Çağlayan, bakanlık görevini AK Parti Denizli Milletvekili Nihat Zeybekci'ye devretti. Ekonomi Bakanlığındaki devir teslim töreninde konuşan Çağlayan, Zeybekci'ye yeni görevinde başarılar diledi.
Türkiye'nin çok hassas ve kritik bir dönemden geçtiğini ifade eden Çağlayan, ülkenin son 11 yılda büyük devrimler gerçekleştirdiğini kaydetti.
Söz konusu başarıların bazı şer odaklarını ve Türkiye düşmanlarını rahatsız ettiğini anlatan Çağlayan, "Ben biliyor ve inanıyorum ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve kadrosu bizler, bunları daha fazla rahatsız etmeye devam edeceğiz Allah'ın izniyle" diye konuştu.
Şahsına, ailesine ve çalışma arkadaşlarına yönelik "ustalıkla düzenlenen bir komployla" karşı karşıya olduklarını dile getiren Çağlayan, bundan dolayı dün Başbakan Erdoğan'dan görevinden affını istediğini söyledi.
İstanbul merkezli operasyonun başladığı 17 Aralık sabahı Başbakan Erdoğan'ın kendisini aradığını ve kendisinin de görevinden affını istediğini aktaran Çağlayan, Erdoğan'ın da "Görüşeceğiz, konuşacağız, birlikte değerlendireceğiz" dediğini bildirdi.
"Er ya da geç tüm gerçekler ortaya çıkacak"
Bulunduğu mevkilere "doymuş" olarak geldiğini belirten Çağlayan, şöyle devam etti:
"Şükürler olsun, ben, ailem ve çalışma arkadaşlarım hiçbir yanlış içinde olmadık. Çok çalışmaktan başka hiçbir hatamız yok. Bunu da şeref ve gururla yaptık. Bu iş er ya da geç tüm yönleriyle, tüm gerçekler ortaya çıkacak. Hayatında karakol yüzü görmemiş oğlum maalesef şu anda tutuklu ama daha fazla güçlendik. Çeliğe su verilir. Çelik, dövülerek su alır.
Allah'a şükür, bu konuda eskisinden daha güçlü olduğumu, psikolojik ve moral olarak çok daha yüksek seviyede olduğumu bana düşmanlık yapanlara haykırıyorum. Allah'ın izniyle göreceksiniz, her şey gün gibi ortaya çıkacak. Olay tamamen hükümetimize yöneliktir. Olay, Türkiye Cumhuriyeti'nin gelmiş geçmiş en cesur, en babayiğit, en çalışkan Başbakanı'na karşı bir olaydır. Milletimiz, bu tuzağa düşmeyecektir. Milletimiz, bu tuzağa düşmedi ve bilin ki Allah'ın izniyle bundan daha da güçlenerek çıkacağız."
"Beni sevenleri ve ailemi mahcup edecek tutum içinde olmadım"
Hayatının 46 yılını çalışarak geçirdiğini anlatan Çağlayan, yokluğu da zenginliği de gördüğünü söyledi.
Beş çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu olduğunu, aile olarak ilk darbeyi Demokrat Parti dönemindeki ihtilal zamanında gördüklerini belirten Çağlayan, bu yüzden ailenin uzun yıllar boyunca siyasete girmeme konusunda bir tavrı olduğunu ifade etti.
Çağlayan, 2007'de siyasete girdiğini anımsatarak, "Fakirliğin, fukaralığın ne olduğunu birebir yaşadım. Bundan dolayı 6,5 yıldır milletvekili maaşımın tek kuruşuna elimi sürmedim. Milletvekili maaşımla her ay 100 çocuğumuz burs alıyor. Kimlerin ne aldığını da bilmem. Yeter ki bana müracaat etsin" dedi.
Kendisini sevenleri ve ailesini mahcup edecek hiçbir tutum ve davranış içinde olmadığını, bundan sonra da olmayacağını ifade eden Çağlayan, "Tek üzüntüm, ülkemiz üzerinde oynanan bu çirkin tezgahın ülkemiz ekonomisine ve birlik ve beraberliğine vereceği zarardan endişe duymamdır" diye konuştu.
"Faiz lobisinin damarına basmaya devam edeceğiz"
Faiz lobisinin ayağına bastıklarını belirten Çağlayan, hayatta olduğu müddetçe faiz lobisinin ayağına değil damarına basmaya devam edeceklerini söyledi.
Dış güçlerin etkisinin sınırlı kalacağını ifade eden Çağlayan, "Amaç 4,61'lere düşmüş faizleri tekrar AK Parti öncesinde olduğu gibi yükseltmektir" değerlendirmesinde bulundu.
Kaos yaratılmak ve Türkiye'nin ekonomik sıkıntıya sokulmak istendiğini dile getiren Çağlayan, Türkiye'nin bu süreci kısa sürede atlatacağını ve herkesin yaptıklarının hesabını vereceğini belirtti.
Bakanlığı döneminde bütün çalışma arkadaşları ile rekorlara imza attıklarını kaydeden Çağlayan, göreve geldiğinde 102 milyar dolar olan ihracatın, geçen yıl 152,5 milyar dolara ulaştığını hatırlattı.
2009 yılında hizmet ihracatının 33,9 milyar dolar iken 2012'de 43,2 milyar dolara çıktığını anlatan Çağlayan, tüm bakanlık personeline çalışmalarından dolayı teşekkür etti.
Çağlayan, "En büyük teşekkürü en fazla ihmal ettiğim aileme yapmak isterim" dedi. Görev süresinin en az 2,5 yılını seyahatlerde geçirdiğini dile getiren Çağlayan, ailesinden kendisine haklarını helal etmelerini istedi.
Başbakan yardımcılığına atanan İşler görevi Bozdağ'dan devraldı
Başbakanlık Merkez Bina'daki devir teslim töreninde konuşan Bekir Bozdağ da başbakanlık yardımcılığı sıfatıyla yürüttüğü bakanlık görevini donanımlı, başarılı, birikimli, disiplinli ve çalışkan bir milletvekili olan İşler'e devretmekten duyduğu onuru ifade etti.
Bakanlığına bağlı kuruluşlardan Diyanet İşleri Başkanlığını, Türkiye'nin yüz akı, birlik ve beraberliğinin çimentosu bir kuruluş olarak nitelendiren Bozdağ, TİKA'nın da Türkiye'nin yardım eli olduğunu söyledi.
TİKA'nın dünyanın neresinde darda ve zorda bir ülke ve topluluk varsa oranın imdadına koştuğunu belirten Bozdağ, "Nereye giderseniz gidin TİKA'yı, onun hizmetlerini, büyük başarılarını göreceksiniz" diye konuştu.
İşler'in bu alanlarda yapacağı başarılı hizmetlerle mevcutları daha da ileriye götüreceğine yönelik inancını dile getiren Bozdağ, "Kendisini tanıdığım için de bu güvençle bu rahatlıkla gönül huzuruyla görevimi teslim ederken biliyorum ki benden daha çok koşacak, benden daha çok çalışacak, benden daha çok netice almak için gayret edecek bir arkadaşıma emaneti bırakıyorum. O yüzden de gönül huzuruyla emaneti devrediyorum. Umuyorum ki çok büyük başarıları Emrullah Bey BaşbakanYardımcımız olarak yerine getirecektir" diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı İşler
Görevi devralan Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği teveccühe layık olmak için elinden gelen gayreti göstereceğini belirtti.
Bozdağ'a kendisine yönelik iltifatlarından dolayı teşekkür eden İşler, "Değerli Bakanımız deneyimli bir siyasetçi. Özellikle bu görevi de böyle deneyimli bir siyasetçiden almaktan da ayrıca onur duyuyorum. İnşallah kendisinin tecrübelerinden yararlanacağım" ifadelerini kullandı.
Eski Bakan Ergün, görevi Fikri Işık'a devretti
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak atanan Fikri Işık, görevi Nihat Ergün'den devraldı.
Işık, Bakanlıktaki devir teslim törenindeki konuşmasına, Bakanlık görevini kendisine tevdi eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür ederek başladı.
Bakan Işık, Nihat Ergün'den ilkelerin hakim olduğu temiz siyaseti öğrendiklerini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Çok şanslıyım. Bakanlığı aldığı günden bu güne kadar Bakanlıktaki kurumsal gelişimi, Bakanlığın başarılarını, çalışmalarını, icraatlarını yakinen takip eden bir kardeşiniz olarak, zannediyorum bu görevi devir alan en şanslı 10 bakan içerisinde kendimi addediyorum. Nihat Ergün beyden bu görevi devralmış olmak benim için hakikaten bir şans, bir onur. Bir de zorluğu var tabii bu işin. Bu kadar yüksek çıtayı daha da yukarıya taşımanın zorluğu var. Ama onu da sizlerle birlikte ve her zaman da sayın bakanımızdan gerekli desteği alacağımızı ümit ederek daha üst noktalara taşıyacağımıza inanıyorum."
Ergün: "Takdirle gelirsiniz, takdirle gidersiniz"
Devir teslim töreninde konuşan Ergün, bugünün, kendisi için çok yeni ve çok sevinçli bir gün olduğunu söyledi.
Bakanlıkların, takdirle gelinen ve takdirle gidilen makamlar olduğunu belirten Ergün, şunları kaydetti:
"Kimsenin şöyle bir düşünce içinde olması doğru olmaz. Hani, 'Gelinmesi takdir edilince iyi, gidilmesi takdir edilince kötü' olmaz. Çünkü bu makamların usulü budur. Takdirle gelirsiniz, takdirle gidersiniz. Bunlar bir hak değil, bir görevdir. Bu işler, bu makamlar hiçbirimizin hakkı olan makamlar değildir. Dolayısıyla bunu bir hak olarak algılarsa göreve gelenler, görevden giderken de haksızlık olarak algılamaya başlarlar. O nedenle bu tür makamlara bir takdirle gelindiğini, bunun bir hak değil, görev makamı olduğunu bilmek lazım. Dolayısıyla gelirken de iyi, giderken de iyi. Böyle görmek gerekir. Onun için bugün, giderken de bizim mutlu günümüz."
"İnsanları neyin yoldan çıkardığını biliyorum"
Ergün, bu değişikliklerin elbette bir takdir meselesi olduğunu ancak içinde bulunan konjonktürden dolayı farklı değerlendirmelerin de olduğunu söyledi.
Bunların da gayet normal olduğunu ifade eden Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bazı arkadaşlarımız belediye başkan adayı oldukları için bakanlığı bıraktılar. Bazı arkadaşlarımız birtakım iddialar ve soruşturmanın selameti açısından bıraktılar. Benim bir belediye başkanlığıyla alakalı bir rolüm olmayacak. Yani yeni dönemde herhangi bir şekilde belediye başkanlığı adaylığı nedeniyle bırakıyor değilim. Herhangi bir soruşturmanın konusu da değilim. Çok şükür öyle bir konuyla muhatap olmadık şimdiye kadar. İnsanları neyin yoldan çıkardığını biliyorum. İnsanları servet arzusu, şehvet arzusu, şöhret arzusu yoldan çıkarır. Bunların ne kadar yoldan çıkarıcı işler olduğunu biliyoruz. Allah'a şükür parayla pulla işimiz olmadı. Makamların, mevkilerin geçici olduğunu baştan beri biliyoruz. Diğer konularla da bir ilgimiz olmadığını herkes biliyor. Bu açıdan gönlümüz rahat. Sevdiklerimizin de gönlünün rahat olması lazım."
"Devletin içinde kendi kendini yöneten birimlerin olması kabul edilemez"
Bugünlerde birtakım "cemaat tartışmalarının" da söz konusu olduğuna işaret eden Ergün, tüm toplumlarda cemaatlerin, tarikatların, mezheplerin olduğunu ve olacağını ifade etti.
Bunların, toplumun önemli dinamikleri olduğunu ve toplumun inşasında önemli görevler de görebileceğini belirten Ergün, şunları söyledi:
"Ancak devletle ilişkilere gelince, bu ilişkilerin boyutu farklıdır. Çünkü devlet, herkesin ortak organizasyonudur. Tüm vatandaşların, tüm inanç gruplarının. inananların, inanmayanların, farklı ideolojilerde olanların ortak organizasyonunun adı devlettir ve devletin çalışma esasları bellidir. Anayasa, kanunlar ve diğer mevzuat hükümlerince çalışır. Devlet içerisinde her fikirden, her mezhepten, meşrepten insan kamu görevlisi olarak görev alabilir. Yalnız bu ortak organizasyonda çalışırken, insanlar kamu görevlisi olduklarını unutmadan mezheplerini ve meşreplerini dışarıda bırakmasını bilmelidir. Eğer onları dışarıda bırakamazlarsa işler karışır, devlet devlet olmaktan çıkar. Onun için devletle ilişkisi olan insanlar, buna hassasiyet göstermelidirler. Eğer bir yapı yönetilemeyecek kadar büyürse, orada kendi kendini yöneten birimler ortaya çıkar. Durumdan vazife çıkaran birimler ortaya çıkar. Dolayısıyla devletin içinde kendi kendini yöneten birimlerin olması da kabul edilemez. Devletin hangi esaslara göre çalışacağı bellidir. Devlet bunlara bakar, bunlarla hukuk içerisinde mücadele eder. Çünkü devletler bunu kabul edemezler. Cemaatlerde, diğer topluluklarda eğer buna dikkat ederlerse, yönetilemeyecek kadar büyük yapılar oluşmuş ve bunlardan bir kısmı kendi kendini yönetmeye, özerklik ilan etmiş, durumdan vazife çıkarıp başka işler yapmaya yönelmişlerse, onların da bunu dikkatle takip etmesi ve hem kendilerine hem topluma zararlı unsurlar haline gelmesinin önüne geçmelidirler. Bu konudaki kanaatlerim budur. Bu konuda da bazı değerlendirmeler yapıldığı için bunu da ifade etmek istedim. Bu değerlendirmeler gerçeği yansıtmayan değerlendirmelerdir. Bu konuya bakış açım, bu istikamettedir ve bundan sonra da bu istikamette olmaya devam edecektir."
Adalet Bakanlığına atanan Bozdağ görevi Ergin'den devraldı
Devir teslim töreninde konuşan Sadullah Ergin, görevini siyasette hep yol arkadaşlığı yaptığı "kardeşim" dediği Bekir Bozdağ'a bırakmaktan büyük memnuniyet duyduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin AiHM'de en çok ihlal alan ülke konumundan ikinciliğe, en çok şikayet edilen ikinci ülke konumundan da beşinciliğe gerilediğini, Türkiye aleyhine yapılan başvuruların da azalmaya başladığını anlatan Ergin, şunları kaydetti:
"Bugün bu görevi inşallah bizden sonra bu gelişmeleri daha da ileriye taşıyacak bir arkadaşıma devretmenin hazzını yaşıyorum. Özellikle yargı sisteminde yapılan değişimlerin sonuçlarının vatandaşa ulaşması noktasında bir beklentimiz var. Çünkü alınan tedbirler, değişimler orta ve uzun vadede sonuç ortaya koyacak değişimlerdi. Bundan sonra artık uzun yargılamadan kaynaklı şikayetlerin azalmasını beklediğimiz bir döneme giriyoruz. Bundan sonra Türkiye artık AİHM'deki ihlal sıralamasında klasmanda yer almak istemiyor. 4.5 yılı aşkın süre içinde yaptıklarımız, yapamadıklarımız konusunda bir muhasebeye gittiğimde gerçekten yapılan önemli işler oldu ama yapılan çalışmaların sonuçlarının alınması önümüzdeki dönemde olacak diye ümit ediyorum. Atılması gereken daha çok adım var."
Ergin, özellikle hukuk eğitimi, hakimlik, savcılık ve avukatlık mesleğine geçişte süreç ortaya konulması ve görev yapacakların donanımlarının güçlendirilmesi konusunda başlattıkları çalışmaların hayati önem taşıdığını vurgulayarak, "Önümüzdeki süreçte inşallah arkadaşlarımız, görevi devralan kardeşim bu çalışmaları tamamlayacak ve güven veren adalete erişme noktasında eksik kalan hususları tamamlayacaklar. Çalışma arkadaşlarıyla beraber, 76 milyonun beklediği güven veren adalete ulaşma noktasında hayırlı icraatlarını da dört gözle beklediğimizi ifade ediyorum" dedi.
Bozdağ: "Ergin'den çok şey öğrendim"
Bekir Bozdağ da Ergin ile her zaman birlikte çalıştıklarını, kendisine büyük saygı duyduğunu belirtti. Sadullah Ergin'den çalışmaları süresince bilgi ve tecrübe olarak çok şey öğrendiğini anlatan Bozdağ, "Böylesine değerli bir arkadaştan Adalet Bakanlığı görevini devralmanın şerefini ve bahtiyarlığını yaşıyorum" dedi.
Ergin'in bilgi ve tecrübesinden her zaman istifade edeceğini kaydeden Bozdağ, "Zor bir sorumluluğu devraldığımı biliyorum, altına girdiğimiz yükün ağırlığının da farkındayız. Ama bunun altından kalkacağımızı ve ülkemize bu alanda hayırlı hizmetler yapabileceğimizi düşünüyorum. Cenab-ı Allah yardımcımız olsun. Adalet Bakanlığı çok güçlü bir teşkilat, burada çok donanımlı kadrolar, bilgi, tecrübe var. Onlarla hayırlı, yararlı hizmetleri sürdürmeye devam edeceğiz" diye konuştu.
İçişleri Bakanlığında devir teslim töreni
Muammer Güler, devir teslim töreni için Bakanlığa gelen İçişleri Bakanı Efkan Ala'yı girişte karşıladı.
Muammer Güler, makam odasında yapılan törendeki konuşmasında, her kademesinde çalışmaktan onur duyduğu İçişleri Bakanlığında bu görevi yapmanın huzur ve mutluluğunu yaşadığını ve bu duygularla bakanlık görevinden ayrıldığını belirtti.
Devlette hizmette devamlılığın asıl olduğunu belirten Güler, kendisinin hukukun her zaman egemen olmasını ve herkesin de buna uymasını özellikle beklediğini bildirdi.
Güler, "Son sözüm de şudur, keşke bu yanlış hareket başka yerden gelmiş olsaydı, keşke bu hançeri başkaları vurmuş olsaydı. Benim üzüntüm odur ancak o yapanları bir tarafa bırakıyor, onlara hakkımı helal etmediğimi söylüyorum. Bütün bağlı kuruluşlarımızdaki arkadaşlarımızı, bu mesleğin fedekar mensuplarını bundan ayrı tutarak onlara teşekkür ediyorum, onlardan haklarını helal etmelerini diliyorum. Varsa benim hakkım ben de onlara hakkımı helal ediyorum" dedi.
Ala: "Türkiye'nin kalkınması, istikrarı ve gelişmesi için bize düşeni fazlasıyla yapacağız"
İçişleri Bakanı Efkan Ala da kalkınma ve iyileşmelerin çoğaldığı, yoğunlaştığı dönemlerin hemen ardından birtakım olayların ard arda gelmesinin ve siyasal istikrara yönelik müdahalelerin artmasının tesadüfi olmadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Biz bundan önce de çok sorunu aştık. Daha güçlü sorunları daha şık çözümlerle giderdik. Şimdi karşılaştığımız sorunları da bundan sonra karşılayacağımız sorunları da aşabilecek, aşacak durumdayız. O kadroya, o bilgi birimine sahibiz ve milletimizin desteği de kendilerine yönelik sevgi besleyen insanlarla beraberdir. Bizim üzüldüğümüz şey milletimize ödettirilen gereksiz maliyetlerdir bundan çok üzüntü duyuyoruz. Yoksa Türkiye gerçekten hak ettiği, tarihine yakışır bir ivmeyi yakalamıştır, bir gelişmeyi göstermektedir. Bundan bütün milletimiz kendine düşen payı almaktadır. Sorunlarımız yok mu? Oluyor. Çözeceğimiz problemlerimiz yok mu? Olacak, çözeceğiz o irademiz de var. Yolumuza devam edeceğiz. Biz sorunsuz bir Türkiye vadetmedik ama sorunlarını çözebilen bir yönetim vadettik sayın liderlerin öncülüğünde ve biz bunu gerçekleştiriyoruz."
Konuşmanın ardından Efkan Ala, Güler'e porselen tabak ve çiçek hediye etti. Ala, daha sonra Güler'i Bakanlıktan uğurladı.