“Allah Rasûlü hiçbir zaman kırılmamıştı. Uhud’da savaş stratejisi konusunda ashabıyla istişare ettikten ve onların fikirlerine uyarak meydan muharebesine çıktıktan sonra pek çok şehit verilmiş ve Kendisinin de mübarek başı yarılıp dişi kırılmış olduğu halde kimseye gönül koymamıştı; atf-ı cürümde falan bulunmadan, hiçbir şey olmamış gibi yine ashabını toplayıp onlarla istişare yapmıştı.
Hudeybiye Sulhü, pek çok yönden mü’minler için ilham kaynağıdır. Bununla beraber, Hudeybiye, Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in temkini, fetaneti, sabrı, tahammülü, dimdik duruşu, katiyen darılmaması, kırılmaması ve gönül koymaması açılarından da özellikle okunmalı; bu zaviyelerden de ibretler alınmalıdır.
“ÇAPULCU TABİRİNİ KULLANMAYIN”
Hani sizin belki de çapulcu diyeceğiniz birkaç tane. O tabiri de kullanmayın. Kim bilir sizin öyle diyeceğiniz insanlar bir gün o levsiyattan sıyrılacak, nice yerlerde ne türlü kahramanlıklara imza atacaklardır.
Hudeybiye Sulhü, Müslümanların kabullenemeyeceği öyle maddeler içeriyordu ki, Hazreti Ömer (radıyallâhu anh) Allah Rasûlü’ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Sen Allah’ın Rasûlü değil misin?” diyecek kadar üzülmüştü. Allah Rasûlü o esnada dahi sükûnetini bozmamış ve Hazreti Ömer’in (radıyallâhu anh) sorularına mülayemet ve sükûnetle cevap vermişti: “Evet, ben Allah’ın Rasûlü’yüm.” “Biz hak yolda değil miyiz?” “Evet, hak yoldayız.” “Öyleyse bu zilleti niçin kabul ediyoruz?” “Ben Allah’ın peygamberiyim ve Allah’a isyan edemem.” “Sen Kâbe’yi ziyaret edeceğimizi söylemedin mi?” “Evet, söyledim. Fakat bu sene demedim.” Daha sonraları Hazreti Ömer, bu hâdiseyi her hatırlayışta ızdırapla iki büklüm olmuş ve nedamet yutkunmuştu. Kendi ifadesiyle, bu yolda nice sadakalar vermiş, nice oruçlar tutmuş ve nice istiğfarlarda bulunmuştu!”
ANKA