"KÜRT'Ü İNKAR EDEN POLİTİKALARI ELİMİZLE İTTİK"
Kürtçülük hareketi üzerine bina edilmiş bir terör örgütü olduğunu vurgulayan Çelik, "Ama bu memlekette milyonlarca Kürt vatandaşımız var. Camide yan yana saf durduğumuz, aynı kıbleye döndüğümüz, aynı Allah'a inandığımız, aynı peygamberin ümmeti olduğumuz ve özellikle aynı mezarlığı, okulu, hastaneyi, postaneyi paylaştığımız, aynı atmosferi soluduğumuz Kürt kardeşlerimiz var bu ülkede. Beraber yaşıyoruz. Biz bütün Kürtleri PKK cephesinden değerlendirme hakkına sahip değiliz. Kürt ile Kürtçüyü birbirinden ayırmamız gerekiyor. Bir terör varsa, terör örgütü varsa, elbette devletin güvenlik güçleri ona karşı mücadele edecektir. Dünyanın hiçbir yerinde, size silahla saldırmaya gelen insanlara karşı, siz çiçek buketleriyle karşılık veremezsiniz. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Elbette bu mücadele yapılacaktır. Ama bizden önce şu yapılıyordu. Bizden önce bu mesele sadece polise, askere havale edilmişti. Polisiye ve askeri tedbirlerin dışında devlet aklı hiçbir formül üretmiyordu. Sıradan, abdestinde, namazında, bu memlekete bağlı askerliğini yapan, bu memleketin evladı olan Kürt vatandaşlar var. Onların da makul, masum, mantıklı talepleri var. Biz bunları neden duymamazlıktan gelelim. Bir kere biz bu Kürt'ü inkar eden, Kürt'ün dilini inkar eden ırkçı politikaları elimizin kenarıyla kenara ittik, ayağımızın altına aldık." şeklinde konuştu.
"FAİLİ MEŞHUL KALMADI"
İktidara geldiklerinden 18 gün sonra olağanüstü hal uygulamasını kaldırdıklarını dile getiren Çelik, şunları söyledi:
Zayıflamak İstiyor Musunuz? İşte Bu Sizi Zayıflatacak!
"Vatandaşın köyü boşaltılmış. Git demişler? Nereye gideyim? Nereye gidersen git demişler. O da Ege sahillerine, Akdeniz sahillerine gitmiş. Gitmiş Mersin'de gettolar oluşturmuş. Daha önce 3 öğün insanlara ev sahipliği yapan, sofrası yerde olan insanlar, Diyarbakır'ın, Şanlıurfa'nın, Batman'ın, Van'ın varoşlarında gün ekmeğine muhtaç olan, Fakir Fukara Fonu'nun yardımlarına muhtaç olan insanlar haline gelmişler. Bunların yaralarını bizim sarmamız gerekiyordu, merhem çalmamız gerekiyordu. Faili meçhullerle anılıyordu bölge. Faili meçhuller dediğimiz bir şey kalmadı. Gözaltında kaybolmalar vardı. Ortadan kaldırdık. İşkence neredeyse hayatımızın normali haline gelmişti. İşkence ve kötü muamele çok şükür gündemimizden çıkmıştır. En önemlisi 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadele Esnasında Zarar Gören Vatandaşların Zararlarının Tazmin Edilmesi Hakkında Kanun'u çıkardık."
"ÖCALAN İSTESE DE İSTEMESE DE.."
Bu noktada çözüm için gayret edeceklerini aktaran Çelik, "Şimdi biz şunu söylüyoruz. Abdullah Öcalan istese de istemese de, BDP, PKK istese de istemese de biz Kürt vatandaşlarımızın haklı, makul, makbul, masum, mantıklı taleplerini yerine getiriyoruz, getirmeye devam edeceğiz. Bu manadaki kardeşliğimiz bakidir, biz bunun zedelenmemesi için elimizden gelen bütün çabayı göstermeye devam edeceğiz." açıklamasını yaptı.
"TERÖR DIŞINDA NE SÖYLERSEN SÖYLE"
Çelik, sözlerine şöyle devam etti: "Şimdi herkes oturup, düşünüp dedi ki, 'Arkadaş bu akan kan dursun bir yerde.' Biz de dedik ki, PKK çevrelerine, BDP'lilere herkese şunu söyledik. Dedik ki; 'Niye dağa çıktınız? Elinize niye silah aldınız? Niye insan öldürdünüz? Niye sizin ölümünüze yol açacak bir hareketin içine girdiniz?' 'Kendimizi demokratik yollardan ifade etme yollarımız kapalıdır. Dolayısıyla elimize silah almaktan başka çare yok' dediniz. Peki bugün böyle midir? Bugün demokratik kendini insanların ifade etme yolları tamamen açıktır. Şiddet içermedikçe, terörü meşru kabul etmedikçe, teröre meşruiyet ve kudsiyet kazandırmadıkça ne söylersen söyle kardeşim. Ama insan öldürme. Sen de ölme. Başkasının da kanına girme. Bu ülkenin milyar dolarlarca kaynağı heba olmasın, bu memleketin çocukları ölmesin dedik. Buna çalışıyoruz. Şuanda terör örgütü mensuplarının önce silah bırakması lazım. Silahların önce susması, sonra silahları bırakmaları gerekiyor. Oturup da pazarlık olarak bunun karşılığında şunu verin, bunu verin meselesi değil. Bir kere bir insanla el sıkışmak için, sıkılı yumrukla değil, sıkılı yumrukla el sıkışamazsınız. Bir kere elini size uzatacak, oturup medeni insanlar gibi konuşacaksınız. Bu ülkede ne kadar yanlışlık varsa, bunu beraber ortadan kaldıracağız. Bu salonda hepimizin rahat nefes alacağı kadar oksijen olursa, Kürt de, Türk de, Alevi de, Sünni de, Müslim de, gayri Müslim de rahat nefes alır. Bu odanın içini, herkesin rahat nefes alabileceği kadar oksijenle doldurmak istiyoruz. Bugün Başbakanımızın liderliğinde, AK Parti 81 vilayette halkın desteklediği bir siyasi partidir. Biz bir bölgenin, etnik grubun partisi değiliz. Biz Türkiye'nin ortak paydasıyız. Bu fitneyi yok etmeye çalışıyoruz. Ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Temenni ederiz ki, sivil toplum, sizler, bütün halkımız bu süreçte bize destek olur, aklını başına alır, vicdanıyla hareket eder ve bu ülkenin çocukları daha fazla ölmemiş olur, kaynaklarımız heba olmamış olur, enerjimizi biz kendi içimizde tüketmemiş oluruz ve Türkiye'yi çok daha hak ettiği yerlere birlikte götürmüş oluruz."