22 Ağustos günü meydana gelen olayın tamamen bir kaza olduğunu savunan evli ve 1 çocuk babası Abdurrahman G., Çilem Hülya Berkil ile 2002 yılında bir pavyonda tanıştıklarını, konsomantristlik yapan Berkil'in psikolojik ilaçlar kullandığını, ihtiyaçlarını karşıladığı için pavyondaki işini bıraktığını belirtti.
Abdurrahman G., olay gününü ise şöyle anlattı: "Olay tarihinde üvey halamın eşi Ziya Yılmaz, Hülya ve onun kardeşi Gizem Esra Serttaş’la birlikte Çıralı’ya geldik. Bu arada eşim Avşa’ya ailesinin yanına gitmişti. Acil bir işim çıktığı için Ankara’ya döndüm. Orada evimi bomboş görünce eşimle yeniden barışmaya karar verdim. Hülya’yı aradım ve uçak biletlerini göndereceğimi, dönmelerini istedim. Ancak telefonda bana, 'Sen ne biçim erkeksin.
Sen getirdin sen götür bizi' dedi. Bu nedenle babamın arabasını aldım ve Antalya’ya geldim. Esra ile Ziya kendi aralarında kavga etmiş. Esra dönmek istemedi. Annesiyle konuştular. Annesi bana telefonda, 'Sen karına bile söz geçiremiyorsun. Benim kızım orada kalacak' dedi. Ben de Hülya ile birlikte Ankara’ya dönmek için yola çıktım. Hülya çok sinirliydi. Tartışmaya başladık.
Arabanın ön konsoluna yumruk vuruyordu. Direksiyon hakimiyetini kaybetmeye başlayınca bir kenara çektim. Hülya’ya eşimle barışacağımı söyledim. Bana çok sinirlendi. 'S.. git o.. çocuğu' dedi. Benimle gelmeyeceğini söyledi ve bagajdan çantasını alırken benzin bidonunu gördü. Kafasından aşağı döktü. Onu sakinleştirmeye çalıştım. Arabanın ön tarafındaki sigaradan bir tane aldım ve yaktım.
O da istedi, bir sigara verdim. Çakmağı çaktığı anda alevler arasında kaldı. Geri geri giderken yere dökülen benzin de alev aldı. Üzerine atladım ve onu söndürmek için ellerim yandı. Ben onu yakmak değil, onu kurtarmak için canımı verirdim. Nitekim hastaneye geldiğimizde hemşirelere, doktorlara Hülya kendini kendisinin yaktığını söylemişti."
Abdurrahman G., olay gününü ise şöyle anlattı: "Olay tarihinde üvey halamın eşi Ziya Yılmaz, Hülya ve onun kardeşi Gizem Esra Serttaş’la birlikte Çıralı’ya geldik. Bu arada eşim Avşa’ya ailesinin yanına gitmişti. Acil bir işim çıktığı için Ankara’ya döndüm. Orada evimi bomboş görünce eşimle yeniden barışmaya karar verdim. Hülya’yı aradım ve uçak biletlerini göndereceğimi, dönmelerini istedim. Ancak telefonda bana, 'Sen ne biçim erkeksin.
Sen getirdin sen götür bizi' dedi. Bu nedenle babamın arabasını aldım ve Antalya’ya geldim. Esra ile Ziya kendi aralarında kavga etmiş. Esra dönmek istemedi. Annesiyle konuştular. Annesi bana telefonda, 'Sen karına bile söz geçiremiyorsun. Benim kızım orada kalacak' dedi. Ben de Hülya ile birlikte Ankara’ya dönmek için yola çıktım. Hülya çok sinirliydi. Tartışmaya başladık.
Arabanın ön konsoluna yumruk vuruyordu. Direksiyon hakimiyetini kaybetmeye başlayınca bir kenara çektim. Hülya’ya eşimle barışacağımı söyledim. Bana çok sinirlendi. 'S.. git o.. çocuğu' dedi. Benimle gelmeyeceğini söyledi ve bagajdan çantasını alırken benzin bidonunu gördü. Kafasından aşağı döktü. Onu sakinleştirmeye çalıştım. Arabanın ön tarafındaki sigaradan bir tane aldım ve yaktım.
O da istedi, bir sigara verdim. Çakmağı çaktığı anda alevler arasında kaldı. Geri geri giderken yere dökülen benzin de alev aldı. Üzerine atladım ve onu söndürmek için ellerim yandı. Ben onu yakmak değil, onu kurtarmak için canımı verirdim. Nitekim hastaneye geldiğimizde hemşirelere, doktorlara Hülya kendini kendisinin yaktığını söylemişti."
'BENZİN DÖKTÜĞÜNÜ GÖRMEDİM'
İlk ifadesinde dürbünle kaçak avcılara bakarken sanık Abdurrahman G.’nin, Çilem Hülya Berkil’in üzerine benzini döküp çakmağı çaktığını gördüğünü söyleyen, savcılıkta ifadesini değiştiren orman muhafaza memuru Hüsnü Aydoğmuş ise, "Ben taşocağının yanındaydım. Dürbünle arkadaşlar bakıyordu. 'Kadını yakacak' deyince hemen dürbünü aldım baktım. Kadın yanıyordu. Ben ilk ifademde yanımdakiler 'kadını yakacak' diye bağırınca adamın kadını yaktığını düşünerek öyle söyledim. Ama benzin döktüğünü görmedim" dedi.
Tanıklardan Cezmi Çetin ise taş ocağında bulunduğu sırada bir araba durduğunu belirterek, "Adam ile kadın konuşuyordu. Adam aracın sağ tarafına oturmuştu. Ben benzin döktüğünü görmedim. Ancak adam bir şeyle kağıt mı, peçete mi anlamadığım bir şeyi yakıp kadının ayaklarına doğru attı.
Kadın ayağı ile söndürdü. Bir süre daha tartıştılar. Adam yine oturduğu yerden yaktığı kağıdı veya peçeteyi yeniden yakıp kadının üzerine doğru attı. Kadın bir anda alevler içinde kaldı. Sonra adam kadının üzerine doğru gitti ve onu söndürmeye çalışarak arabanın arka tarafa doğru gittiler.
Biz hızla aşağı doğru koştuk. Adam kadını arabaya bindirdi ve hızla Burdur tarafına gitti. Daha sonra ilerden dönüp, Antalya’ya gitmişler" dedi.
GERGİN ANLAR
Duruşmada zaman zaman gergin anlar yaşandı. Anne Serpil Demirbaş sanık Abdurrahman G.’nin, 'Paramı yerken iyiydi' sözleri üzerine bağırarak, "Kim kimin parasını yedi. Kızım bileziklerini bozdurdu da verdi senin eline. Allah seni de yaksın. Yakmazsa ben yakacağım. Allah belanı versin" diye bağırdı. Serpil Demirbaş, sanık Abdurrahman G.’nin dengesiz biri olduğunu belirterek,
"Kızım ayrılmak istediğinde kıskançlık krizlerine girip, kollarını kesip kanlı tişörtünü bizim bahçemize attı" dedi.
Mahkeme, Antalya Barosu Kadın Hakları Komisyonu'ndaki 5 kadın avukat ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın gönderdiği kadın avukatın müdahil olma taleplerini reddetti. Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tahliye taleplerini reddederek, bazı tanıkların dinlenmesi için duruşmayı 31 Ocak 2014 tarihine erteledi.