Piramit Haber

Özür sonrası 6 maddelik yol haritası

Manşet

Türkiye-İsrail ilişkileri İsrail'in özür dilemesinden sonra yeni bir boyut kazandı. İşte özür sonrası izlenecek 6 maddelik yol haritası.

 İsrail'in eski Ankara Büyükelçisi Alon Liel, "özür" sonrası Türk-İsrail ilişkilerinde yeni bir dönem başladığını ancak iki ülke ilişkilerinin normalleşmesinin pek kolay olmayacağını belirtti.
İsrail gazetesi Haaretz'e bir makale yazan Alon Liel, Türk-İsrail ilişkilerinde 6 maddelik bir "yol haritası" ortaya koydu.

TAZMİNAT: Türkiye iki ülke ilişkilerinde deneyimli ve İsrail'i yakından tanıyan Feridun Sinirlioğlu'nu ortak komisyonda Türk tarafını temsil edecek başkan olarak atayarak, bu konuda zaman kaybetmek istemediğini gösterdi. İsrail, Başbakan Netanyahu'ya yakın bir ismi komisyon başkanı olarak seçerse, büyük bir hata yapar. İsrail bu göreve Dışişleri Bakanlığı müsteşarlarından Rafael Barak'ı atamalı. Tazminat konusu "diplomatik akıl" elden bırakılmadan ticari bir anlaşma mantığıyla çözülmeli.
BÜYÜKELÇİLERİN ATANMASI: Türk-İsrail ilişkilerinin normalleşmesinde ikinci adım büyükelçilerin atanması olmalı. Ankara ve Tel Aviv, atayacakları büyükelçileri en tecrübeli 5 diplomatları arasından seçmeli. Türk Dışişleri Bakanlığı'nın siyasi konjektüre göre atama geleneği yok ancak yeni Ankara büyükelçisini seçerken, siyasi dengeleri göz önünde bulundurmalı. İki ülkedeki siyasi liderlerin egolarının, ilişkilere yeterince zarar verdiği göz önünde bulundurularak, profesyonel, tecrübeli ve cesaretli diplomatlar elçi olarak görevlendirilmeli.
Tel Aviv'in yeni Ankara büyükelçisi, İslam dünyasında İsrail'in yeni yüzü olmalı. Ankara da, İsrail ve belki de Yahudi dünyasında en fazla "nefret" edilen lider olan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu imajını düzeltecek bir diplomatı büyükelçi olarak atamalı. İsrail, 2002 yılından bu yana Ankara'da oluşan yeni oluşumu hiçbir şekilde anlamadı.

SİYASİ DİYALOG: Büyükelçilerin karşılıklı atanmasından sonra bir sonraki adım siyasi diyalog olmalı. ABD Başkanı Barack Obama'nın yaptığı gibi Türkler, Filistin sorununa yoğunlaşmak istiyor, Başbakan Netanyahu da bunu fırsat olarak kullanmalı ve siyasi önceliği olarak "İran"ı öne çıkarmalı. Türk-İsrail ilişkileri tabii ki, bölgedeki gelişmelerden etkileniyor. Türkiye, Gazze'deki ablukanın sona ermesi için büyük baskı yapacak. Hamas'ın Erdoğan'ın AK Partisi'nin "genç ve gözde kardeşi" olduğu unutulmamalı.
Türkiye, Filistin sorununun çözümüne Hamas'ın dahil edilmesini ve kendisine de arabulucu rolü isteyebilir. Hatta Kürtlerle yaptıkları görüşmeleri, Filistin sorununun çözümünde örnek olarak takip edilmesini talep edebilirler. PKK lideri Abdullah Öcalan örneğini izleyerek, İsrail'de hapiste bulunan Fatah lideri Mervan Barguti ile görüşmemizi isteyebilirler.

İsrail bu istekleri reddederken, hoş olmayan bir dil de kullanabilir. Erdoğan'ın Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın güvenini kazanması için daha uzun bir yol var. Türkiye, iyi niyet gösterisi olarak İsrail'den biran önce Filistinlilerle görüşme masasına dönmesini talep edebilir. İsrail ise, görüşmeleri hemen başlatmak istediğini ancak karşısında "karalı" bir partner bulamadığını öne sürecek. Türkiye Filistin tarafında "kararlı" bir partner olmadığını fark edecek ancak yine de Tel Aviv'e baskıya devam edecek. Kısa vadede bu alanda bir başarı sağlanamayacak.

İRAN'IN NÜKLEER SİLAH PROGRAMI: İsrail'e ilişkilere nereden başlandığı sorulsa bu İran'ın nükleer programı olurdu. İsrail, Türkiye'yi İran tehdidi konusunda ikna etmeye çalışacak. Ancak bu boşa bir çaba olacak. Türkiye'nin gerçekte nükleer bir İran'dan korkusu yok. Ankara'nın korkusu daha çok terörist ve radikal bir İran. Türkiye, nükleer silah sahibi olacak bir İran'dan çekinmediği gibi, nükleer programı konusunda Tahran'ın dile getirdiklerine inanmaya daha meyilli.
Tel Aviv'in bu konuda Ankara'yı ikna etmesi ve olası bir askeri saldırıda Türk hava sahasının kullanılması zor görünüyor. Bu alanda başarı sağlanma şansı çok sınırlı.

SURİYE: Türk-İsrail ilişkilerinde önemli bir gündem maddesi de Suriye olacak. İsrail, Suriye'nin kimyasal silahlarına dikkat çekecek ve Suriye'deki silahların güvende olmadığını belirtecek. Türkler ise Esad'ı iktidardan indirmek için İsrail ve tüm Ortadoğu için büyük bir tehlike olduğu tezini savunacak. Ankara, Suriye'deki kimyasal silahları bir tehlike olarak fazla ciddiye almadığını gösterirse, İsrail bu konuda da hayal kırıklığı yaşayabilir. Türkiye, İsrail'in Suriyeli sığınmacılara insani yardım yapması konusunda da istekli olmayabilir. Türkiye, Esad'ın iktidardan uzaklaştırılması için İsrail'den yardım talebinde bulunacak ancak Tel Aviv de, Suriye'deki iç savaşa karışmak istemediği gerekçesiyle bu talebi geri çevirecek. Bu alanda sürdürülecek görüşmelerde de kısmi bir başarı sağlanacak.
AKDENİZ'DEKİ DOĞALGAZ: Türk-İsrail ilişkilerinde bir diğer önemli madde ise Akdeniz'deki doğalgaz olacak. Türkiye, İsrail'in Kıbrıs Rum kesimiyle yaptığı doğalgaz anlaşmalarını iptal etmesini talep edecek. İsrail söz konusu anlaşmaları iptal karşılığında Türkiye'den ekonomik ödünlerde bulunacak. Türkiye, İsrail'in Akdeniz'de çıkardığı tüm gazı satın almaya hazır olduğunu bildirecek. İsrail ise, söz konusu gaza iç piyasada ihtiyaç duyduğunu belirterek, ihracatın ancak Rum kesiminde bulunan gazla anlamlı olduğunu öne sürecek. Türkiye, Rum kesimiyle diplomatik ilişkileri bulunmadığını gerekçe göstererek, bu talebi geri çevirecek. Türkiye-İsrail ilişkileri burada da bir çıkmaz sokakla karşılaşabilir.

'NEDİME ABD'YE İHTİYAÇ VAR'

İsrail eski Ankara Büyükelçisi Alon Liel, Türk-İsrail ilişkilerinde yeni bir döneme girilmesi ve başarı sağlanması için ABD, yani Obama'nın refakatine ihtiyaç duyulduğunu ileri sürdü. Liel, "Nedime ABD, yeni çift ilk çocuklarını dünyaya getirene kadar eşlik etmeli" dedi.
Sıradaki Haber
Mobil Sayfaya Dön
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.