İstanbul üzerine çalışmalarıyla tanınan ve 100 bine yakın fotoğraf arşivi bulunan Göncüoğlu, kütüphanesinin de bulunduğu evinin kapılarını açtı.
Göncüoğlu, Sultan Abdülmecid döneminde yapılan, 1860-1908 yılları arasında 1. Topçu Alayı Kışlası olarak bilfiil kullanılan ve 1938'de yıkımına karar verilen Topçu Kışlası'na ait arşivindeki bazı fotoğrafları da gün yüzüne çıkardı.
Fotoğrafları paylaşan Göncüoğlu, Cumhuriyet'in ilanından sonraki İstanbul ve Taksim bölgesi hakkında bilgi verdi.
O dönemde İstanbul'un 'terk edilmiş, sahiplenilmemiş, harabe' bir şehir görüntüsü verdiğini söyleyen Göncüoğlu, şehrin Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil edebilecek ve kadim bir şehre yakışır nitelikte yeniden imar edilmesi için 1938'de çalışmalara başlandığını söyledi.
Doktor olan, yurt dışında da görevlerde bulunan dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar'ın doğu ve batı şehirlerini çok iyi tanıyan, idealist birisi olduğunu ifade eden Göncüoğlu, Kırdar'ın öncelikle Taksim bölgesinde bazı düzenlemelere gittiğini aktardı.
Kışlanın kötü hatıraları
Süleyman Faruk Göncüoğlu, şu bilgileri verdi:
'İstanbulluların gitmeye korktuğu Taksim bölgesi, 1920'den itibaren çekim merkezi oluyor, dönemin gökdelenleri denilebilecek 6 katlı apartmanlar inşa edilmeye başlanıyor ve kentin elit kesimi yaşamaya başlıyor. Bu çekim alanı karşısında Topçu Kışlası'nın vaziyeti ve etrafındaki eklentiler, ciddi bir sıkıntı doğuruyor. Kışla ayrıca eroin ticareti ve afyon işlenmesi için kullanılmış. Burası, 1933'e kadar devletin gözetiminde ve devlete gelir sağlayacak bir unsur olarak, hem Türkiye'de yetiştirilen afyonun işlendiği hem de İran üzerinden Afganistan'dan gelen eroin ve afyonun Kasımpaşa'dan gemilere yüklenerek Avrupa'ya ve Amerika'ya yönlendirildiği yer. Eroin işlenmesi, Milletler Cemiyeti'nin notaları ve baskıları sonucunda 1933'te yasaklanmış ama 1937'ye kadar gayri resmi devam etmiş.
Kışlada, 2. Abdülhamid'i tahttan indirmek için 24-25 Nisan 1908'de yaşanan ve tarihe Tarihe 31 Mart Vakası olarak geçen olaylarda birçok masum asker katledilmiş. Kışla, İstanbul'un işgali yıllarında da işgal kuvvetleri tarafından kullanılmış. Kışla, Anadolu'da bağımsızlık savaşı veren ordumuza ve halkımıza yardımcı olanların tutuklanıp getirildiği ve işkence görüldüğü bir yer. Bu nedenle eski İstanbullular buraya pek iyi gözle bakmazlardı. Hatta yaşlı insanlar o dönemde önünden geçerken şehit edilenler için bir Fatiha, üç İhlas suresi okurdu.'
"Güdük ve anlamsız bir parka dönüştü"
Göncüoğlu, bunların hiç birinin hatırlanmaması için 1938 yılında Topçu Kışlası'nın yıkılmasına karar verildiğini ve 1939'dan itibaren buna başlandığını belirterek, yerine de Paris'teki örnekleri gibi Gezi Parkı yapılmasının kararlaştırıldığını kaydetti.
Süleyman Faruk Göncüoğlu, 'Yanında birçok basket sahasının olacağı, birçok spor tesisleri, dağcılık kulüplerinin yer aldığı büyük bir parkın uzandığı Gezi Parkı, bugünkü ile sınırlı değildir. Gezi Parkı, bugünkü Ceylan ve Hilton otellerinin olduğu alanlarda dahil olmak üzere Harbiye'deki park alanına ve Dolmabahçe'nin sırtlarındaki alana kadar uzanan bir bütün olarak tasavvur edilmişti. Burası İstanbullular için önemli bir teras alanıydı. Yapılan güzellikleri dejenere etme noktasında gerçekten bir numarayız, o güzelim parkı bugün güdük ve anlamsız bir Taksim Meydanı ve parkı haline dönüştürmüş haldeyiz' diye konuştu.
İstanbul'un ilk stadyumu
Topçu Kışlası'nın iç avlusunun, o dönemde bir spor dergisi yayımlayan Çelebizade Said Tevfik Bey'in önerisi üzerine 1920'den itibaren stadyum haline getirildiğini belirten Göncüoğlu, şunları kaydetti:
'Taksim Stadyumu, 18 yıl İstanbul sporuna hizmet etmiştir. Türk Milli Futbol Takımı ilk maçını 26 Ekim 1923'te Romanya'ya karşı bu stadyumda oynamıştır. Maç 2-2 berabere sonuçlanmıştır. Güreşte ilk milli karşılaşma olan Balkan Güreş Şampiyonası, atletizmde ilk milli karşılaşma Balkan Atletizm Şampiyonası, bisiklette ilk milli karşılaşma Türkiye-Bulgaristan müsabakası ve binicilikte ilk milli müsabaka Türk-Bulgar milli konkurhipikleri burada yapılmıştır. 1923 ile 1936 yılları arasında Türkiye Milli Futbol Takımı'nın 9 maçına ev sahipliği yapan eski kışla binası, futbolun dışında güreş, atletizm ve bisiklet yarışlarının da düzenlendiği yer olmuştur. Taksim Stadyumu, yaklaşık 8 bin kişi alabiliyordu.
Türk futbol tarihinde ilk gece maçı 9 Eylül 1933'te saat 21.00'de burada oynanmıştı. Fenerbahçe-Beyoğluspor arasındaki karşılaşmayı, saha kenarına dikilen direkler arasında sallandırılan donanma ampulleri aydınlatıyordu. Fenerbahçe'nin 4-2 kazandığı maçta ilk golü Fenerbahçeli sağ açık Küçük Fikret (Kırcan) atmıştır. En keskin gözlerin bile zor gördüğü bu gece maçının ilginç yanlarından birisi de Fenerbahçe takımında hayli miyop olduğu halde gözlüksüz oynayan üç futbolcunun bulunmasıydı. Bu futbolcular Şevket Soley, Fikret Arıcan ve Orhan Menemencioğlu'ydu.'
"Tarih bir noktada yaşanmış ve bitmiştir"
Sanat tarihçisi Süleyman Faruk Göncüoğlu, Topçu Kışlası'nın yeniden inşa edilecek olmasını da şöyle değerlendirdi:
'2. Abdülhamid'in çok güzel bir sözü vardır; 'Tarih tekerrürden ibaret değil, olaylar tekerrürden ibarettir.' Tarihi yapılarımızın tamamının restore edilmesi esasında mantıki bir olay değildir. Çünkü tarih bir noktada yaşanmış ve bitmiştir. Siz bundan bir övünç kaynağı ele alabilirsiniz, bundan yola çıkarak, geleceğinizi planlayabilirsiniz ama tarihi mirasın tamamını, her şeyini yeniden ayağa kaldırmak bir noktada anlamsızlaşır ve bunun duygusal bağı da kopmuş olur. Nasıl insanlar doğar, gelişir ölür ve miadını tamamlarsa, aynı şekilde tarihi unsurlar da bir noktada kendini tamamladıktan sonra yeniden canlandırılmasının çok büyük bir önemi yoktur. Arkeolojik kalıntıların, sütunlar ve kaidelerin ayağa kaldırılması görsel hafızamız için çok önemlidir. Ama yok olmuş, ortadan kaldırılmış, herhangi bir şekilde var olmayan bir eserin yeniden ortaya çıkarılması, tarihi misyon olarak ne kadar etkindir? Onu tartışacağız.'