ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu olan ve üç dil bilen Can, 2 Haziran 2010 günü esrar satın aldığı gerekçesi ile gözaltına alındı.
Üzerinde çıkan 11.4 gr. esrarın kendisine ait olduğunu kabul eden Can, olay gecesi Savcılık talimatı ile serbest bırakıldı. Ancak salıverilme kararından iki gün sonra Can, ‘evrakta eksiklikler olduğu gerekçesi’ ile tekrar Narkotik Şube’ye çağrıldı.
İkinci kez Emniyete giden Can önüne konan evrakları imzaladı ve Emniyet’ten ayrıldı. Can, üçüncü kez ifade için şubeye çağırıldığı 23 Haziran’da evinin bulunduğu üçüncü kattan atlayarak yaşamını yitirdi.
Can ikinci gün yaşadıklarını ise "Stres altındaydım. Ortam loştu. Acele ettirildim. Korkuyordum. Belgeleri tam okuyamadan imzaladım" sözleri ile dile getirdi.
Olayda sorumluluğu bulunduğu iddia edilenpolisler Soner Gündoğdu ve Salih Bahar’ın yanı sıra hakkında dava açıldı.
Can’ın anne babası da her duruşma için Ankara’dan İstanbul’a geldi. Baba Mevlüt ve anne Hatice Can, yaptıkları çağrılarda sorumluların cezalandırılmalarını talep etti.
Can’ın davası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınırken dün sabah anne Hatice Can’ın da intihar ettiği öğrenildi.
Ailenin avukatı Ercan Kanar “Yaşanan acıya dayanamadı. Psikolojik destek alıyordu” dedi.
'TAKİP ALTINDAYDI'
Baba Mevlüt Can, açılan dava kapsamında görülen duruşma sonrasında “Olay basit bir bir belgede sahtecilik değil. Oğlumun ölümüne giden yolu açmıştır. Oğlum intihar edene kadar takip altında tutulmuştur” açıklaması yapmıştı.