HEDEF ORGAN NAKLİ ORANINI ARTIRMAK
Kronik böbrek hastalığının Türkiye için çok önemli bir halk sağlığı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Süleymanlar, Türkiye’de yetişkin her 18-2 0 kişiden birinde bu hastalığın var olduğunu ve ülke nüfusunun 7.5 milyonunu ilgilendirdiğini aktardı. Bu tür hastalığı olanların yaşamının ancak diyaliz veya organ nakliyle mümkün olduğunu anlatan Prof. Dr. Süleymanlar, hiç diyalize girmeden hastaları organ nakliyle sağlığına kavuşturmanın en büyük hedefleri olduğunu vurguladı.
TÜRKİYE’DE 250 HASTADA UYGULANIYOR
Organ nakli imkanı bulamayan hastalar için son 5 yıldır ’ev diyaliz’ yönteminin gündeme getirildiğini belirten Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, evde diyalizde halk arasında karından diyaliz olarak bilinen ’periton diyalizi’ yöntemini tercih ettiklerini kaydetti. Ev diyalizlerinde hastayı çeşitli eğitimlerin ardından tedavinin içine daha aktif şekilde dahil ettiklerini vurgulayan Prof. Dr. Süleymanlar şöyle konuştu:
"Evde diyaliz uygulaması ülkemizde yeni bir tedavi. Şu an Türkiye’de 250 hastanın bu tedaviyi başarıyla uyguladığını ve bunlardan herhangi bir kayıp olmadığını keyifle görüyoruz. Ev diyalizinde hasta cebinden bir kuruş para harcamıyor. Bütün makine, teçhizat, su sisteminin kurulması Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) desteği ve ilgili sponsor firmaların bu konudaki gayretleri ve destekleriyle yürüyor."
EVDE DİYALİZ YAŞAM SÜRESİNİ UZATIYOR
Evde diyaliz yönteminin en büyük avantajının daha uzun diyaliz imkanı sağlaması olduğunu dile getiren Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, özellikle gece diyaliz yapılmasını tercih ettiklerini, bu sayede hastaların gündüz sağlıklı bir insan gibi davranabildiğini belirtti. Diyaliz süresinin yüksek olmasının kişinin yaşam süresi yönünden de çok ciddi artıları olduğunu belirten Prof. Dr. Süleymanlar, "Yaşam süresini diğer diyalize göre uzatıyor. Kansızlık, kemik problemi, beslenme, tansiyon gibi sorunları bu vakalarda daha az görüyoruz" diye konuştu.
FASTFOOD’DA TUZ MİKTARI MÜTHİŞ
Toplantıda fastfood tarzı yiyeceklerin böbrek rahatsızlıklarına etkisinin ne olduğuna ilişkin soruyu yanıtlayan Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, şöyle dedi:
"Fastfood bir defa son derece sağlıksız beslenme tarzı. Biz hastalığı tedavi ederek değil, hastalık olmasını önleyecek tedbirler alarak önlemeyi çok önemli hedef sayıyoruz. Ülkemizin tuz alışkanlığı artık dünyaya manşet oldu. Dünyada en fazla tuz tüketen millet olduğumuz sabit. Tuzun yapmadığı şey yok; tansiyon, kalp problemi, böbrek hastalığına katkı, mide kanserinden tutun da osteoporoza da katkısı var. Fastfood’da hakikaten tuz miktarı müthiş. Köftesinde, patatesinde, ekmeğindeki o tuz miktarıyla zaten o kişi günlük tuz ihtiyacının iki katını alıyor. Fastfood tarzı yaşam hipertansiyon, obezite, şeker, böbrek ve kalp hastalığı demektir."
SADECE EKMEKTEN 7- 8 GRAM TUZ ALIYORUZ
Türk insanının tuz kaynaklarına bakıldığında ilk sırada ekmeğin geldiğini söyleyen Prof. Dr. Süleymanlar, "Ülkemizde 400 gram ekmek tüketiliyor. Sadece ekmekten 7- 8 gram tuz alıyoruz. Bunun yanında hazır gıdaların korunması, peynir, zeytin, ev salçası, turşu eklendiği zaman karşınıza 18 gram gibi devasa bir rakam çıkıyor. Özellikle okul kantinlerinde tuzu yüksek, doymuş yağ asitleri çok yüksek olan gıdalar mutlak şekilde kısıtlanmalı" ifadelerini kullandı.