İlk kez 1937 yılında Türk dermatoloji profesörü Dr. Hulusi Behçet tarafından tanımlanan Behçet hastalığı, ağızda ve genital bölgelerde yaralara (aft, ülser) ve gözde inflamasyona (iltihaba) yol açan kronik bir hastalıktır. Bazı hastalarda artrite (eklem iltihabı), damar iltihabı ve tıkanmalarına sindirim kanalında, beyin ve omurilikte inflamasyona da neden olmaktadır. Burada `iltihap` kelimesiyle anlatılmak istenen, “mikropsuz” bir iltihaptır.
Behçet hastalığı her hastada farklı bir tablo çizer. Behçet hastalığı'nın en sık bulgusu, dudak içlerinde, yanaklarda ve dilde görülebilen ağrılı ülserdir. Hemen hemen her hastada görülür. Ağızdaki ülserler ortalama 7-10 günde geçer, fakat bir süre sonra yenileri çıkar. Ağızdaki ülserler iyileşince yerinde iz bırakmazlar. Bazı hastalarda hastalık hafif seyreder ve yalnızca ağızda ve cinsel bölgede ülserler bulunur. Cinsel bölgede ülserler erkeklerde torbalarda (skrotumda), kadınlarda cinsel organın dudaklarında yerleşirler. Cinsel bölgedeki ülserlerin ağızdaki ülserlerden en önemli farkları iyileştiklerinde yerinde iz bırakmaları ve daha ağrılı olmalarıdır.
Göz ve damar tutuluşu erkeklerde daha sık ve ağır seyirlidir. Göz tutuluşu, tedavi edilmediği takdirde görmede azalmaya ve hatta geri dönüşümü olmayan körlüğe neden olabilir. Göz tutuluşu erken dönemde sessiz olabilirse de, ağrı, gözde kanlanma ve bulanık görme önemli bulgulardır. Ülkemizde her 10 Behçet hastasının 4-5”inde göz tutuluşu vardır. Yakınması olsun olmasın, Behçet hastalarının göz hekimi tarafından düzenli göz kontrollerinin yapılması gerekmektedir. Behçet Hastalığı'nda her boydaki toplardamar ve atar damar tutuluşu görülebilir. Özellikle toplardamarlarda pıhtılaşma bozuklukları görülür. Genç bir erkek iseniz ve bacaklardaki toplardamarlarda yineleyen pıhtılaşmalar oluyorsa, mutlaka Behçet Hastalığı”nın araştırılması için bir romatoloji hekimine başvurunuz. Eğer bir Behçet hastası iseniz, bacak damarlarında pıhtılaşma olsun olmasın, kanlı balgam yakınmanız var ise zaman geçirmeksizin doktorunuza başvurmanız gerekmektedir.
Behçet hastalarında akne diye bilinen iltihaplı sivilciler görülür. İltihaplı sivilceler sırt, omuz, kol ve bacak gibi normalde akne görmeye alışık olmadığımız yerlerde görülür. Sıklıkla bazı olgularda bacaklarda değişik büyüklükte ağrılı, sert kızarıklıklar (eritema nodozum benzeri lezyonlar), bazı olgularda kol ve bacağın yüzeyel damarlarında şerit şeklinde ağrılı kızarıklıklar ve bazı erkek olgularda yumurtalarda (testis) ağrılı şişlik olabilir.
Diz, ayak bileği ve bazı olgularda tüm eklemlerde ağrı ve şişlik gelişebilir. Fakat genelde eklemleri tahrip etmez. Behçet Hastalığı beyin dokusunda zararlanma ve menenjite neden olabilir (beyni saran zarların iltihaplanması). Beyin tutuluşu baş ağrısı, çift görme, konuşma bozuklukları, dilde peltekleşme, sağ veya sol vücut yarısında güçsüzlük gibi yakınmalar yapabilir. Behçet Hastalığı’nda bağırsaklar da hastalanabilir; ancak ülkemizde oldukça nadirdir.
Şiddetli bulgular genellikle ilk belirtiler başladıktan aylar, hatta yıllar sonra ortaya çıkarlar. Bulgular uzun bir süre devam edebileceği gibi, bir kaç haftada da geçebilir. Tipik olarak, bulgular görülür, kaybolur ve tekrar ortaya çıkarlar (alevlenme dönemleri).
Behçet Hastalığı Belirtileri
Behçet hastalığı kendine özgü belli bulguların varlığı ile teşhis edilir. Ana kriterler denen ve bu hastalıkta görülen belirti ve bulgular şunlardır:
1) Ağız yaraları (aftlar): Bu lezyonlar hemen her hastada vardır. Ağız yaraları, hastaların üçte ikisinde ilk bulgudur. Çocukların çoğunda, çocuklukta sık görülen tekrarlayan ağız yaralarından ayırt edilemeyen çok sayıda küçük yara gelişir. Büyük yaralar daha nadir görülür fakat tedavisi çok zordur.
2) Genital yaralar: Erkek çocuklarda yaralar esas olarak skrotumda, daha nadir olarak da peniste yerleşmiştir. Yetişkin erkek hastalarda bunlar hemen her zaman iz bırakarak iyileşir. Kız çocuklarda esas olarak dış genital organlar etkilenmiştir. Bu yaralar oral aftlara benzerler. Ergenlik öncesi çocuklarda daha az genital yara görülür. Erkek çocuklarda tekrarlayan orşitler (yumurtalık iltihabı) görülebilir.
3) Deri tutulumu: Değişik deri lezyonları vardır. Akne (sivilce) benzeri lezyonlar ancak ergenlikten sonra görülür. Eritema nodozum, genelde bacakların alt kısmında yerleşen, kırmızı, ağrılı, ciltten kabarık sertçe lezyonlardır. Bu lezyonlar ergenlik öncesi çocuklarda daha sıktır. “ Paterji reaksiyonu” , BS hastalarında bir
iğne ucu batırılmasına derinin verdiği yanıttır. Bu, BS’de tanısal bir test olarak kullanılabilir. Ön kolun derisine steril bir iğne batırılmasından sonra, 24-48 saat içinde bir papül ya da püstül oluşur.
4) Göz tutulumu : Bu, hastalığın en ciddi tablolarından biridir. Toplumda görülme sıklığı %50 olduğu halde , erkek çocuklarda %70’e kadar çıkar. Kızlar daha az etkilenir. Hastalık, hastaların çoğunda iki taraflıdır. Genellikle, gözler sendromun başlangıcından sonraki ilk 3 yıl içinde tutulur. Göz hastalığı, alevlenmelerle giden kronik bir seyir gösterir. Gözün hem ön hem arka kamaraları tutulur (anterior ve posterior üveit) Her alevlenmede sonra, giderek görme kaybına neden olacak bazı yapısal hasarlar oluşur.
5) Eklem tutulumu : BS’li çocukların yaklaşık %30-50 sinde eklem tutulumu görülür. Genellikle, ayak bileği, diz, el bileği ve dirsek eklemleri etkilenir. Monoartiküler (tek eklem tutulumu ) ya da oligoartiküler (4 ya da daha az eklem tutulumu) tutulum gözlenir. Bu iltihap genellikle birkaç hafta sürer ve araz bırakmadan düzelir. BS artritinin eklem hasarıyla sonuçlanması çok nadirdir.
6) Nörolojik tutulum: BS’li çocuklarda nadir de olsa nörolojik tutulum görülebilir. Sara nöbetleri, artmış kafa içi basıncıyla ilişkili baş ağrısı ve beyin bulguları karakteristiktir. En ağır biçimi, erkeklerde görülür. Bazı hastalar, psikiyatrik problemler geliştirebilir.
7) Çocukluk çağı BS’da damar tutulumu %12-20 oranında görülür. Kötüye gidişin bir göstergesi olabilir. Genelde vücutta büyük damarlar tutulur. En sık tutulanlar baldırdaki toplardamarlardır. Baldırlar şişer ve ağrılıdır.
8) Gastrointestinal tutulum: Özellikle Uzak Doğulu hastalarda yaygındır. Bağırsak incelemesinde ülserler (yaralar) görülebilir.
Behçet Hastalığı esas olarak bir damar iltihabıdır ve bu sebeple bulgular, damar iltihabının olduğu yere göre ortaya çıkar.
Bulguların tümünün aynı anda ortaya çıkması şart değildir. Bazı bulgular hastalığın ilk yıllarında yok iken birkaç sene sonra ortaya çıkabilir. Behçet Hastalığında görülen bazı bulgu ve belirtiler aynı zamanda Lupus, Lyme ve Crohn gibi hastalıklarda da görülebilmektedir. Behçet Hastalığı teşhisi konmadan önce diğer hastalık olasılıklarını dikkate almak gerekir. Teşhiste yararlı olan fakat Behçet Hastalığının kriteri olarak kabul edilmeyen başka belirti ve bulgular da vardır;
*Büyük venlerde tromboflebit (Bacak toplardamarlarında tıkanıklık)
*Arteryel tromboz (Atardamarlar içinde pıhtı oluşması)
*Epididimit (Testiste iltihaplanma)
*Arterial oklüzyon (Atardamarlarda tıkanıklık)
*Merkezi sinir sisteminin tutulumu
*Şiddetli baş ve boyun ağrısı
*Eklem ağrıları veya artrit
Bunların yanı sıra aynı zamanda aşırı yorgunluk hissedilebilir; yorgunluk birçok bağışıklık sistemi hastalığında olduğu gibi hastalığın bulgularını ağırlaştırabilir.
Behçet Hastalığı Tedavisi
Behçet hastalığının tedavisi sırasında başlıca amaç ağır organ tutulumu olan hastalarda (Göz, Büyük damar ve Merkezi sinir sistemi) kalıcı hasarları engellemektir. Bu amaçla hayatı ya da organları tehdit eden durumlarda yüksek doz kortizon, siklofosfamid; ya da siklosiporin, azatioprin gibi bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar gerekebilir ancak hastaların az bir kısmı bu tür tedavilere ihtiyaç duyar.
Behçet hastalığı'nın tedavisinde romatoloji, dermatoloji, göz hastalıkları uzmanları ve gerektiğinde nörolog ve kalp/damar cerrahları ortak çalışır.
Behçet Hastalığı’nın bütün belirtilerinin bir arada görülmesi zorunlu değildir ancak kesin tanı koyabilmek için ağız yaralarının olması şarttır.
Bunun yanında genital bölge yaraları, deri problemleri, göz belirtileri ve paterji testinin pozitif çıkması gibi dört belirtinin varlığı kesin teşhis için gereklidir.
Kesin tanı için herhangi bir laboratuvar incelemesine gerek yoktur, klinik bulgular yeterlidir. Sadece beraberinde başka hastalıkların varlığını araştırmak için tetkik yapılabilir.
Tedavisi
Tedavi şekline, klinik bulgulara göre karar verilir. Behçet Hastalığı’nın tedavisi iki kısımlıdır.
Birincisi lokal, ikincisi ise sistemik tedavidir. Ağız, deri ve genital bölge belirtilerinde lokal, organ tutulumlarında ise sistemik tedavi uygulanır.
İltihabın ilerlemesini durdurmak ve yaraların iyileşmesini sağlamak için ilaç tedavisi uygulanır.
Ayrıca Behçet hastalarının, hastalığın neden olduğu rahatsızlıklar nedeniyle de düzenli kontrole gitmeleri şarttır.
Gözdeki iltihaplanma için 6 ayda bir göz doktoruna; damar, sinir ve sindirim sistemi tutulmaları için de kontrollerini düzenli aralıklarla ilgili hekimlere yaptırmalılar.
Cerrahi müdahaleye ise ancak damarlardaki anevrizmanın gelişmesi durumunda başvurulur.
Behçet hastasının yaşamını kolaylaştıracak öneriler
*Kendinize sürekli bir doktor veya merkez seçin ve sık sık doktor değiştirmeyin.
*Kontrol zamanlarınızı kesinlikle aksatmayın. Kendinizi çok iyi hissetseniz bile, kontrol zamanınız geldiğinde lütfen kontrole gidin.
*Her bir kontrolde yeniden düzenlenen tedavinizin ve reçetenizin, bir sonraki kontrole kadar geçerli olacağını unutmayın.
*Kendi başınıza tedavinizde değişiklik yapmayın. Çok iyi bile olsanız, doktorunuzun onayı olmaksızın, kendi başınıza ilaçlarınızı kesmeyin.
*Kontrole giderken, mutlaka ilaçlarınızı veya kutularını da beraberinizde götürün. Doktorunuza ilaçlarınızı nasıl ve ne zaman içtiğinizi anlatın ve bir yanlışlık varsa, onun düzeltmesini sağlayın. Bu şekilde, bazı ilaçların yanlış kullanıldığı ortaya çıkabilir ve doğrusunu öğrenirsiniz.
*Mümkünse, kullandığınız her bir ilacın ne işe yaradığını öğrenmeye çalışın.
*Hastalığınızın yatışma ve alevlenmelerle seyrettiğini iyi bilin ve zaman zaman olabilecek alevlenmelere hazırlıklı olun.
*Behçet hastalığında mikropların ve mikrobiyal ürünlerin giriş yollarından birinin ağız bölgesi olduğu düşünülmektedir. Bu şekilde bağışıklık sisteminde anormal bir yanıta ortaya çıkabilir. Bu nedenle ağız ve diş temizliğinize özen gösterin.
*İlaç kutusu içinde yer alan tarifleri okuyabilirsiniz. Ancak lütfen şu noktaları aklınızdan çıkarmayın. Bu tariflerde, ilacı çıkaran firmanın yasal sorumluluğunu azaltmak amacıyla yan etkiler yazılmaktadır. Pratikte hemen hemen hiç görmediğimiz veya çok nadir olarak görülebilecek yan etkiler bile bu tariflerde yer alır. Her ilacın belirli yan etkileri vardır ve en iyisi sizin bu yan etkileri doktorunuzdan öğrenmenizdir.
*Hastalığınızla veya kullandığınız ilaçlarla ilgili aklınıza takılan her türlü problemi, doktorunuza sorun ve sormaktan çekinmeyin.
Behçet Hastalığı Nedenleri?
Günümüzde behçet hastalığının nedeni ya da nedenleri bilinmemektedir. Yalnız bazı mikropların ve kalıtsal faktörlerin bu hastalığın ortaya çıkmasında neden olduğu düşünülmektedir. Bu kalıtsal faktörler arasında bazı genleri taşımanın bu hastalığa eğilimi arttırdığı düşünülmektedir. Ağız bölgesine yerleşen bazı mikroplarla, uçuk virüsünün bu hastalıkta etkili olduğundan şüpheleniliyor. Bu mikropların iltihaba neden olduğu için hastalığın bulgularının görülmesine sebep olmaktadırlar. Fakat henüz bu faktörler kesin olarak ispatlanamamıştır.
Behçet Hastalığı Bulaşıcı mıdır?
Bulaşıcı bir hastalık değildir.
Benim çocuğum hasta olabilirmi? Çocuğumun hastalığı önlenebilir mi?
Hastalığın nedeni bilinmemektedir. Engelleyici tedbiri yoktur. Behçet Hastalığı olan bir ana-babanın çocuğunda aynı hastalık olması şartı yoktur.
Behçet Hastalığı Tedavi Yöntemleri
Nedeni
Behçet hastalığının nedeni tam olarak bilinmemektedir. Bulguların çoğunun nedeni kan damarlarının iltihaplanmasıdır. Kan damarlarındaki bu iltihaplanmaya bağışıklık sisteminin neden olduğu düşünülmektedir, fakat bu hastalığı neyin başlattığı bilinmemektedir.
Behçet hastalığı bulaşıcı değildir. Gelişmesinde bağışıklık sistemi bozukluğunun yanısıra, kalıtsal nedenlerin de etkili olabileceği ve çevresel faktörlerin (virüs ya da bakteri gibi), duyarlı kişilerde hastalığı başlatabileceği sanılmaktadır.
Behçet hastalığı özellikle Türkiye ve İran gibi orta doğu ülkelerinde ve Japonya, Kore gibi uzak doğu ülkelerinde sık görülür. Hastalığın coğrafi dağılımı, tarihi ipek yolunu anımsattığı için, Behçet Hastalığı “İpek Yolu Hastalığı” olarak da bilinir. Avrupa ve Amerika’da sıklığı oldukça azdır. 20'li ve 30'lu yaşlarda başlama eğilimi göstermekle birlikte, her yaşta görülebilir. Erkeklerde, kadınlara göre biraz daha sıktır. Behçet Hastalığı'nın ülkemizde görülme sıklığı 10.000”de 37 olarak bildirilmiştir. Kabaca erişkin nüfusta her 250 kişiden birisinde Behçet Hastalığı olduğu düşünülmektedir. Hastalık özellikle genç erkeklerde daha ağır, kadınlarda ise daha hafif seyreder. Hastanın yaşı ilerledikçe Behçet Hastalığı”nın klinik bulguları gerileme eğilimine girer. Diğer bir anlatımla, yıllar geçtikçe hastalığın yatışması beklenir.
Tanıda belli bir yöntemle deriye iğne batırılması ile uygulanan "paterji testinden" yararlanılabilir fakat bu test hastaların ancak %50-60'ında pozitif bulunur. Paterji testi, ön kol derisine yapılan bir testtir. Hiç kullanılmamış bir enjektör iğnesinin girdiği deri bölgesinde 48-72 saat sonra sivilce benzeri bir çeşit deri reaksiyonu oluşmasıyla karekterlidir. Testin yapıldığı deri bölgesi, test sonucu görülene kadar ıslatılmamalıdır.
Tedavi
Hastalığın nedeni tam olarak bilinmediği için, Behçet Hastalığını tamamen geçiren veya yok eden bir tedavi söz konusu değildir. Ancak, iyi planlanmış bir tedaviyle, çoğu olguda hastalık baskılanmakta, hastanın yakınmaları giderilmekte, hastalığın ilerlemesi durdurulmakta ve yüz güldürücü sonuçlar alınabilmektedir. Tedavinin başarılı olması için, tedavinin tüm aşamalarında hekim ve hasta arasında sıkı bir işbirliği gereklidir. Tedavide amaç, yakınmaları azaltmak ve sakatlık ya da körlük gibi komplikasyonları (hastalığın neden olabileceği istenmeyen durumlar) önlemektir. Hangi ilacın seçileceği ve tedavinin ne kadar süreceği hastanın durumuna yani tutulan organ veya sistemlere bağlıdır. Bazı bulguların giderilmesi için bir kaç tedavinin bir arada kullanılması gerekebilir.
Topikal (yerel, bölgesel) tedavi: Ağrı ve rahatsızlığı ortadan kaldırmak için ülserlerin üzerine iltihabı azaltmak için kortikosteroid ya da acıyı azaltması için ağrı kesici merhem sürülebilir. Ağız ülserleri için gargara yazılabilir. Ağızdan alınan ilaçlar: Hastanın bulgularının şiddetine göre prednizolon gibi kortikosteroidler, azatioprin, siklosporin gibi immünosupresif (bağışıklık sistemini baskılayan) ilaçlar yazılabilir. Eğer bu ilaçlar bulgular üzerinde etkili olamazsa, siklofosfamid ya da metotreksat gibi diğer ilaçlar verilebilir. Tedavi etkili olsa dahi alevlenmeler görülebilir. Son yıllarda TNF-alfa engelleyici ilaçların da yararlı olduğuna ilişkin küçük olgu serileri vardır.
Behçet hastasının yaşamını kolaylaştıracak öneriler
- Kendinize sürekli bir doktor veya merkez seçin ve sık sık doktor değiştirmeyin.
- Kontrol zamanlarınızı kesinlikle aksatmayın. Kendinizi çok iyi hissetseniz bile, kontrol zamanınız geldiğinde lütfen kontrole gidin.
- Her bir kontrolde yeniden düzenlenen tedavinizin ve reçetenizin, bir sonraki kontrole kadar geçerli olacağını unutmayın.
- Kendi başınıza tedavinizde değişiklik yapmayın. Çok iyi bile olsanız, doktorunuzun onayı olmaksızın, kendi başınıza ilaçlarınızı kesmeyin.
- Kontrole giderken, mutlaka ilaçlarınızı veya kutularını da beraberinizde götürün. Doktorunuza ilaçlarınızı nasıl ve ne zaman içtiğinizi anlatın ve bir yanlışlık varsa, onun düzeltmesini sağlayın. Bu şekilde, bazı ilaçların yanlış kullanıldığı ortaya çıkabilir ve doğrusunu öğrenirsiniz.
- Mümkünse, kullandığınız her bir ilacın ne işe yaradığını öğrenmeye çalışın.
- Hastalığınızın yatışma ve alevlenmelerle seyrettiğini iyi bilin ve zaman zaman olabilecek alevlenmelere hazırlıklı olun.
- Behçet hastalığında mikropların ve mikrobiyal ürünlerin giriş yollarından birinin ağız bölgesi olduğu düşünülmektedir. Bu şekilde bağışıklık sisteminde anormal bir yanıta ortaya çıkabilir. Bu nedenle ağız ve diş temizliğinize özen gösterin.
- İlaç kutusu içinde yer alan tarifleri okuyabilirsiniz. Ancak lütfen şu noktaları aklınızdan çıkarmayın. Bu tariflerde, ilacı çıkaran firmanın yasal sorumluluğunu azaltmak amacıyla yan etkiler yazılmaktadır. Pratikte hemen hemen hiç görmediğimiz veya çok nadir olarak görülebilecek yan etkiler bile bu tariflerde yer alır. Her ilacın belirli yan etkileri vardır ve en iyisi sizin bu yan etkileri doktorunuzdan öğrenmenizdir.
- Hastalığınızla veya kullandığınız ilaçlarla ilgili aklınıza takılan her türlü problemi, doktorunuza sorun ve sormaktan çekinmeyin.
Behçet Hastalığı Sıkça Sorulanlar
Behçet hastalığı bulaşıcı mıdır?
Hayır, Behçet hastalığı bulaşıcı değildir.
Behçet hastalığının ailesel geçişle ilgisi var mıdır?
Behçet hastalığının kalıtımsal olduğuna dair şüpheler olsa da ispatlanmış değildir.İki kardeşten biri Behçet hastası iken diğeri gayet sağlıklı olabilir.
Behçet hastalığının cinsiyetle ilgisi var mıdır?
Hem kadın hem de erkeklerde kabaca eşit olarak görülür.
Behçet hastalığının yaş ile ilgisi var mıdır?
Çocukla 20-35 yaş arasında olmakla beraber her yaşta görülebilir. Çocuklarda ve 45 yaş üstünde nadirdir. Genç erkeklerin hastalıklarının daha iyi takibi gerekir.
Behçet hastalığı devamlılığı olan bir hastalık mıdır?
Evet, Behçet hastalığı kronik bir hastalıktır. Tekrarlayıcıdır, tekrarlama sıklığı hastadan hastaya değişir. Zamanla hastalık yatışır ve belirtiler yok denecek kadar azalır.
Bu belirtilerin hepsi beraber aynı hastada görülebilir mi?
Bazen görülebilir. Çoğunlukla ağız ve cinsel bölgede yara belirtileri birlikte olabilir.
Beslenmeme dikkat etmeli miyim?
Behçet hastalığında perhiz yapmaya gerek yoktur. Dengeli beslenmek yeterlidir. Ağız hijyenine dikkat etmek gerekir.
Egzersiz yapılabilir mi?
Ağır egzersizler (futbol, ağırlık kaldırma vb.) hariç yüzme yürüyüş gibi sporlar yapılabilir.
Seyahat etmenin sakıncası var mı?
Hayır yoktur. Fakat aşırı yorgunluk hastalığı aktive edebilir.
Sıcak-soğuk hava hastalığın seyrini etkiler mi?
Hayır etkilemez.
Ağızdaki ve cinsel organdaki yaralar bulaşıcı mıdır?
Hayır, bulaşıcı değildir.
Alkol ve sigara kullanılır mı?
Genel sağlık açısından kullanılması sakıncalı olabilir.
Yaraların çıkmaması için neler yapmak gereklidir?
Düzenli olarak doktor kontrolü, özellikle Behçet Merkezlerinin tercih edilmesi ve ilaçların düzenli olarak kullanılması gerekir.
Behçet hastalığı kötüleşir mi? Kansere çevirme ihtimali var mı?
Hayır, kötüleşmez. Tuttuğu organın işlevine göre hastalığın aktif olduğu dönemlerde yaşam kalitesi düşebilir. Kansere dönüşme riski de kesinlikle yoktur.
Behçet hastalığının tam olarak iyileşme ihtimali var mı?
Hastalık tam olarak ortadan kalkmamakla birlikte tedavi ile uzun dönemler şikayetsiz geçirilebilir.
Askerlik yapmanın sakıncası var mı?
Hayır yoktur. Fakat organ tutulumunun çeşidine ve ciddiyetine göre askerlik yapılmaması hususunda doktor tavsiyesi olabilir.
Ömürboyu ilaç kullanmak gerekli midir?
Hastalığın seyrine göre, doktor kontrolünde, ilaçsız takip edilecek dönemler de olabilir.
İlaç kullanırken hamile kalınabilir mi?
Hayır. İlaç kullanan hastaların hamilelikten korunmaları önerilir. Eğer ilaç kullanırken hamilelik oluşmuş ise mutlaka doktoruna başvurmalı ve doktorunun önerisi doğrultusunda hareket etmelidir.
Bebek isteniyorsa ne yapılmalı?
Eğer bebek isteniyorsa doktoru ile görüşüp hastalığın seyrine göre ilaçların kesilip kesilmeyeceği kararlaştırılır ve sonuca göre bebek düşünülür
Hulusi Behçet Kimdir?
Hulusi Behçet, 1889 senesinin 20 Şubat tarihçesin de, İstanbul şehrinde dünya’ya gözlerini açmıştır. Çocukluk döneminde çok zorluklar yaşamıştır ve annesini trajik bir şekilde kaybetmiştir. Behçet Hulusi annesinin ölümünden sonra babaannesine verilir ve bütün sorumlulukları ile babaannesi ilgilenir. Babası maarif müdürlüğü yapar ve işleri nedeniyle Hulusi Behçet, babaannesi ve babası ile Beyrut’a gitmek durumunda kalır. Eğitimin ilk dönemlerini burada bir Fransız okulunda almaya başlar ve Almanca, Fransızca ve Latince deyişlerini öğrenir. 1901 yılında Beşiktaş Rüştiyesinden mezun olup Askeri Tıbbiyeye girmeyi başarır. Lakin o dönemlerde Osmanlı devletin de sivil Tıp Eğitimi alabilmek mümkün değil hatta imkânsızdı diyebiliriz. Öğrenim aldığı okulda asistan olarak çalışma ya başlar ve dermatoloji ile cinsel yolla kişiden kişiye bulaşan hastalıkların araştırmasını yapar. Ardından bu alanlar hakkında ihtisas yapma kararı alır ve ihtisasını bitirir. Yaklaşık üç yıl sonra boy gösteren dünya savaşı sebebiyle Edirne ve Kırklareli hastanelerine gitmeyi yeğler.
I.dünya savaşının başladığı süreçlerde Hulusi Behçet Bey, Edirne de yer alan Askeri Hastanede, zührevi hastalıklar ve dermatoloji kompetanı olarak işlev yapmaya başlar. Görevi sırasında Halep cephesinden hastaneye gelen asker arasında ‘’şark çıbanı’’ vakası olan asker hastalar vardır. Hulusi Behçet bu durumu fark edince hastalık hakkında gece gündüz araştırmalar yapar ve hastalığın ilk bulgusu olan ‘’çivi’’’ semptomunu belirlemiştir. Gördüğü eğitimi daha da arttırmak için 1917 yılında Avrupa yolculuğa çıkar. Avrupa da gördüğü tıbbi eğitimi geliştirmek adına ilk önce Budapeşte gider ve ardından Berlin’e yolculuk eder. Bu sırada buralarda pek çok ünlü meslek taşları ile tanışma ve kaynaşma fırsatı bulur.
Yurda dönüş yapmasının ardından ilk kitabını çıkartmak için çalışmalar gösterir ve 1922 yılında ‘’Emraz-ı Cildiyede Laboratuvarın Kıymet ve Ehemmiyeti” adlı kitabını yayınlar. Türkiye’ye dönüş yapmasından ardından ilk önce serbest çalışmaya başlamıştır. Ardından kısa bir süre sonra Hasköy ‘’Zührevi Hastalıkları Hastanesinde’’ (haliç) başhekim olmuştur ve sonrasında ise ‘’Vakıf Gureba Hastanesine’’ geçiş yapmıştır. Aynı dönem içerisinde ikinci kitabı olan ‘’Frengi Tedavisi Hakkında Beynelmilel Anketlerim’’ adlı kitabını da bitirir ve yayınlar. Bu kitabının ardından üçün ve dördüncü kitabını çıkartmak için çalışmalara başlamıştır.
Bu durumun ardından dört yıl kadar sonra ‘’arpa uyuzu’’hastalığının bir ‘’pediculoide ventricous’’ isimli bir asalak, parazit ya da türlerinin meydana getirdiği ve hastalığın bu denli ortaya çıktığını göstermiştir. Deride meydana gelen mantar sorununun ve yüzeysel egzamaların yol açan türlerini ve bulgularını yurt içerinde tamamladı.
1923 senesinde meşhur olan bir diplomatın güzeller güzeli kızı Refika ile evlenme kararı alır ve kısa bir süre sonra evlenirler. Bu mutlu olan evliliklerinden bir tane kızları olur.
Tıp içerisinde gösterdiği çalışmalar ve titizlik sonucunda 1933 yılında İstanbul üniversitesi tıp fakültesi frengi ve deri hastalıkları kliniğinde kürsü başkanlığı ile profesörlük alanına atanma yaptı. Böyle eğitiminin profesörlük alanında gösterdiği çabalar dâhilin de ilk Türk profesör unvanını aldı ve ardından kısa bir süre sonra 1939 yılında ‘’ordünaryüs’’ profesör olmayı hak etti. 1934 yılında çıkan ilk soyadı kanunu ile Atatürk kendisine bir mektup yolladı. Ulu önderin göndermiş olduğu mektup da Behçet sözünden sıkça bahsettiği ve ne anlama geldiğini, ayrıca Türkçe bir söz olduğundan bahsetti. Bun durum sonrasında Hulusi Bey soyadını Behçet olarak kayıtlara geçirdi.1924 yılında Hulusi Behçet bir vaka ile karşılaşır. Bu kişinin genital bölge tarafında ülserlerin olduğunu, ağız içerisin de ve gözünde iridosikliti olduğunu fark eder. Hastanın daha önce gitti doktorlar ona verem veya frengi tanısını koymuştur. Ancak Hulusi Bey bu durumun alında yatan başka bir virüsün olduğu kanısı düşünür. Altı yıl sonra başka bir kadın hasta da aynı bulgular ile hastaneye Hulusi beyin yanına gelir. Başka bir taraftan diş sorunu yalayan bir hastanın Behçet beye sevk edilmesi, aynı hastanede çalışma gösteren başka bir Profesör ‘’Erich franc’’a gelen bazı hastaların Hulusi beye gönderilmesi halinde artık Hulusi Behçet bey nasıl bir durum ile karşı karşıya geldiğin farkına varır. Bu yeni gelişen durum karşısında Hulusi Bey, gece gündüz bu hastalık türü hakkında çalışmalara girişir. Çalışmaları sürdürürken bünyesi zayıf düşer ve koroner spazm geçirir. Ancak hasta iken de çalışmalarını hiç bırakmaz ve elinden gelen çabayı hasta yatağında sürdürmeye devam eder. İyileşmesinin ardından kısa bir süre sonra bilimsel toplantılara katılır ve araştırdığı bulguları oralarda yayınlar. 1974 yılında Cenevre de toplanan uluslararası deri hastalıklar kongresin de bulduğu kanılar hakkında bir bildiri sundu. Üreme organları çevresinde ve ağız da bulunan yaralar, gözde iltihaplanmalara sebep olan ve sendromun şimdiye kadar bir tedavisin bulunmadığını ve hastalığın yeni bir hastalık tablosu olduğunu açıklamıştır.
Zürih tıp fakültesinde görev yapan profesörlerden Miescher’in önerisi dâhilinde bu hastalığın adının ‘’Behçet hastalığı’’ olmasını kongreye sundu ve kabul edildi. Hulusi Behçet Bey başarının ve buluşunun ardından 8 Mart 1948 yılında, en verimli olduğu dönemlerde kalp krizi vakası geçirir ve hayata gözlerini yumar.
Yaşamını kaybetmesinin ardından, ABD’den Japonya’ya kadar pek çok ülke de adını yaşatan dernekler kurulmuştur. Kurulan bu kliniklere verilen ad ise ‘’Hulusi Behçet’ dir. Vefatının yaklaşık yirmi dördüncü yılında 1972 senesinde ‘’ Cumhuriyet Tıp Ödülü’’ Hulusi beye verilmiştir. Ödülü Hulusi beyin adına yaşatmak için TÜBİTAK aldı. 8 Mart günü Hulusi Behçet günü ilan edildi ve her sene bu dönemlerde anısına kutlamalar düzenlenmektedir.