HSYK’de savcılar için takınılan ve “yargının itibarını koruyalım” gerekçesine dayandırılan tutumun bir benzeri önümüzdeki günlerde İstanbul 10. ve 13. özel yetkili mahkemelerinin yargıçları için de gündeme gelebilir” dedi.
Yolsuzluk ve rüşvet iddialarına ilişkin operasyonların ardından yargıda yaşanan deprem HSYK’nın atamalarıyla sürerken, Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi Utku
Çakırözer’den çarpıcı bir iddia geldi.
Çakırözer, Balyoz ve Ergenekon gibi yeniden yargılanmanın gündeme geldiği davalarda hakimlerin de değiştirileceğini öne sürdü.
Çakırözer’in Cumhuriyet gazetesin inde bugün yayımlanan, “Balyoz Hâkimleri Görevden Alınabilir” başlıklı yazısı şöyle:
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasıyla seçim öncesi köşeye sıkışan AKP hükümetinin ‘çıkış’ stratejisi iki ayak üzerine oturuyor:
1. Yolsuzluk soruşturmalarının üstünün örtülmesi ve yenilerinin önünün kesilmesi.
2. Balyoz, Ergenekon ve KCK davalarında “sorumluluk sadece cemaatin üzerinde kalacak biçimde” toplu tahliye kararları çıkması. Bu davalara son olarak Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın mahkûm olduğu Şike davası da eklenmiş durumda.
Hani cemaatin elindeydi?
Hükümet bu stratejiyi hayata geçirmek için öncelikle “cemaatin denetiminde olduğunu” ileri sürdüğü HSYK’yi dağıtmaya girişti. Ancak henüz kanun değişikliği yapılmamışken, dağıtılmak istenen HSYK’den iktidarın beklentilerinin önemli bölümünü karşılayacak kararlar çıktı. HSYK 1. Dairesi, son dönemde hükümetin şikâyetçi olduğu yolsuzluk ve
Hatay’daki TIR soruşturması gibi dosyaları yürüten savcıları başka yerlere atadı. Bununla da kalmayıp “dokunulamaz” denen Ergenekon ve Balyoz davalarının savcılarını da tenzil-i rütbe şeklinde kararlarla görevlerinden aldı.
Hatay’daki TIR soruşturması gibi dosyaları yürüten savcıları başka yerlere atadı. Bununla da kalmayıp “dokunulamaz” denen Ergenekon ve Balyoz davalarının savcılarını da tenzil-i rütbe şeklinde kararlarla görevlerinden aldı.
Bu sürpriz atamalar sonrasında doğal olarak, siyaset ve yargı kulislerinde “Demek ki HSYK cemaatin kontrolünde değilmiş” değerlendirmeleri ön plana çıktı.
‘Genel kuruldan döner’ kaygısı
Bu yorumları anımsatarak “HSYK tam da istediğiniz kararları aldı. Neden hâlâ değiştirmeye çalışıyorsunuz” sorusunu yönettiğimiz AKP’li bir bakan şu karşılığı verdi:
“Demek ki korkunca yapıyorlarmış!.. Ancak kararı alan dairenin üstünde yer alan HSYK Genel Kurulu’ndan bu atamaların dönmeyeceğinin bir garantisi yok. Biraz da bu yüzden yasal düzenleme konusunda kararlıyız.”
Öyle anlaşılıyor ki hükümette HSYK Genel Kurulu’nda “cemaatçi direnişi” ile karşılaşabilecekleri yönünde kaygılar var. TBMM’de görüşülen kanun teklifinde bir dairenin alacağı kararlar üzerinde inceleme yetkisinin, genel kurulun sorumluluğundan alınarak başka bir daireye verilmesinin ardında da bu kaygıların rol oynadığı anlaşılıyor.
Rutinin dışına çıkıp aldılar
Savcılar ve hâkimler hakkındaki şikâyetlerin ele alındığı birim aslında HSYK’nin Birinci Dairesi değil, Üçüncü Dairesi. O dairenin yapacağı inceleme ve soruşturma sonuçlarına göre görevden alma kararları verilebiliyor.
Ancak 2010 referandumu sonucu oluşan HSYK’nin yeni yapısında Ergenekon,Balyoz ve KCK gibi özel yetkili mahkemelerin yargılama heyetlerine yönelik yüzlerce şikâyetin neredeyse hiçbiri 3. Daire tarafından dikkate alınmadı. Ta ki 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasına kadar.
17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrasında hükümet, gündemi değiştirme ve Gülen cemaatini hedefe koyma amacıyla “Milli orduya kumpas kuruldu” ve “İçeride günahsız yatanlar var” şeklinde yeni bir söylem geliştirdi. Yargının tarafsız işlemediği ve itibarının iyice zayıfladığı yönünde toplumun geniş bir bölümünde var olan algı iyice güçlendi. İşte bu yüzdendir ki HSYK 1. Dairesi, inisiyatif alarak gündemdeki savcıların yerini değiştirdi.
Önce Balyoz hâkimleri değişecek
Savcıların değişmesiyle, hükümetin ve kamuoyunun (çok geç de olsa) beklentilerinin bir bölümü karşılanmış gözüküyor. Ancak bu adım Balyoz ve Ergenekon davalarında yaşanan haksızlıkların giderilmesini mümkün kılmıyor.
Bu mahkemelerin sadece savcıları değil, “hâkimleri” için de yapılan ve yine 3. Daire tarafından dikkate alınmayan yüzlerce şikâyet var.
HSYK’de savcılar için takınılan ve “yargının itibarını koruyalım” gerekçesine dayandırılan tutumun bir benzeri önümüzdeki günlerde İstanbul 10. ve 13. özel yetkili mahkemelerinin yargıçları için de gündeme gelebilir. Yargı kulislerinde, HSYK’nin rutin hâkim-savcı kararnamesi dahi beklenmeden münferit bir kararname ile öncelikleBalyoz davası hâkimlerinin İstanbul içinde başka davalara getirilecekleri, güçlü bir iddia olarak dile getiriliyor.
Yeni hâkimler yargılayacak
Ergenekon davasına bakan heyet ise henüz gerekçeli kararını yazmadığı için onlar hakkında nasıl bir adım atılacak belli değil.
Mahkeme heyetlerinin değişmesi şunun için önemli: Gündemde olan yeniden yargılama tartışmaları çerçevesinde Balyoz ve Ergenekon davalarında yeniden yargılama gündeme gelirse bu yargılamaları yeni belirlenecek isimler yapacak.
‘Dokunmanın’ Bedeli
Ergenekon sanığı Mehmet Haber al, daha milletvekili seçilmeden önce kendisini tahliye etmedikleri gerekçesiyle açtığı davada 9 hâkimi tazminat ödemeye mahkûm ettirmişti. 9 hâkimin tazminat cezası Yargıtay tarafından da onaylanmıştı.Başbakan Erdoğan ve AKP’liler bu karara öyle öfkelenmişlerdi ki kararı eleştirmekle kalmamış, yasa değiştirme yoluna gitmişlerdi. Değiştirdikleri yasayla artık hâkimler hakkında yanlış karar ve uygulamaları nedeniyle dava açma imkânını ortadan kaldırmışlardı.Yapılan yasa değişikliğiyle “yanlış karar” nedeniyle hâkimlere değil, doğrudan devlete dava açılabilecekti.
Sonra 17 Aralık operasyonu ve devamında AKP’nin “yanlış yaptık” dediği yargıyı dizayna yönelik baş döndürücü gelişmeler oldu. Bugünlerde AKP bu tür bir hazırlığın daha içine girmiş görünüyor. Emniyet ve yargıda yaptığı operasyonları “yeterli” görmeyen iktidar, bir dizi düzenlemenin içinde olacağı bir paket hazırlığı yürütüyor. Bu paketin içindeki en dikkat çekici değişiklik ise “yargılamada hâkim ve savcı kusuruna” yönelik olacak.
AKP kulislerinden gelen bilgilere göre “Bir yargılamada kusurları varsa bununla ilgili tazminat hâkim ve savcıdan tahsil edilebilecek” Yani film yeniden tersine sarılacak. Kendi yaptığı yasa değişikliğini iptal edip yeniden eski duruma döndürmek istediğine göre bunun adı,“Hâkim ve savcıları yanlış kararları nedeniyle koruma altına almanın sınırı iktidara dokununca biter” olmaz mı?