Arizona Üniversitesi’nden Peter Rhee ve Maryland Üniversitesi’nden Samuel Tisherman, ölü bedenleri ‘suspended animation’ denen “askıda (bekleyen) canlandırma” yöntemi ile saatlerce hayatta tutabiliyor. Şimdilik sadece hayvanlar üzerinde denenen yöntem yakında radikal bir medikal uygulama olarak geliştirilecek: sırasıyla vücudu kanından arındırma ve vücudun ortalama sıcaklığının 20 santigrat derece altına kadar soğutma süreçlerini kapsayacak.
Tam bu andan sonra ölüm sebebi olan bozukluk giderilince kan tekrar toplardamarlar aracılığıyla geri pompalanacak ve vücut yavaşça geri ısıtılacak. Deney sırasında vücuda kan verildikçe bembeyaz olan ten renginin tekrar pembeleştiği kaydedildi. Ayrıca belirli bir sıcaklıktan itibaren kalp titreşmeye ve kendiliğinden çalışmaya başlıyor. 30 santigrat civarında kalp titreştikten sonra bu titreşim vasıtasıyla ısınarak daha çok çalışır hale geliyor. Araştırmadaki geri döndürülen hayvanlar çok düşük derecede hastalık belirtileri gösterdiler, çoğunlukla geri döndürüldükleri anda halsiz ve dalgın durumda iken bir gün içinde kendilerini toparladılar ve normale döndüler.
Genel olarak teknik, bir ölüm aldatmacası gibi görünüyor. Ölümü, vücudu bilerek ve isteyerek işlemez hale getirip, sorunu çözdükten sonra hayata geri döndürerek – ‘suspended animation’ – aldatıyoruz.
Haberi ve içindeki terimleri duyunca algımız direk bilim-kurgu filmlerindeki insanları dondurup yüzlerce binlerce yıl sonra tekrar yaşatma sahnelerine yönelecektir. Bundan farklı ve daha akılcı bir yöntem ile bunun artık mümkün olduğunun bilinmesi son derece önemli ve uygulanabilir olması da hiç de uzak bir gelecek değil.
1960’larda Peter Safar ile birlikte çalışan (Safar göğüs kafesine basınç uygulayarak kalbi tekrar atar hale getiren kalp masajını –cardiopulmonary resuscitation (CPR) -bulmuştu) Tisherman ” Bu buluş ile bilim dünyasında ciddi bir yer edinen “hayata geri döndürme” operasyonları şimdi çok daha gelişti ve ‘bir kez öldüysen geri dönüş yoktur’ mottosunu hatta dogmasını yıktı ve yıkmaya devam ediyor. ” şeklinde bir açıklamada bulundu.
Bulanık çizgi
Aralık 2013’teki bir rapora göre bir yıl içinde ameliyatlara giren ve hastayı kaybettiğini düşünen doktorlar %50 oranında ‘Lazarus phenomena’ olarak bilinen kalbin kendiliğinden yeniden atmaya başlaması durumunu gözlemledi ki böyle araştırmalar için bu oranın önemini söylemeye bile gerek yok.
Oranın büyüklüğünden bağımsız olarak ise, kalp durduğu anda kan ve dolayısıyla oksijen gitmeyen organlar her dakika biraz daha ölüyor, özellikle beyin.. Doktor Safar bu konuya da bir çözüm bulmuştu; vücut ısısını 30 dereceden daha fazla düşürerek ve vücudu buz kalıplarına gömerek ölü vücuttaki hücrelerin daha yavaş bir metabolizmayla çalışarak daha az oksijene ihtiyaç duymalarını ve daha geç ölmelerini sağlamıştı.
Zaman Çalmak
Araba kazaları veya silahla yaralanmalar sonucunda kalbi duranlar için bu kadar uzun zaman alan bir yöntem şu an için uygulanabilir değil. Bilim insanları bunun için vücudun alt kısmına giden atardamarları kapatmayı, daha sonra göğüs kafesini açmayı ya da kalp masajı yapmayı tercih ediyor ancak mevcut durumda yaşama dönme şansı %10’larda kalıyor.
Bunun yerine Tisherman, vücut sıcaklığını 10 – 15 derece düşürerek cerrahlara iki saat daha kazandırıyor ve hepsinden daha önemlisi vücutta zaten işe yaramayacak olan kan son damlasına kadar alınıyor ve vücudu daha da hızlı bir şekilde soğutacak olan tuzlu su onun yerine enjekte ediliyor.
Ölen Birisini Hayata Döndürmek Mümkün mü?
20 yıldan fazladır Rhee ve diğerleriyle birlikte bu uygulamanın uygulanabilir ve güvenli olduğuna dair bir portfolyo hazırlığında olan Tisherman, ölümcül yaraları olan domuzlarla bir çok deney yaptı. Ölüm aşamasında hızla soğutulan ve neredeyse bembeyaz bir et gibi kalan domuzların 2 santigrat derecede yapılan uygulamalardan sonra %90 oranında hayata döndürüldüğü kaydedildi. Rhee’ye göre Dünya’da bundan daha inanılmaz bir gözlem tecrübesi olamaz.
Hayata geri döndürülen hayvanlar bir seri teste tabi tutularak öncelikli olarak beyin hasarları ölçüldü. Ölümlerinden hemen önce eğitilen domuzlar ile hayata döndürüldükten sonra eğitilen hayvanlar arasında beyin aktivitesi farkı görülmedi. Bu neredeyse tüm araştırmanın en can alıcı kısmı, çünkü bu hayata geri döndürme operasyonunun beyine ve hafızaya hiç zarar vermediği anlamına geliyor.
Denenebilir vakaların azlığından ötürü sonuçları konuşmak için henüz çok erken olsa da Pittsburgh’daki bir hastanede denemelere başlandı. Medikal araştırma açısından hayvan deneylerinden insanlara tam anlamıyla geçme süreci elbette bir miktar zorluk barındırıyor.Bu sorunlardan birisi insanların operasyon sonrası alacakları kanın bulunması ve yeterli olması (kan sırasında bekleyen binlerce insanın hepimiz farkındayızdır) ancak hayvanlar hali hazırda kendilerinden alınan kanı alıyor olması.
Eğer deneyler plana göre giderse, araştırmacılar bu yöntemi diğer travmatik durumlar için de deneme niyetindeler. Şu an için denek olarak seçilen silah yaralanması olan (dış yaralanma ve kanama) hastaların seçilmesinin sebebi kanayan bölgenin kolay tespit edilmesi. Bundan sonraki aşamada iç kanama yaşayan araba kazalarındaki kazazedeler üzerinde çalışılacak. Belki daha sonra kalp krizi ve diğer hastalıklara maruz kalan insanlarda da denenebilecek.
Bu araştırmadaki başarı “suspended animation” (bekletilmiş canlandırma) tekniğinin kullanılacağı yeni araştırmaları ve formları da gündeme getirecek. Bilim insanları şimdi vücuda verilecek tuzlu suya eklenecek bir ilaç kokteylinin ölüme sebep olan hasarlı bölgeyi iyileştirme ve metabolizmayı daha da düşürme işlevi görebileceği üzerine tartışıyorlar. Bu ilaçlar veya kimyasallar çeşitlenebilse de şimdilik özellikle antioksidanlar ve antibakteriyeller ve hidrojen sülfit gibi metabolizma düşürücüler üzerinde duruluyor.