Dicle Üniversitesi'nde geçtiğimiz hafta başlayan öğrenci olayları, kısa sürede birçok şehre sıçrayarak gösterilere sebep oldu. İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü ile Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde de karşıt görüşlü gruplar birbiriyle kavga etti. Polisin müdahale ettiği olaylarda çok sayıda öğrenci gözaltına alındı. Çözüm süreciyle normalleşen ülke gündemini bozacağı endişesine yol açan hadiselere ilişkin Zaman'a konuşan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, önemli tespitlerde bulundu. "Bu hassas süreçte bazı kötü niyetli kişilerin bir provokasyon çıkarabileceğini tahmin ediyorduk." diyen Çetinsaya, çözüm sürecinde her duruma hazırlıklı olunması gerektiğini belirtti. Dış ülkelerin de provokasyon yapabileceği uyarısında bulunarak, "Türkiye'nin şu anda hesaplaşma sürecinde olduğu antidemokratik güçler de birtakım hesaplar içine girecektir. Hem toplum olarak hem de üniversiteli genç arkadaşlarım provokatörlerin girişimlerine karşı uyanık olmalıdır." uyarısında bulundu.
Gökhan Çetinsaya, üniversitelerin şiddet içermediği müddetçe her türlü fikir ve ideolojinin zemini olduğunu da kaydetti. "Şimdiye kadar üniversitelerde birçok kavga gördük. Hangisi hangi sorunu çözdü?" sorusunu sorarken, sorunların şiddetle değil diyalog ve empatiyle aşılabileceğini vurguladı. Ardından şu değerlendirmelerde bulundu: "İyi niyetli de olsa mevcut değişimi okuyamayıp eski reflekslerle davranmanın zamanı artık geçti. Ayrıca şiddet içermeyen bir davranışa disiplin cezası verebilen yetkililerimiz var. Buna gerek yok. Şiddet içermedikçe üniversite öğretim üyesi ve öğrencisi tabii ki görüşünü söyleyecek. Artık korkularımızdan kurtulup birbirimizi dinlemeliyiz. Vakit kavga değil, bu geleceği birlikte inşa etme vaktidir."
YÖK Başkanı, üniversitelerde yaşanan olayların önlenmesinde öğretim üyelerine de görev düştüğünü dile getirdi. Akademisyenlerin öğrencilerle diyalog içerisinde olmasının önemli bir rol oynayacağını ifade ederek, "Öğretim üyeleri sınıflara girip öğrencilerle konuşmazsa bu iş olmaz." diye konuştu. Bazı öğretim görevlilerinin ise meşru öğrenci temsilcileri ile dahi konuşmaktan çekindiği bilgisini verdi: "Amfilerde, dersliklerde kısacası her koldan öğrencilerimizle bu toplumsal barış ve uzlaşma ortamını oluşturmak için çaba sarf etmeliyiz. Bu da konuşarak gerçekleşir."
Türkiye'nin büyük bir eşikte olduğunu ve önemli bir dönüşüm geçirdiğini söyleyen Çetinsaya, amaçlarının 'sürecin olumlu yanlarını üniversite kampüslerini de yansıtmak' olduğuna dikkat çekti. Bu sürece hem pozitif katkıda bulunmak hem de yansımalardan kendi alanlarına düşeni almak istediklerini anlatarak, "Üniversiteler bulunduğu şehirde veya bölgede çözüme yönelik katkıda bulunarak kendine düşen görevleri yapması gerekir." ifadelerini kullandı. Çözüm sürecinin başarıya ulaşması durumunda bundan en büyük payı eğitimin alacağına işaret eden YÖK Başkanı, şöyle devam etti: "Çözüm süreci en çok üniversite kampüslerini olumlu etkileyecek. Sadece huzur ve güven gelmeyecek, aynı zamanda yıllardır bilim ve kültür hayatında da üzerimize giydirilen deli gömleğini yırtarak daha küresel düşünebileceğiz. Bu nedenle akademisyen arkadaşların da genç arkadaşların da bugün yaşanan olayları bu gözle değerlendirmesi gerekir."
Öğrenci konseyleriyle istişare halindeyiz
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, yaşanan üzücü olayların önüne geçmek için tek tek üniversitelere giderek barış dilini anlatma kararı aldığını açıkladı.
Öncelikle Diyarbakır'a gitmeyi düşündüğünü belirten Çetinsaya, "Gerekirse tek tek tüm üniversite kampüslerini gezerek 'kavga etmeyin' diyeceğim. Önümüzdeki günlerde programımı yapıp ziyaretlerime başlayacağım. Üniversitelerin sürece katkı yapması çok önemli. Sürecin zarar görmemesi için herkes üzerine düşeni yapmalı. Üniversite yönetimleri ve öğrenci konseyi temsilcileri ile sürekli istişare halindeyiz." dedi. Çözüm sürecinde her üniversiteye aynı misyonu vermenin de insan doğasına çok uymadığını belirten Gökhan Çetinsaya, herkesin sürece katkısının farklı olacağını kaydetti ve ekledi: "Bu katkı sembolik hareketlerden başlayıp somut adımlara gidebilir. Bu işin söylemine katkı olabilir mesela. İkincisi mekanizmalarına katkı olabilir. Araştırma boyutuyla da bir katkı sağlanabilir. Kampüslerdeki iklime yansıması bile büyük bir başarıdır. Kampüsün ötesinde o ildeki toplumsal barışa katkı yapması ise çok daha önemli bir durumdur."