12 BATIK YÜZER HALE GELECEK
İ.Ü tarafından yürütülen ve kazılar sonrası ortaya çıkan kalıntılar, Türkiye’deki uzmanlar kadar bütün dünyada ses getirdi. Kalıntıların organik ürünler olarak günümüze ulaşması bilim camiasında büyük yankı uyandırdı.Üniversite tarafından AB fonu desteğiyle hazırlanan proje, Yenikapı 12 isimli batığın yeniden yüzdürülmesini amaçlıyor. Batık, 2015 yılı ortalarında yeniden yüzer hale getirilecek. Replika için hazırlıklar sürerken, bölgedeki kazıları yapan ekipten Doç. Dr. Ufuk Kocabaş kalıntılara ilişkin çarpıcı bilgiler verdi.
ÇOK İLGİNÇ EŞYALAR VAR
Bizans’ta Teheodasius Limanı olarak bilinen şimdiki Yenikapı bölgesinde organik ürünlere ulaşıldığını, bunun kara kazılarına oranla nadir karşılaşılan bir durum olduğunu söyledi. Bulunan bir batığın yüzde 60 oranında korunmuş olarak günümüze ulaştığını anlatan Kocabaş, “Bu batık bizim için doktora tezi anlamında incelenen ilk eser oldu. Artık yapının eksik olan bölümlerinin inşası için gereken bilgilere sahip bulunuyoruz.
Gemi yaş tespiti ve içinde bulundurduğu anforalar dikkate alındığında rotası olarak Karadeniz bölgesini işaret ediyor. M.S 9. yüzyıla ait olduğu düşünülen geminin Kırım’daki Kersonesos Kentinden ticaret yaptığı ve ürünleri buradan İstanbul’a taşıdığı düşünülüyor. Gemi içinden özel bir bölüm dikkatimizi çekti. Bu bölümden kaptan ya da mürettebata ait olduğu düşünülen çok ilginç eşyalara ulaşıldı.” dedi.
Gemi yaş tespiti ve içinde bulundurduğu anforalar dikkate alındığında rotası olarak Karadeniz bölgesini işaret ediyor. M.S 9. yüzyıla ait olduğu düşünülen geminin Kırım’daki Kersonesos Kentinden ticaret yaptığı ve ürünleri buradan İstanbul’a taşıdığı düşünülüyor. Gemi içinden özel bir bölüm dikkatimizi çekti. Bu bölümden kaptan ya da mürettebata ait olduğu düşünülen çok ilginç eşyalara ulaşıldı.” dedi.
TABLET BİLGİSAYARIN ATASI GEMİDEN ÇIKTI
Kocabaş, “Ben buna 'Yenikapı’nın mucizesi' diyorum. Batıklardan birinde bizim dipdik dediğimiz, yani not defteri gibi, bugünün belki notebooku gibi bir şey çıktı. Ahşaptan ve defter gibi açılabiliyor. Birkaç sayfası var ve bunlara balmumu sürülerek üzerine notlar almak mümkün.
Tablet bilgisayar gibi düşünün. Ayrıca sürgülü olan bölümünü çektiğiniz zaman da küçük ağırlıklar, kuyumcuların hassas terazi olarak kullandığı taşlar var. Küçücük bir terazi var. Yenikapı batıkları her yönüyle bir fenomen. Çıkan 37 batık gemisiyle ve bulunan organik malzemeleriyle. Çünkü organik malzemeleri diğer kazılarda bulmanız pek mümkün olmaz. Bence Yenikapı kazılarının en önemli özelliği organik malzemelerdir.” şeklinde konuştu.
Tablet bilgisayar gibi düşünün. Ayrıca sürgülü olan bölümünü çektiğiniz zaman da küçük ağırlıklar, kuyumcuların hassas terazi olarak kullandığı taşlar var. Küçücük bir terazi var. Yenikapı batıkları her yönüyle bir fenomen. Çıkan 37 batık gemisiyle ve bulunan organik malzemeleriyle. Çünkü organik malzemeleri diğer kazılarda bulmanız pek mümkün olmaz. Bence Yenikapı kazılarının en önemli özelliği organik malzemelerdir.” şeklinde konuştu.
28 METRE AŞAĞIDA BİLE
Kocabaş, Marmaray Sirkeci İstasyonu kazısı sırasında deniz seviyesinden 28 metre aşağıda bile arkeolojik kalıntılara ulaşıldığını belirterek, “Bu inanılmaz bir şey. Orada bir kaymanın olduğu anlamına geliyor. Rıhtımın normal su seviyesinden biraz da ha altta olduğunu söylediler. İhtimal deprem sonucu denize doğru kayma olduğunu gösteriyor. Yine lastikli araçların geçişi için planlanan güzergahın Bukaleon Sarayı’nın önünden çıkması düşünülüyor. Oradan da önemli eserler çıkabilir.” ifadelerini kullandı.
EN BÜYÜK AT KOLEKSİYONU TAMAMLANDI
Yenikapı’daki kazılarda hayvan kalıntılarını inceleyen ekibin başında bulunan İ.Ü’den Prof. Dr. Vedat Onar da, Bizans’a ait bugüne kadar ulaşılan en büyük at koleksiyonunun tamamladıklarını belirtti. Bölgenin tüketimi yapılan hayvan kalıtlarının atıl bölgesi olarak kullanıldığını açıklayan Onar, “Atların tüketim amaçlı olarak kesildiğini görüyoruz. Atların kesildiğini ilk kez biz bu kazı çalışmasında gördük. Roma döneminde bu et türü çok tercih edilen bir tür değildi. Ama Bizans'ta bunu gördük. Atların kullanımının çok farklı olduğunu, acıdamak gemi denilen yöntemlerle atların zarar gördüğünü gördük. 10 yaşın üzerinde ata rastlamak zor. Ömürleri kısalıyordu. 57 hayvan türünden kalıntılara ulaşıldı. Yunus ve kaplumbağa avcılığı bile vardı.” dedi.
'SANKİ BİZANS'IN HAYVANAT BAHÇESİNE GİRDİK'
Prof. Dr. Onar, hayvan zenginliğinin kendilerini şaşırttığını belirterek, “Sanki Bizans’ın hayvanat bahçesine kazı yapılmış bu sonuçlar elde edilmiş gibi. Lykos Deresi boyunca alüvyonların taşıdığı bulgular da bu alana taşınmış. Sanki Bizans'ın hayvanat bahçesine kazı yapılmış bu sonuçlar elde edilmiş gibi. Tespit edilen ilginç yöntemlerden biri beyin çıkarma olayıydı. Hayvanlardan tek parça halinde beyinleri çıkarılıp tüketiliyordu.
Aynı zamanda da ekonomik değeri artıyordu. Beyin tüketiminin olduğunu, sakatat tüketiminin yapıldığını gördük. Atların tüketildiği, yaban eşeklerinin, yunusların, karettaların tüketildiğini görüyoruz.” diye konuştu. Fil, kesilmiş ayı ve hatta son olarak bizon kalıntısına ulaşıldığını anlatan Onar, DNA testi ile bunun kanıtlanması durumunda bulgunun kendileri için önemli olacağının da altını çizdi.
Aynı zamanda da ekonomik değeri artıyordu. Beyin tüketiminin olduğunu, sakatat tüketiminin yapıldığını gördük. Atların tüketildiği, yaban eşeklerinin, yunusların, karettaların tüketildiğini görüyoruz.” diye konuştu. Fil, kesilmiş ayı ve hatta son olarak bizon kalıntısına ulaşıldığını anlatan Onar, DNA testi ile bunun kanıtlanması durumunda bulgunun kendileri için önemli olacağının da altını çizdi.