadelerini kullandı.
Bugün, İslam coğrafyasının dört bir yanında sıkıntı, kan, gözyaşı, haksızlık, zulüm olduğuna işaret eden Bozdağ, bunları durduracak iradenin, yine Müslümanların elinde olduğunu ancak maalesef durdurmak yerine, bunları çoğaltan sonuçların hep birlikte yaşandığını dile getirdi.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün dünyanın dört bir yanında yaşanan sıkıntılar varsa, biraz da bu anlamdaki İslam dünyasının fakirliğindendir. Kur'an gibi, Hazreti Muhammed Mustafa gibi, İmam-ı Rabbani gibi bir hazineye sahip olup, fakirlik, yokluk, sefalet ne derseniz, işte bugünkü İslam dünyası ortaya çıkar. Biz, bu hazinelerden yeteri gibi istifade edip, bu hazineleri kendimize rehber edinmezsek, bu fakirlikten, bu yokluktan kurtulma imkanımız da yoktur. Bir fotoğraf düşünün, birisi 'Allahu Ekber' diyor, kurşun sıkıyor. Kurşun yiyen, kurşunu yemeden önce kelime-i şahadet getiriyor. Bu hal, bu fotoğraf Allah'ın emri mi? Bu hal, bu fotoğraf Peygamberin emri ve sünneti mi? Bu hal ve fotoğraf Allah'ın ve Peygamberin hoşuna mı gider? Kur'an'a, İslam'a uyar mı? Uymaz. Peki, kimin hoşuna gider? Allah'ın karşısında bulunan, belki onunla kavga edenin hoşuna gidebilir. Peygambere uymayanın, uymamak isteyenin belki hoşuna gidebilir ama Kur'an ve sünneti rehber edinen, 'Allah' diyen, 'Muhammed' diyen hiçbiri, böylesi vahşetlerden kendisine bir kahramanlık payesi çıkaramaz. Böylesi olayları bir ibadet anlayışı içinde asla yapamaz. Baktığımızda, dünyanın dört bir yanında yaşanan olaylar, bu noktadaki bizim fakirliğimizin ve bu noktadaki İslamsız bir anlayışı, İslammış gibi takdim eden cehaletin; insanları, Müslümanları nasıl teslim aldığını, nasıl tutsak ettiğini hep beraber görüyoruz."
-Minnetle yad ediyoruz-
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de, İmam-ı Rabbani'nin mektuplarının, kendi çağından çok geleceğe atılmış mektuplar olduğunu belirterek, "Bu mektuplar, kendi çağındaki adreslere yazıldığı halde, dört asır geçmesine rağmen, hangi çağ, coğrafya olursa olsun, okuyanlar kendisine yazılmış zannediyor" dedi.
Görmez, Anadolu'daki dini hayatın mayasının içinde de İmam-ı Rabbani'nin görülebileceğini, Bediüzzaman Said-i Nursi'nin eserlerinden, Necip Fazıl Kısakürek'in şiirlerine kadar onun fikirlerinin izlerine rastlanabileceğini kaydetti.
İmam Gazali'nin de kendi bölgesini terk ederek, bu işin çilesini çeken büyük bir insan olduğunu anlatan Görmez, şunları kaydetti:
"Gazali geçmişi değerlendirmiştir ama Rabbani geleceği inşa etmeyi hedeflemişir. Gazali'nin ihya hareketi, üç büyük sorunun cevabı üzerine kurulmuştur. Bunlardan ilki din ve siyaset ilişkisi üzerinedir. Kudüs'e kaçışı da aslında siyasetten kaçıştır. Kendi itiraflarına bakınca, dinle siyasetin Allah'a uygun gitmediğini görmüştür. Diğer konular ise dinle felsefe ve fıkıh ile hukuk arasındadır. Rabbani de en çok üç konu üzerinde durmuştur."