İÇİNDEKİLER:
Hemoglobin Nedir? Talasemi (Akdeniz Anemisi) Nedir? Talasemi (Akdeniz Anemisi) Hastalık Nasıl Geçer? Talasemi (Akdeniz Anemisi) Tanısı Nasıl Konulur? Talasemilerde (Akdeniz Anemisi) Klinik Nasıldır? Talasemi (Akdeniz Anemisi) Nasıl Tedavi Edilir? Talasemi (Akdeniz Anemisi) Yan Etkileri Talasemi (Akdeniz Anemisi) Hastalığının Önlenmesi1) HEMOGLOBİN NEDİR? Hemoglobin oksijeni kanda taşıyabilmek için ileri derecedeözelleşmiş bir yapıdır.
Normalde kanda mm3’te 4-6 milyon kadar bulunan Kırmız Kürelerin (Eritrositlerin) içinde bulunurlar.
Hemoglobin içinde demir bir çekirdeğin olduğu “hem” yapısı ile “globulin” ismi verilen bir protein yapıdan oluşurlar. Globulin yapısında 2 farklı zincir bunur. Örneğin erişkin bir kişide % 98 oranda bulunan Hemoglobin A’da 2 adet alfa ve 2 adet beta zinciri bunur.
Alfa zinciri 141 Aminoasit (AA) den oluşur.
Beta zinciri 146 AA’ten oluşur.
Fötal dönemde ise oksjiene çok daha duyarlı olan GowerI, Gower II, Porrtlant I ve Fötal Hemglobin (F) üretilir.
Şekilde görüldüğü gibi 6.haftada epsilon ve zeta zincirlerinin üretimi hemen azalmakta, Hemoglobin F ise doğumla birlikte düşmeye başlamakta ve 6.aydan itibaren %1’ e düşmektedir. Hemoglobin hakkında detaylı bilgiyi burada bulabilirsiniz!
2) TALASEMİ (AKDENİZ ANEMİSİ) NEDİR? Talasemi; hemoglobinin protein parçasını oluşturan zincirlerdeki üretim hatasına bağlı kalıtsal bir hastalıktır.
Talaseminin Mokelüler Temeli Nedir? Talasemilerdeki temel problem; Hemoglobinin , protein kısmını oluşturan golulin zincirindedir. Erişkin bir kişide % 98 oranda Hemoglobin A bulunur. Hemoglobin A’nın protein yapısında ise 2 adet alfa ve 2 adet beta zinciri mevcuttur.
Bu zincirlerin üretimindeki azalmalar talasemiye neden olur. Alfa zincirindeki eksiklikler alfa, beta zincirindeki eksiklikler beta talasemi olarak isimlendirilir. Oluşan anormal hemoglobin molekülleri anemiye neden olurlar.
Alfa zincirler insanda 16.kromozomda üretilirler. Her iki ebeveyden 2’şer gen geçer.
Talasemi İsmi Nerden Gelir? Talasemiyi ilk kez 1925 yılında Thomas Benton Cooley ve Pearl Lee isimli doktorlar tanımlamıştır. Bu hasta Akdeniz orjinli bir talasemi hastasıydı. Bu nedenle hastalığa bazen Cooley Anemisi yada Akdeniz Anemisi densede bu tanım beta talaseminin ağır tipini tanımlamak için kullanılır.
Bir patolog olan George Whipple ve Pediyatrist William Bradford “Talasemi” ismini önerdiler. Yunanca “Thalas” (Deniz ) ve “emia”(kan ) kelimelimerinin birleşmesinden köken alır. Hastalık daha çok deniz kenarında görüldüğü için “Deniz kenarında görülen anemi “ anlamında kullanılmıştır.
Talasemi Nerelerde Görülür?
Kuzey Afrika, Ortadoğu, Hindistan, Çin, Güneydogu Asya gibi sıtmanın sık oldugu ülkelerde Avrupa ve Amerika’da yüksek oranlarda gözlenmektedir.
Dünya Saglık Örgütü’nün bildirilerine göre dünyada talasemi ve anormal hemoglobin tasıyıcı sıklıgı %5,1’dir ve yaklasık 250 milyon taşıyıcı vardır.
Ülkemizde Durum Nedir? Türkiye'de talasemi ile ilgili çalışmalar 1957 yılında Muzaffer Aksoy tarafından başlatılmıştır. Çavdar ve Arcasoy tarafından talasemi sıklığını gösteren ilk çalışmalar yapılmış ve Türkiye’de hastalığın taşıyıcılık oranı %2,1 olarak bildirilmiştir. Ülkenin farklı bölgelerinde farklı görülme oranları belirlenmiştir. (%0,6-12 arasında).
3) TALASEMİ (AKDENİZ ANEMİSİ) NASIL GEÇER? Hastalık genetik olarak geçer. Aşağıdaki resimlerde her ikisi taşıyıcı olan ve birisi sessiz taşıyıcı olan ailedeki durumu özetlemektedir.
4) TALASEMİ (AKDENİZ ANEMİSİ) TANISI NASIL KONULUR? Tanı için en önemli yaklaşımlardan birincisi iyi bir hasta hikâyesi alınmasıdır. Ailesinde bu hastalık bilinen, taşıyıcı ya da hasta olduğu bilinen çiftler arasında evlilik yapıldığı zaman hastalık mutlaka düşünülmelidir.
Hastaların yakınmaları haf anemi bulgularından ağır anemi bulgularına kadar olabilir.
Yapılan testler arasında:
Hemogram (Tam Kan Sayımı) Periferik Yayma Hemoglobin Elektroforezi HLPC PCR testleri sayılabilir.5) TALASEMİLERDE (AKDENİZ ANEMİSİ) KLİNİK NASILDIR? Alfa ve beta hastalar kabaca üçe ayrılabilir. Taşıyıcı, orta (intermedia ) ve ciddi (major).
Taşıyıcılarda hafi anemi dışında çoğunlukla bulgu olmaz.
Orta ve Ciddi Anemilerde: Büyümede gecikme ve gecikmiş püberte: Anemi çocuk büyümesni geciktirebilir. Kemik Problemleri: Talasemi kemiklerde genişlemeye yol açabilir. Kemik iliği içerisinde kan hücrelerini üreten süngerimsi doku bulundurur. Kemik iliği genişlediği zaman kemikler normalden daha fazla büyürler. Bu nedenle daha kırılgan hale gelirler ve kolayca kırılabilirler. Dalak Büyümesi: Dalak vücudun enfeksiyonla savaşmasına ve istenmeyen materyalin atılmansa yardımcı olur.
Bir kişi talasemi olduğu zamandalak normalden daha fazla çalışır.Dalak büyüdükçe anemi daha ağırlaşır. Bu nedenle dalağın ameliyatla alınması gerekebilir.
Hemoglobin H hastalığı ya da beta talasemi major ( Cooley Anemisi) olan hastalar Talaseminin ağır tipine girerler. Bulgular yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıkar. Anemi dışında:
Soluk ve cansız bir görünüm Zayıf iştah Koyu idrar (kırmızı kan hücrelerinin yıkının bulgusudur) Büyüme pubertede gecikme Sarılık (deri veya göz akı sarımtırak bir renk alır) Dalak, karaciğer ve kalp te büyüme Kemik sorunları (özellikle yüz kemikleri)Şeklinde semptomlar görülebilir.
6) TALASEMİ (AKDENİZ ANEMİSİ) NASIL TEDAVİ EDİLİR? Talasemilerde tedavi hastalığın derecesine bağlıdır. Alfa veya beta talasemi taşıyıcılığı olan hastalarda çoğunlukla tedaviye bile gerek kalmaz.
Orta ve ağır anemilerde ise mutlaka tedavi gerekir. Bu tedavinin üç tanesi standarttır:
Yeni tedavi olanaklar konusunda çalışmalar sürmekteyse de bunların çoğu test aşamasındadır ve çok az kullanılırlar.
Kan transfüzyonu: Kırmızı kan hücrelerinin transfüzyonu orta ya da şiddetli talasemili hastalarda ana tedavidir. Bu tedaviyle hastalara normal hemoglobin ile sağlıklı kırmızı kan hücrelerinin verilmesi amaçlanır.
Kan nakli sırasında, kanın verilebilmesi için damarlara iğne ile girilir (intravenöz-İV).Kan verilmesi genellikle 1-4 saat sürer.
Kırmızı kan hücreleri yaklaşık olarak sadece 120 gün yaşarlar. Bu nedenle sağlıklı kırmızı kan hücrelerinin düzeyini korumak için transfüzyon gerekebilir.
Eğer hemoglobin H hastalığı ya da beta talasemi intermedia varsa, her zaman değil de ihtiyaç duyulduğu zaman kan nakli gerekebilir.
Örneğin, yorgunluğa neden olacak şiddetli anemi ya da enfeksiyon durumlarında kan gerekebilir.
Talasemi Majorun olan hastalarınsa düzenli kan transfüzyonuna ihtiyaçları vardır (genellikle her 2 4 hafta). Bu nakiller normal hemoglobin ve kırmızı kan hücre düzeyinin korunmasına yardımcı olur.
Kan nakli hastaların kendisini daha hissetmesine, normal aktivitelerden keyf almasına ve erişkinliklerine ulaşmalarına yardımcı olur. Bu tedavi yaşamsal öneme sahiptir.
Ancak transfüzyonla bulaşan enfeksiyonlar ( Sifiliz, Hepatit, AIDS) açaısından büyük risk taşırlar. Bununla birlikte kan bankalarında bu testler büyük bir dikkatle yapılmaktadır.
Demir Şelaşyonu: Kırmızı küreler içindeki hemoglobin demir açısından son derece zengindir. Bu nedenle kan nakli sırasında hastalara önemli ölçüde demir yüklenmesi yapılır. Fazla demirin vücuttan atılması konusunda mekanizmalar son derece yetersizdir.
Fazla demir Kalp, Karaciğer gibi dokularda birikir ve hasara neden olur.
Bu hasarın azaltılması için hastalara demiri bağlayan (şelatör) ilaçlar verilir.
Desferoksamin; demiri bağlayan sıvı formdaki ilaçtır. Hastalara damar yolundan ya da cilt altından verilir. Hastalar genellikle infizyon pompası denilen bir pompa ile geceleri uyurken kullanırlar. Bu tedavi zaman alıcıdır, bazen de ağrılı olabilir. Yan etkileri arasında görme ve işitme ile sorunlara yol açması sayılabilir.
Deferasiroks: Günde bir kez oral olarak alınır. Yan etkileri arasında baş ağrısı, bulantı, kusma, diyare, eklem ağrısı ve halsizlik sayılabilir. Deferibron: Bir diğer oral şelatördür.
Folik Asit tedavisi Folik asit kırmızı kürelerin sağlıklı kalmasına yardımcı olan bir vitamindir. Demir şelasyonu ve kan transfüzyonu ile standart olarak her hastaya verilir.
Diğer Tedaviler Hastalığın tedavisinde yeni yöntemler henüz test aşamasındadırlar ve son derece az kullanılmaktadır.
Kan ve İlik Kök Hücre Nakli Sağlıklı bir kişiden (Donör ) alınan sağlıklı kan veya kemik iliği nakliyle hastanın kemik iliğine sağlıklı kök hücreler aktarılır. Kök hücreler kemik iliğinde kırmızı kan hücrelerini ve diğer kan hücrelerini üretirler.
Kök Hücre Nakli talasemili hastalarda tek tedavi edici yöntemdir. Bununla birlikte kemik iliği nakli yüksek riskli bir işlemdir ve hstaların çok azı uygun donör bulma şansına sahiptir.
Gelecekteki Tedaviler Araştırıcılar talasemi tedavisinde yeni yönemler bulmak için çalışmaktadırlar. Olası yöntemlerden bir tanesi gen tedavisi yöntemiyle hastanın kemik iliğindeki kök hücrelerini normal kan üretmesini sağlamaya çalışmaktadır.
Bir diğer yaklaşım ise hastaların Hemoglobin F düzeyini artırmaya çalışmaktır. Doğumdan önce kanda ağırlıklı bulunan hemoglobin F hastalığa karşı koruma sağlar.
7) TALASEMİ (AKDENİZ ANEMİSİ) YAN ETKİLERİ Günümüzde tedavi olanaklarının daha iyi olması nedeniyle talasemili hastaların yaşam süresi uzamıştır. Bu nedenle hastalığın yan etkileri daha çok görülmeye başlanmıştır.
Kalp ve Karaciğer Hastalıkları Talasemilerde düzenli kan transfüzyonu için standart bir tedavidir. Kan tranfüzyonu sonucu hastalara demir yüklenmesi ortaya çıkabilir. Bu fazla demir demir; organ ve dokularda, özellikle kalp ve karaciğerde birikerek zarar verebilir.
Demir birikimi sonunda kalpte oluşan Kalp hastalığı kişilerin ölüm başlıca nedenidir. Kalp hastalığı kalp yetmezliği, aritmi (düzensiz kalp atışları) ve kalp krizini içerir.
Enfeksiyon Talasemili hastalarda enfeksiyonlar hastalığın önemli bir nedeni ve ikinci en sık ölüm nedenidir. Dalağı alınmış hastalarda enfeksiyonra direnç azalmıştır ve bu hastalar daha yüksek enfeksiyon riski altındadırlar.
Kemik Erimesi (Osteoporoz) Talasemili hastalarda kemik erimesi (osteoporoz ) ciddi bir risktir. Kemikler daha kırılgan haldedirler.
8) TALASEMİ (AKDENİZ ANEMİSİ) HASTALIĞININ ÖNLENMESİ
Hastalığın önlenmesinde en önemli yol genetik danışmanlık hizmetidir. Hastalığın yaygın olduğu yerlerde halkın bilinçlendirilmesi son derecede önemlidir. Tarama testlerinin devreye girmesiyle hastalık azaltılabilir.
Prenatal tanı merkezleri hastalığın engellenmesinde son derece önemli rol oynarlar.