2013 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, Cumhurbaşkanı Gül tarafından Çankaya Köşkü'nde düzenlenen törenle sahiplerine verildi.
Gül, törende yaptığı konuşmada, sanat, kültür ve bilimin çok farklı alanlar olduğunu belirterek, "Bunların kıymetini bilirsek, bu alanlarda çalışanların, sanatçıların, kültür insanlarının, bilim adamlarının değerini bilirsek bu bir ülkeye çok büyük katkı sağlar" diye konuştu.
Türkiye'de son 10-15 yılda önemli gelişmeler yaşandığını dile getiren Gül, teknik, ekonomik alanlarda önemli atılımların olduğunu söyledi. Büyük altyapı sorunlarının çözülmeye başlandığını, önemli ilerlemelerin yaşandığını ve bu konularda güzel şeylerin söylenebileceğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama esas kalıcı olan bilim, kültür ve sanat alanında yapılanlardır. Tarihe baktığımızda da medeniyetlerin oluşması bu şekilde olmaktadır. Birçok teknik konuları, ihtiyaçlarınızı başkalarından da alabilirsiniz, ithal de edebilirsiniz . Ama kültür, sanat bunları başkalarından takip edersiniz ama kendiniz üretirseniz, kendinizin insanlığa ve medeniyete katkısı olur. Artık Türkiye böyle bir aşamaya geldikten sonra, güçlü ekonomisi, güçlü varlığı, dünyada bilinir, saygı duyulan bir ülke haline geldikten sonra ağırlığını kültür, sanat ve bilimsel faaliyetlere hasretmesi gerekir. Kaynaklarımızı buna ayırmamız gerekir. Bu alandaki her kişiyi sonuna kadar desteklememiz gerekir."
Bunların olması için de ülkelerde o iklimin oluşmasının gerektiğine dikkati çeken Gül, "Bu da en demokratik standartların geliştiği ülkelerde söz konusu olur" ifadelerini kullandı.
-"Geleceğe de bizim miras bırakacağımız çok değerli eserler olması gerekir"
Sanat ve kültürün sınır tanımadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, insanlığın ilk yıllarına, ayak izlerine kadar araştırılan faaliyetlerin sanat ve kültür faaliyetleri olduğunu söyledi. Gelecekle ilgili düşünülen hayallerin, tahayyüllerin de kültürle ilgili olduğunu ve sınırı bulunmadığını belirten Gül, şöyle konuştu:
"Bunun için bir ülkede muhakkak ki düşünce özgürlüğünün, fikir özgürlüğünün, siyasi düşüncelerin gayet serbestçe konuşulabildiği, arkasında şiddetin olmadığı, her türlü fikrin rahatlıkla tartışılabildiği, konuşulabildiği, anlatılabildiği bir ortamda sanat, kültür bunlar muhakkak ki gelişebilir. Türkiye doğrusu şimdi artık bu noktalara geldi, inanıyorum ki bunların hepsi gerçekleşecektir.
Birçok farklı medeniyetin kavşak noktası olan bir yurdumuz var. Vatanımız, Türkiye toprakları böyle. Çok miras almışız, bu kadar miras aldığımıza göre bunları tabii korumanın sorumluluğu var ama başka bir sorumluluk da var, geleceğe de bizim miras bırakacağımız aynı şekilde çok değerli eserler olması gerekir. Mimariden, şehirlerimizden tutun da diğer kültür ve sanat alanlarına kadar. Bu bilincin çok güçlü olarak Türkiye'de canlandığını, geliştiğini biliyorum."
Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri'nin de bu alandaki takdir duygusunu ortaya koymak için düzenlendiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, "Aslında sizin bu başarılarınıza biz şükran duygularımızla bu ödüllerimizi veriyoruz. Siz insanlığa, medeniyete katkı yapan kişiler oldunuz, bunun karşılığında da biz sizlerin bu büyük başarılarınızı takdir etmenin karşılığı olarak bu ödülleri veriyoruz" dedi.
-"Bu kitabı herkesin okumasını tavsiye ederim"
İslam bilim ve teknoloji tarihi alanında ödül alan Prof. Dr. Fuat Sezgin'in önemli çalışmaları olduğunu belirten Gül, "Bu alanla ilgilenenler bilir ne kadar olağanüstü çalışmalarının olduğunu. Vaktiyle ben de Frankfurt'taki sergisini gezmiştim, gerçekten olağanüstü çalışmaları olan birisi" diye konuştu.
Sosyal bilimler dalında ödül alan Prof. Dr. Daron Acemoğlu'nun da herkes tarafından çok iyi bilindiğini ve takip edildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Gül, "Özellikle son kitabı 'Why Nations Fail' burada anlatıldı. Ben de doğrusu büyük bir zevkle okudum. Bütün siyasetçilerin, devlet adamlarının ve ekonomi-siyaset ilişkisinin, gelişmenin özünü öğrenmek için bu kitabı herkesin okumasını tavsiye ederim" dedi.
Gül, Acemoğlu'nun bütün dünyanın iktisatçıları ve politikacıları tarafından dikkatle takip edildiğini ve bundan dolayı büyük gurur duyduğunu da vurguladı.
-"Objektif tutumuyla dikkat çekiyor"
Edebiyat alanında ödüle layık görülen Prof. Dr. İskender Pala'nın da çok renkli kişiliğe sahip olduğunu ve divan edebiyatından gelen bilgisi ile hünerini romana aktardığını dile getiren Gül, "Tarihi doğru şekilde roman vasıtasıyla bugünkü nesillere anlatabilen çok usta yazarlarımızdan biri. Bundan dolayı kendisini tebrik ediyorum" dedi.
Belgesel dalında ödül alan Prof. Dr. Bekir Karlığa'nın ise çok titiz ve objektif çalıştığını ifade eden Gül, "Medeniyetlerle ilgili, ilk insanlığın, bilinen bıraktığı eserlerden bugüne kadar yaptığı çalışmalar, bunları gayet objektif bir şekilde bir dokümantal içerisinde toplaması, olağanüstü bir çalışma" ifadelerini kullandı. Bu tür çalışmalarda genellikle subjektif kanaatlerin öne çıktığına dikkati çeken Gül, Karlığa'nın ise objektif tutumuyla çok dikkat çektiğini söyledi.
Kültür ve sanat kurumu olarak ödül kazanan Tarihi Kentler Birliğinin çalışmalarını da "olağanüstü" diye niteleyen Gül, "Çünkü Anadolu'da şehirlerimiz büyük bir dinamizm yaşıyor. Şehirler büyürken hep geleceğe bakarak ve bazen de hoyratça büyüyordu şehirler. Onun için hatta birçok şehrimiz çok karmaşık hale geldi. Tarihi Kentler Birliği tekrar tarih bilincinin, miraslarının farkına vardılar ve bu konuda çok önemli çalışmalar yaptılar" değerlendirmesinde bulundu.
Kendisinin de birliğin birçok toplantısına katıldığını aktaran Gül, "Türkiye'nin her yerinde, Diyarbakır'dan Edirne'ye, Antep'ten Kayseri'ye kadar her yerde çok güzel çalışmaları var. Bundan dolayı kendileri her türlü takdiri hak ediyorlar" dedi.
-"Siyasi tarihimize baktığımızda hepimizin çektiği acılar, yanlışlar, bir sürü üzüntüler var"
Cumhurbaşkanı Gül, müzik dalında ödüle layık görülen Ahmet Kaya ile ilgili ise şunları kaydetti:
"Bu ülke hepimizin ülkesi, bu vatan hepimizin vatanı, bu devlet hepimizin devleti. Siyasi tarihimize baktığımızda hepimizin çektiği acılar, yanlışlar, bir sürü üzüntüler var. Ama ne yapalım ki kendi evimiz. Önemli olan kendi evimizdeki yanlışlıkları, noksanlıkları fark edip, bunları düzeltme azmini ortaya koymak. Yanlışların farkına varmak ve bu ülkeyi gerçekten özgür, bu ülkenin vatandaşı olan herkesin düşüncesini rahatlıkla konuşabileceği, ifade edebileceği, söyleyebileceği bir ülke haline getirmek. Onun için kültür, sanattan bahsederken esas önemli olan şey o ülkedeki siyasi anlayışın, çok geniş anlamda bunu söylüyorum, bunun en gelişmiş demokratik, hukuk devletlerindeki standartlara ulaşmış olması. Bu yönde geçmişle mukayese ettiğimizde ne kadar mesafe aldığımız, hala almamız gereken mesafenin olduğunu da hepimiz farkındayız."
-"Kendisi görmediyse bile hakkının verildiğini siz görüyorsunuz"
Onun için de bu reform süreçlerinin devam etmesi gerektiğinin söylendiğini belirten Gül, şöyle devam etti:
"Bu şekilde kendisine yapılan haksızlıkların da en azından değerli eşi ve ailesi tarafından, kendisi görmediyse bile hakkının verildiğini siz görüyorsunuz. Sözleri, türküleri, sazıyla hangi fikirden, ideolojiden olursa olsun herkesi yakalayan bir insandı. Bütün Anadolu'nun bütün sesini dillendiren bir insandı. O bakımdan kendisine de bu ödül verildi. Bunu ailesi olarak sizler almış oldunuz. Ama bütün bunlar, aslında yeni hataların yapılmaması için, yeni yanlışların yapılmaması için atılan adımlardır. Dediğim gibi geçmişimize baktığımızda da var maalesef yanlışlarımız. Önemli olan yürüdüğümüz yolda yeni yanlışları yapmamaktır.
Herkesin farklılığı olabilir. Bu ülke gerçekten çok zengin bir ülke. Her bakımdan çok zengin bir ülke. Önemli olan bütün bu farklılıkları bir birlik içinde toplayarak bunu enerjiye çevirebilmektir. Karşılıklı saygı ve sevgi içinde bu kültürle yapılmazsa başka ne ile yapılacaktır? O açıdan bu faaliyetlerin çok değerli olduğuna inanıyorum. Kültür, bilim faaliyetlerine cumhurbaşkanı olarak olağanüstü değer veriyorum. Bu yedinci toplantımız burada. Ümit ediyorum ki bu tip çabaların hep kıymeti bilinecektir. Tabii ki her zaman bilim adamlarıyla da bir araya geldiğimde de söylediğim bir söz vardır, 'marifet iltifata tabidir' diye. Devletin de bu alandaki faaliyetleri ne kadar takdir ettiğini, teşvik ettiğini göstermek açısından buna önem veriyorum."
-Ahmet Kaya'nın ödülünü eşi aldı
Ödülleri kazananları tekrar tebrik eden Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasının ardından ödülleri sahiplerine verdi. Müzik alanında ödüle layık görülen ve Fransa'da 16 Kasım 2000'de, 43 yaşında hayatını kaybeden Ahmet Kaya'nın ödülünü eşi Gülten Kaya aldı.
Cumhurbaşkanı Gül, Prof. Dr. Fuat Sezgin'in ödülünü Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı Başkanı Mecit Çetinkaya'ya verdi. Tarihi Kentler Birliği ödülünü ise Birlik Başkanı Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, Birliğin eski başkanı Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ile birliğin Danışma Kurulu Başkanı Metin Sözen birlikte aldı.
Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül'ün ödül sahipleriyle fotoğraf çektirmesinin ardından resepsiyona geçildi.
Törene, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Bekir Bozdağ, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay'ın da aralarında bulunduğu bazı AK Partili milletvekilleri, HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Diyarbakır Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ile gazete ve televizyonların temsilcileri katıldı.
Müzik dalında ödüle layık görülen Ahmet Kaya'nın ödülünü alan Gülten Kaya, törende yaptığı konuşmaya, "Sözü susturulmuş, kalbi incitilmiş bir sanat insanının cümlelerini, bu atmosferde dillendirmenin bir vicdan borcu olduğunun anlaşılmasını isterim" diyerek başladı.
Eşinin, Paris'te geçirdiği dönemi "fiili sürgün zamanları" olarak niteleyen Gülten Kaya, o dönemde Ahmet Kaya'nın sesini ülkesine duyurmak için şu ifadeleri kullandığını aktardı:
"Dünyanın bütün kültürlerine, dinlerine ve dillerine eşit mesafede duran, kendini hiçbir yere ait göremeyecek kadar dünya vatandaşı hisseden ancak bir kimlik aidiyeti ifade etmek gerektiğinde Kürt asıllı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Sanat disiplin kaldırmayacak kadar özgürdür ve kendi içinde parti ve örgütler üstü bir disipline ve hayatın hep ileriye doğru gitmesi yönünde bir işlevselliğe sahiptir. Özellikle de muhalif sanat. Ben, benden kendisine sadakat göstermemi isteyen tüm sistemleri reddedecek kadar özgür bir ruha sahibim. Ben, bu ülkenin yakın ve uzak tarihinin tüm yıkıcı sonuçlarını silmesini ve bunu hayatın her alanına yaymasını istiyorum. Benim mücadelem, dünyanın neresinde olursa olsun yok sayılan bütün halkların ve bütün kültürlerin varlığı kabul edilinceye kadar bitmeyecektir.
Benim beklentim, insanlığın içine düştüğü kaosun, 2000'lerde başlayan yeni insanlık tarihinin düzenlenmesi ve hayatın insana en yaraşır hale getirilmesi yönündedir. Benim lanetim, insanlık suçu işleyenler, hayatı bölenler, değerleri hoyratça harcayanlar, insanları örseleyen ve onlara acı yaşatanlaradır. Hukuk tarihi, beni yargılayan ve bana ceza verenleri kendi gurur tablosuna elbette ekleyecektir. Bunu biliyor ve hayatın adaletine daha çok inanıyorum. Yeni bir çağın eşiğinde, ben, acı ile sınanmış, başta Kürt halkı olmak üzere bütün dünya halklarının artık yüzlerini dağlara dönüp ağlamasını istemiyorum. Beni anlayabiliyor musunuz?"
-"Toplumlar çok hızlı yol almıyorlar"
Bu cümleleri bugünün ruhu üzerinden algılamakta zorlanan olduğunu düşünmediğini dile getiren Kaya, eşinin bunları sadece 13-14 yıl önce söylediğini de hatırlattı. Kaya, "Sanırım o zaman algılanamayan asıl şuydu, sanat dediğimiz alan kendi öngörüsüne sahiptir ve verili olana değil, kendi yaratmak istediği estetik ve güzel dünyaya doğru koşar" diyerek, bunun aynı zamanda hayatın ileriye doğru akışına hız kazandırma koşusu olduğunu belirtti.
Kendisinin törende bulunmasının bir temsiliyeti ifade ettiğini kaydeden Kaya, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Onun aramızdayken de aldığı son ödülün de bir başka temsiliyeti simgelediğini yine kendi cümlelerinden biliyoruz. 'İnsan hakları' diye başlamış, 'Türkiye halkları' diye bitirmişti. Bana düşen de, onu etkileyen, sarsan, vareden, ona şarkı yazdıran değerler adına bu ödülü almaktır. Onun kurduğu insanlık düşüne, değiştirmek istediği ve özlediği dünyaya bu ödülle tek bir adım dahi yaklaşıyorsak bundan eşim adına da kendi adıma da onur duyarım. Bu nedenle ben bu ödülü, onun değerlerini, bu topraklarda yaşamış ve onun gibi incitilmiş, kırılmış tüm kadim kültürlere, eşim şahsında bir vefa selamı, incelikli bir selam olarak algılayıp, 'Aleyküm selam, bizden de merhaba' demeye geldim. Bu ödülün, hayatı ve bizleri sanata, düşünceye, insanın kendisini özgürce ifade edebilmesine bir adım daha yaklaştırmasına vesile olmasını istiyor, kalplerimizdeki güzel şarkıların hayatı iyileştiren gücüne olan inancımızı pekiştirmesini diliyor ve insana en yaraşan sisteme, demokrasiye bizi daha da yaklaştırmasını arzuluyorum. Tabii ki hayallerimizi ve dünyayı değiştirme inancımızı parklardaki ve dağlardaki çocuklarımızınki kadar temiz ve taze tutarak."
Gülten Kaya, törenin ardından bir basın mensubunun "Biraz geç kalmış bir ödül diyebilir miyiz, sitem de vardı konuşmanızda" sözleri üzerine "Maalesef toplumlar çok hızlı yol almıyorlar" dedi. Gezi Parkı odaklı gelişmeler sonrasında bazı sanatçıların tepkiyle karşılaştığının ifade edilmesi karşısında da Kaya, "Dağlardaki ve parklardaki çocuklar dedim konuşma metnimde. O metni esas alırsanız..." ifadesini kullandı.
Törende, Ahmet Kaya'nın hayat hikayesinin anlatıldığı kısa bir film de gösterildi.