Bozdağ, Yozgat Belediyesi Şahin Tepesi Sosyal Tesislerinde düzenlenen AK Parti Yozgat İl İstişare Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, memleketi Yozgat'a ve Türkiye'ye daha önce grup başkanvekili ve Başbakan Yardımcısı olarak, bugün de Adalet Bakanı olarak hizmet etmeye çalıştığını söyledi.
AK Parti'nin gücünü sermayeden, gazete manşetlerinden, televizyon kanallarından değil milletten aldığını belirten Bozdağ, "O yüzden yanıldılar. Eğer oradan kaynaklanan bir güçle, operasyonla biz iktidar olmuş olsaydık, başka güçlerle iktidardan giderdik. Bu gün manşet atanlar, başka işler yapanlar geçmişe bakıp bu kadronun manşetlerle, haberlerle, iftiralarla, operasyonlarla gelmediğini hatırlamalı. Bunlarla da gitmez, götürülemez, kimsenin de buna gücü yetmez" dedi.
"Ak Parti'nin dayısı millet"
AK Parti'yi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı kimsenin yıpratamayacağını vurgulayan Bozdağ, şöyle konuştu:
"Ben diyorum bizim dayımız çok güçlü. O dayıyı kimse bu güne kadar yenemedi. O dayı 76 milyon Türk milletinin ta kendisidir. Bu güne kadar hiç bir güç Türk milletinin iradesini ortadan kaldıramamıştır. Millet ne dediyse onu yaptık ama bunu yaparken de anayasaya, yasalara uyarak yaptık. Bizim anayasa ve yasalara uymayan hiç bir işimiz olmadı. Bundan sonra da anayasa ve yasalara uyarak, bunları uygulayarak milletimize hizmet etmeye, demokrasimizin standardını daha ileri taşımaya gayret edeceğiz. Türkiye'mizin bu alanda alacağı daha mesafeler var. Biz bunun da farkındayız."
Demokratikleşme Paketi'nin TBMM'de olduğunu, komisyon ve genel kurulda ele alınmasının ardından yasalaşarak yürürlüğe gireceğini kaydeden Bozdağ, "Milletimizin önünde böylelikle yeni imkanlar yeni ufuklar da ortaya çıkacak. Ama demokratikleşme konusunda, insanların hakları, hukuku konusunda çalışmalarımız devam edecek. Milletimizin hukukunu koruyan, her türlü tehlike ve tehdit karşısında milletin hukukunu her şeyin üzerinde tutan, insanın hukukunu, hakkını, onurunu, şerefini her şeyin ama her şeyin üzerinde tutan bir anlayışı ikame etmeye bundan sonra da devam edeceğiz. Eksiklerimiz, yanlışlarımız varsa bakacağız, bir yerde yanlışlık varsa düzelteceğiz, eksiklik varsa onu gidereceğiz" diye konuştu.
"Hukuk devletleri ayakta tutan en önemli güç"
Hukukun devletleri ayakta tutan en önemli güç olduğuna işaret eden Bozdağ, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu, adaletin güçlü olduğu ülkelerde kimsenin, kimseye zarar vermeyeceğini söyledi. Hukukun, adaletin yara aldığı, insanların hukuk ve adalete inancının zayıfladığı ülkelerde sıkıntılar yaşanacağını bildiren Bozdağ, bu nedenle herkesin dikkatle ve hassasiyetle hukukun ve adaletin üstünlüğüne uygun davranması gerektiğini söyledi.
Bozdağ, şöyle davam etti:
"Yargı süreci başladığından, gazeteler ertesi gün bunu hukukun işlemesi değil operasyon diye manşetlerde veriyorsa, mahkemenin kararı ortaya çıktığında 'hükumete cevap' diye manşet atıyorsa işte orada hukukun işleyişinde bir sıkıntı var demektir. Hepimizin oturup düşünmesi lazım. Nasıl oluyor da hukukun işlemesi ve işletilmesine ilişkin adımlar atılırken Türkiye'de insanlar ikiye bölünüyor. Bir kısmı bu yanlıştır, diğer kısmı doğru diyor. Suçla ilgili bir emare varsa yasalar, Cumhuriyet savcılarına soruşturma yapma yetkisi ve görevi veriyor. Elbette bunları yapacak. Ama yaparken de hukukun kurallarına uya uya yapacak"
Soruşturmaları gizli yürütülmesi gerektiğini kaydeden Bozdağ, soruşturmayı yürüten yargı görevlilerinin, suçluları bulmak, delilleri toplamak sergiledikleri titiz, hassas davranışlardan fazlasını, masum insanların kamuyu önünde linç edilmesini ve lekelenmesini önlemek için göstermeleri gerektiğini söyledi.
"Mahkeme kararı ile suçu sabit oluncaya kadar masumiyetin esas olduğu, uluslararası hukukun da bizim anayasamızın da temel ilkesidir" diyen Bozdağ, konuşmasını şöyle devam ettirdi:
"Soruşturmanın gizliliğine herkesten çok uyması gereken bir savcı, elinde bir bildiri gazetecilere dağıtıyor. Ben hayatımda bugüne kadar böyle bir olayı hiç görmedim. Adalet Bakanı olarak bundan büyük bir üzüntü duydum. Eğer bir eksiklik, yanlışlık varsa onun da mutlaka hukuka uyarak giderilmesi, hukukun içinde çözülmesi esastır. Siyasilere de buradan bir şey söylemek isterim; hukukla ilgili bir takım yanlışlıklar olabilir. Bizim yapmamız gereken, yanlış olan, anayasa ve yasalara aykırı olan bir şey varsa karşı duruşu hep beraber ortaya koymak. Şimdi ne oluyor? 'Dün siz şöyle dediniz', 'dün şöyle olay vardı', 'böyle yapılırken siz böyle dediniz, biz de böyle bir tavır takınırız' gibi bir anlayış Türkiye'nin siyasetinde egemen olursa, o zaman hukukun üstünlüğünü kamil manada tesis etme noktasında Türkiye de almamız gereken mesafeyi kolay alamayız."