Sosyal medyada yazılanlardan bazıları şöyle, "Çelik bir proje için kadın kılığına girmiş, bildiğin Gülse Birsel+Yıldız Tilbe", "Çelik, Seren Serengil olmuş ", "Yaa o fotoğraflar Çelik mi? Gerçekten biri beni çimdiklesin suratıma su serpsin kafama bi şeyle vursunlar", "Benden daha guzel ve seksi olmuşsun... Uppsss"
Peki Çelik neden kadın kılığına girdi? Çelik bunu Barbaros Şansal'a anlattı. İşte Şansal'ın röportajı:
Çelik Kadın Olunca...Foto Galeri için Tıklayın>>
90’lı yılların en popüler gruplarından birinde, ardından solo albümleriyle bestelerini seslendiren, sonra evliliği, Atatürk sevgisi, hatta tarikat iddialarıyla gündeme gelen Çelik Erişçi, yine kendinden çok konuşturacak. Bu gece galası yapılacak şovuna donla çıkıp, deli gömleği giyip finalde de kadın kılığında sahneye çıkacak olan Çelik, bunu neden yaptığını Barbaros Şansal’a anlattı…
O gün telefondaki ses, “Abi, ben kadın olacağım, yardımcı olur musun?” dediğinde şoka girmiştim! Kadınına ‘asıldı’ diye, şimdilerin afili bir jönüne kafa tutmuş biri. Ama çocukken yaramazlık yaptığında annesi tarafından ‘papatya toplamakla’ cezalandırıldığı için, çiçeği bile sendroma dönüştürmüş bıçkın bir kimlik. Kim mi? Çelik Erişçi!
Oya Tolga’yı makyaj için aradığımda “Hadi canım! Adamın her yerinden hormon fışkırıyor. Ondan kadın olmaz” nidaları eşliğinde şaşırtan; fotoğraflar için Tolga Karel’e gittiğimizde, “Ben evliyim, kusura bakmayın” cümlesiyle karşılaşan; Yıldırım Mayruk’a “Ona ben bir elbise yapayım da tüm kadınlar giymek istesin” dedirten yakışıklı Çelik Erişçi!
1850’lerde ninesinin at üstünde, omuzda silah, ağızda tütün, köyden köye gittiğini öğrendiğinde, annesine: “Yahu o devirde olur muydu böyle şey? Kamyon şoförlerine denk gelmiş Müjde Ar’a benzemez miydi durum?” diye sormuş Çelik Erişçi…
İnancına ve de Ata’sına duyduğu hisler hakkında lâfını esirgemediği için hep yaftalanmış…
Bu kez işin hikâyesi başka. Bu akşam sınırlı sayıda özel davetli için Göztepe Halit Kurtca Kültür Merkezi’nde galası yapılacak, belli ki yeni sezonda başladığında da yeri yerinden oynatacak şovun hikâyesi bu... Sahnenin smokin ve uzun donla açıldığı, deli gömleğiyle devam edildiği ama sonunda sınıf atlayan kadınların hem lirik, hem müzikal olarak anlatıldığı bir projenin tam içindeyiz.
- Abi, nedir derdin senin? Bütün bunları niye yapıyoruz? Yoksa Aykut Gürel’in dediği gibi ‘akıl tutulması’ mı yaşıyoruz?
Kafadan bu sendromdan kurtulmak istiyorum. Popçu sendromu bir tür delilik oldu. Müzikal anlamda tam olarak kendimizi ifade edemiyoruz artık. Hem akademisyen, hem profesyonel bir müzisyen olarak farkına vardım ki kendi içimizde çeşitli baskılardan dolayı çok çelişkiler var. Bu da diğerlerinin ötekileşmesine yol açıyor. Tüm bunların sonunda da siyasi, cinsel ve dinsel olarak ötekileştirmekle kalmıyor, öteki dediklerimiz üzerinde bir de baskı kurmaya çalışıyoruz. Bu yükü taşımaktan sıkıldım, yorulduğumu fark ettim.
KENDİME ELEŞTİREL BAKIŞ
- Bu gösteri bu yüzden mi çıktı ortaya?
Hem kendime eleştirel bir bakış, hem müzikal anlamda yenilenme, hem de cevap hak kımı kullanma… Eğer bir şeyi seyrediyorsam zaplamam ben. Suriye’de ölenleri ekranda gördüğümde, “Bana ne, kardeşim?” diyerek eğlence programına geçemiyorum. Duyarsız kalamıyorum.
- Peki ya papatyalar? O günlerdeki ceza, bu günlerdeki ödül mü sahnede?
“Nesiller değiştikçe düzelir her şey” derler. O papatyalar, bizim içimizde tohum olmuş zaten. Şimdi daha taze ve daha güzelini düşlüyorum ve “Bu dünyaya ne oluyor?” diye soruyorum… Yurdumuzda değişen olguları gördükçe insanlığı daha da anlatmak istiyorum. Evladımı yetiştirirken ne söyleme ve ne söylememe hakkımı kullandığım gibi, bu gösteride de aynısını yapıyorum.
Oya Tolga’dan ayrılıp araçla Tolga Karel’in Beylerbeyi’ndeki stüdyosuna köprü üzerinden yollanırken sohbetimize devam ediyoruz. Yüzündeki makyajla adeta ünlü soprano Maria Callas ifadesine bürünmüş olan Çelik, hâlâ kaşlarını çatık tutmaktan kendini alamıyor. Tüm ekipteki heyecan doruktayken, benim aklımda, yaptırtmakta epey zorlandığım siyah saten, zarif topuklu stilettolarla nasıl yürüyeceği var. Çelik’in ayakları 45 numara çünkü. Soracağım sorular da çoğalıyor bu arada.
O ETİKETLER Kİ YOKTULAR
- Yaftaladılar seni. Tarikatçı oldun, bıçkın oldun, Ergenokoncu oldun. Hepsiyle başa çıktın ve haklılığını gösterdin. Bu şov bunları da anlatıyor mu?
Hem onları, hem de bize yapıştırılan etiketlerin aslında hiç var olmadığını anlatıyor. Allah beni nasıl yarattıysa öyleyim. Bir başkasının hakikatiyle davranamam. Herkesin insan olarak yaşama hakkını anlatıyorum. Kadını, erkeği, transseksüeli, çoluk çocuğu, genci yaşlısı herkesin yaşama hakkı olduğunu, sağlıklı beslenecek şartlara ulaşmaları gerektiğinden bahsediyorum. Kendi ahlakımın doğru olduğunu anlatmaya çalışıyorum; evrensel bir şeyden söz ediyorum. Asıl sıkıntımsa ‘zip dosyası’ misali sıkıştırılmış, pop sendromu olmuş kavramlara doğru cevabı vermek. Şarkılarımızla zaten bir şeyler anlatıyoruz ama süreler ve klipler yetersiz kalıyor. Bu yüzden canlı olarak sahnedeyiz. Bu şarkılar hangi duygularla, hangi şartlarda yapılmış olursa olsun üç dakikaya sığmayacağı için hikâyesi de izleyiciyle buluşacak. Bu anlamda benim için çok önemli. Belki de kariyerimin dönüm noktalarından biri.
RİSK ALAN BAŞARIR
Tolga Karel’e ulaştığımızda ekip halinde, siyah payet drape elbisenin iç korsesinin kopçalarını sıkı sıkıya kapatıyoruz. Dekoltesini altın rengi bir bronzlaştırıcıyla parlatıp, külotlu çorabını kendi kendine giymesini hayretler içinde izliyoruz. Kumral peruk başına yerleştiğinde ve sonsuz fona fotoğraflar için geçip rüzgâr üflediğinde, tüm ekip gözlerimize inanamıyoruz. Bir yandan flaşlar çakarken, bir yandan da soruları yağdırmaya devam ediyoruz.
- Peki, senin için riskli değil mi? Donla çıkmak, deli gömleği giymek ve en sonunda kadın olarak sahnede olmak? Nasıl bir duygu?
Bizim dünyamız, yani gösteri dünyası risklidir. Zaten sen bu riski alamıyorsan memurluktan emekli olup çiçeğe böceğe filan bakarsın. Ben o riski daha mesleğe girerken aldım. İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü’nü kazanmıştım ama ailemden gizli konservatuara devam ettim. Bu da bir risktir. Kendi kariyerimde birilerine yaranabilmeyi değil, kendi doğrularım üzerinde yürüyerek başarıya ulaşmayı tercih ettim. Ama ben bu gösteriyi riskli bulmuyorum. Finalde anlattığım durum bir işaretse, bir sembolse ve o kostümle ifadesini güçlendiriyorsa en iyisini yapmalıyım. En iyi plak şirketiyle çalışmak gibidir bu iş. Bu sadece, ‘parasını veririm, yaparım’ meselesi değil. Öyle bir proje olmalı ki, çalıştıklarının daha üstü olmamalı. Ben o gün Yıldırım Bey’de de (Mayruk) o heyecanı gördüm. 1970’lerde Gönül Yazar’ı giydirip koşarak koridora çıkışını ve kostümün nasıl durduğuna heyecanla bakışını anlattığında işine saygısını gördüm. Çünkü yenilik ve değişiklik vardı. Sen bana, “Ne biçim yürüyorsun? Çatma kaşını” dediğinde, aynısını uygulamayı ben de düşündüm.
- Biz bunlara alışığız da senin orkestrandan biri, cep telefonundaki tuvaletli ama başının olmadığı vücut resmini gördüğünde “Uf! Kim bu?” diye sordu. Bu kadar mı garip bir toplumuz? Hani derler ya babama etek giydirsem peşine giderler; çekinmedin mi?
Orkestram tüm bu hazırlık sürecini görmeseydi ve o gün sahneye ben böyle çıksaydım, çok iyi biliyorum ki “Kim bu kadın?” diye bakacaklardı arkamdan.
- Biz müzikte, sanatta, siyasette, ekonomide, cinsiyette hatta barınmada insanların ne görmek istediklerini belirleyebildiği bir toplum mu olmuşuz yani?
Kendi üzerime de alıyorum bunu. Bu, hepimizde oturmuş ama fark edilmeyen bir huy olmuş. Ben bir şey anlatmak istiyorum, kardeşim. “Bu ne?” dediklerinde, ben, “Bu elbise ne anlatıyorsa, bu şarkı ne söylüyorsa, bu melodi ne duygu veriyorsa onu anlatıyor” demek istiyorum işte!
Kameradan bilgisayara aktarılan görüntüler hepimizi şaşırtıyor. Çelik Erişçi, makyajını çıkarmak üzere ayrıldığında hummalı bir dedikodu başlıyor. Ama her şeyden önce iyi planlayıp, kendi alanında uzman olmuş kişilerce projelendirilerek gerçekleşmiş bir şov daha, gerçeğe dönüşüyor. Yağmur çiselerken, erguvanların altında vedalaşıp tekrar yola koyuluyoruz.
Hüseyin ÖZ 12 Yıl Önce
ne fena bi kadın olmuş evlerden uzak :)
Sila yilmaz 12 Yıl Önce
normal yani türkiye şartlarında herkes herseyi yapar oldu buda onlardan biri