İftarın ardından vatandaşlara seslenen Başbakan Erdoğan, yapımı tamamlanan tesisin hayırlı olmasını ve iftar programını organize eden Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Keçiören Belediyesine teşekkür etti. Çok değerli bir eserin Ankara'ya kazandırıldığını anlatan Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediyesi Aile Yaşam Merkezi adı altında vatandaşlara hizmet üreten bir sosyal belediyecilik anlayışının görüldüğünü belirterek "Bu hizmet anlayışı hem Ankara'da hem tüm Türkiye'de yaygınlaştı, yaygınlaşıyor" diye konuştu.
Yapımı tamamlanan eserin bugüne kadar inşa edilen en büyük aile yaşam merkezi olduğunu, Selçuklu mimarisiyle inşa edildiğini söyleyen Erdoğan, eserin Ankara'ya ve Keçiören'e çok farklı bir hava kattığını, merkezin içinde bulunan tesislerle bölge insanının her türlü ihtiyacını gidereceğini, eğitim ve boş vakit değerlendirmesinde çok önemli bir katkı sağlayacağını bildirdi.
Tesisin yapımından dolayı Ankara Büyükşehir belediye Başkanı Melih Gökçek'i kutlayan Erdoğan, "Bu tür eserlere ihtiyacımız var. Bunların yaygınlaşması özellikle gençliğimizin, ailelerin kendine ait özgüvenini artıracaktır" değerlendirmesinde bulundu.
Kuşcağız'ın eski hali hakkında bilgi aldığını dile getiren Erdoğan, birkaç yıl öncesine kadar bölgenin tamamen gecekondulardan oluştuğunu anımsatarak "1960'larda ve 70'lerde köylerinden göç eden binlerce vatandaşımız buralara derme çatma gecekondular inşa ettiler ve uzun yıllar buralarda çok büyük çileler çektiler. Bu bölge elektriği ve suyu 80'lerde rahmetli Özal'la gördü" diye konuştu.
Merhum Turgut Özal dönemine kadar evlerde gaz lambalarıyla aydınlatma yapıldığını, suyun taşımayla temin edildiğini ve kadınların mahalle çeşmesinden su taşıdıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Yol yoktu, asfalt yoktu, kanalizasyon hiç yoktu. Burada yaşayan binlerce aile, önce merhum Özal zamanında insan yerine konuldular. Ardından da bizim belediyelerimiz döneminde hizmeti gördüler. Burada Kuşcağız'da yaşanan çile inanın on yıllar boyunca Türkiye'nin her ilinde ilçesinde köyünde yaşandı. Burada yaşanan bu çilenin aynısını ben de doğup büyüdüğüm Kasımpaşa'da yaşadım, İstanbul'da. Kömürün çilesini, susuzluğun çilesini insan yerine konulmamanın çilesini on yıllar boyunca çekmek zorunda kaldım."
Erdoğan, şimdi bakıldığında farklı bir Keçiören görüldüğünü, gecekonduların kısa bir zamanda kentsel dönüşüm ve değişimle kalkacağı ve altyapının hızla her haneyi kapsadığı bir dönüşümün yaşandığını söyledi.
Kırk yıl boyunca derme çatma evlerde yaşayan insanların şu anda sağlam ve sağlıklı dairelerde yaşadıklarını vurgulayan Erdoğan, 11 Haziran'da açılışı gerçekleştirilen Kuzey Yıldızı Rekreasyon Alanı'nın açılışına katılacağını ancak Musul'da meydana gelen olay nedeniyle iptal etmek zorunda kaldığını hatırlattı.
-"İnsanı mutlu olmayan bir devlet baki olamaz"-
O bölgede de gecekonduların yıkıldığını ve son derece güzel binaların yapıldığını bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"TOKİ'yle birlikte büyükşehir belediyemiz burada yeni bir yapılanmayla adeta yeni bir şehir inşa ediyorlar ve bir cazibe merkezi oluşuyor orada. On yıllar boyunca hem orada yaşayanlar için hem devlet için çok ciddi bir mahcubiyet vesilesi olan o kötü manzara tamamen ortadan kaldırıldı ve şimdi güzeller güzeli bir yemyeşil yaşam alanı inşa edildi. Kardeşlerim biz her zaman şunu söyledik: İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. İnsanı mutlu olmayan bir devlet baki olamaz. İnsanına değer vermeyen, insanını insan yerine koymayan bir devlet adil olamaz."
"Biz damdan düşerek bugünlere geldik" ifadesini kullanan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şehirlerin çilesini çekerek devletin baskısına, zulmüne inkar ve ret politikalarına tahammül ederek sabrederek bugünlere geldik. Her zaman bizim yaşadıklarımızı çocuklarımız yaşamasın, torunlarımız yaşamasın diye bir derdimiz oldu. Eğer devletle millet buluşmazsa eğer devletle millet kucaklaşmazsa devlet ayrı bir istikamete, millet ayrı bir istikamete bakarsa oradan adaletsizlik doğar, oradan zulüm doğar, oradan. baskı doğar."
Devletin başka istikamete milletin başka istikamete baktığını söyleyen Başbakan Erdoğan, şunları belirtti:
"Devlet, milletin hassasiyetlerini, milletin değerlerini, milletin taleplerini önemsemedi. Devlet, milletin çığlığına, feryadına, arzu ve isteklerine hiçbir zaman kulak vermedi. 12 yıl boyunca bizim verdiğimiz mücadele devletle milleti kucaklaştırma mücadelesidir. Bütün yatırımlarımızı bu amaçla yaptık. Bütün reformlarımızı devlet ile milleti kucaklaştırmak amacıyla yaptık. İstedik ki devlet, Hakkari'nin mezrasındaki insanı da Ankara'daki Kuşcağız Mahallesi'ndeki gecekonduluyu da İstanbul Sultanbeyli'deki yoksulu da görsün, fark etsin, onun dertlerine çözüm üretsin dedik."
"Biz tarafsız değiliz"
Erdoğan, 12 yıllık iktidarları boyunca devletle millet arasındaki mesafeleri kapatmak, engelleri kaldırmak, devletin milletini görmesini, milletin de devletine güvenmesini sağlamak için gayret gösterdiklerini ifade ederek şunları söyledi:
"Kardeşlerim biz devlet ve millet diye 2 ayrı tarafı, cepheyi asla kabul etmiyoruz. Bu devlet milletin devleti, millet varsa devlet vardır. Bazıları diyor ki 'biz tarafsızız.' Kardeşlerim, biz tarafsız değiliz. 'Başbakanım hangi taraftayız?' Söyleyeyim: Biz milletin tarafındayız. Muhalefet de devletin tarafında. Aramızdaki fark bu. Peki devlet nedir?
Devlet ancak milletin hizmetkarıdır. Milletine tepeden bakan, milletini horlayan, tersleyen, öteleyen bir devlet anlayışı bizim tarihimize, bizim devlet ve medeniyetimiz anlayışına tamamen terstir. Bizde ne yaptılar, devleti milletten ayrı bir yere koydular, milletin adeta karşısına koydular. Devletin etrafında kümelenen bir bürokratik yapı oluştu, oligarşik yapı. Devletin etrafında kümelenen iş adamları oldu, medya oldu, seçkinci bir çevre oldu, mafya oldu. 24 saatte bir baktınız ki hükümeti indirdiler, yeni hükümeti kurdular. Devlet, milletinden koptu, milletine mesafeli durdu. Milletin değerlerini, milletin taleplerini kendisi için adeta bir tehdit olarak gördü."
"Devletin kendisine tehdit olarak gördüğü ne kadar özgürlük varsa onları zincirlerinden kurtarmanın mücadelesini verdik" ifadesini kullanan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Devlet ne yapıyordu? 'Sen başörtülüsün, okula gidemezsin, kamuda çalışamazsın, üniversitede okuyamazsın' diyordu. Ya inancının gereği olan başörtüsünü çıkaracaksın ya da kapıcı olarak kalacaksın veya ev hanımı olarak kalacaksın. Evlerde hizmetçi, temizlikçi olarak kalacaksın. Bağda, bahçede gideceksin orada meyve toplayacaksın. Yoksul geldin yoksul gideceksin. İşçisin sen işçi kal' diyorlardı. Devlet, bunu söylüyordu. İşte biz, devletin milletine yaptığı bu zulmü ortadan kaldırdık. Devletin tehdit olarak gördüğü hakkı, hak sahiplerine teslim ettik. Hem toplumsal barışı sağladık hem de devlet-millet kucaklaşmasını sağladık.
Ne oldu? İşte buyurun. Başı açığıyla başı örtülüsüyle bütün kardeşlerim bir arada. Ne zarar gördü bu ülke? Bu millet ne zarar gördü? Bakıyorsunuz devlet bir şeyler daha söylüyordu, ne diyordu devlet: 'Senin etnik kökenin şu, senin kültürünü kabul etmiyorum, senin inancını, senin ana dilini, senin ifade özgürlüğünü kabul etmiyorum' diyordu. Devlet kendi insanı görmezden geliyor, yok sayıyor, inkar ediyordu. 12 yılda verdiğimiz mücadeleyle işte bu anlamsız yasakları da ortadan kaldırdık."
Başbakan Erdoğan, devletin belli bölgelere yatırım yaparken belli bölgeleri de ihmal ettiğini belirterek "Biz ne yaptık 780 bin kilometrekare bu milletindir' dedik, 'bu devlet, tamamına hizmet götürmekle görevlidir' dedik. Tamamına hizmet taşıdık, okullar inşa ettik, üniversiteler inşa ettik, yollar, barajlar, hastaneler inşa ettik" diye konuştu.
Göreve geldikleri dönemde 26 ilde havaalanı olduğunu bu sayıyı 52'ye çıkardıklarını, 69 olan üniversite sayısını da 175'e çıkardıklarını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dikkatinizi çekiyorum devletle millet arasındaki mesafe daraldıkça hem devlet yüceldi hem millet yüceldi. Hamdolsun artık devletin hastanesinin olmadığı il kalmadı. En az 2 tane 3 tane hastane var. Tüm hastaneleri birleştirdik. Hakkari'ye gidin, merkezde 150 yataklı modern hastaneyi görürsünüz, Yüksekova'ya gidin, Yüksekova'da modern devlet hastanesini görürsünüz. Ama bizden önce bunlar yoktu. Orada milletvekilimiz de yok. Bölücü terör örgütü ile birlikte malum siyasi parti her türlü zulmü yapıyor ama buna rağmen biz oraya bu hizmetleri götürdük. Şimdi havalimanını da yapıyoruz, engellemelere rağmen. Onu da yapacağız, onu da bitireceğiz, er veya geç o da bitecek. Çünkü bu topraklar bizim, bu vatan bizim. Asla ayrımcılık olamaz ve mesafeler ortadan kalktıkça, sınırlar, yasaklar, kısıtlamalar ortadan kalktıkça ekonomi büyüdü, kardeşlik büyüdü."