Prof. Mustafa Budak Erzurum kongresi tutanaklarından çok önemli bilgiler paylaştı.
Erzurum Kongresi raporunda özellikle Türkler ve Kürtlerin kader birliğine dikkat çekiliyordu. Propaganda edildiği üzere Ermeniler ile Kürtlerin aynı ırktan olmadıkları gibi, Ermenilerin Hıristiyan, Kürtlerinse Müslüman oldukları, Kürtler ile Türklerin tarihî, dinî, siyasî ve kültürel yönlerden birbirlerine daha yakın bulundukları ortaya konulmuştu. Bu husus, raporda şu veciz cümleyle ifade edilmişti: “Vilayât-ı Şarkiyye’de Türk Kürtsüz, Kürt Türksüz yaşayamaz”. Bu yakınlığın deyim yerindeyse “çimentosu” İslam diniydi. Millî Mücadele tarihi literatüründe üzerinde pek durulmamış olan bu rapor, birçok noktadan dikkat çekicidir. Bu kongre Erzurum ile Trabzon’un Rum ve Ermeni iddialarını reddettiğini açık bir şeklide tüm dünyaya haykırmıştır. Bu da tutanaklara “Osmanlı anavatanından ayrılmazlığı” olarak da yansımıştır.
Sadece Türk - Kürt birlikteliğine vurgu yapmakla kalınmamış, bu iki kavmin geçmişte olduğu gibi gelecekte de yaşayacakları coğrafyanın sınırlarını çizmekten geri kalınmamıştı. Şöyle ki: "Musul'un cenubundan başlayarak Urfa'ya, haleb'e ve Bahr-i Hazer'den başlayarak Anadolu'ya kadar uzanan arazide Türkler ekseriyeti teşkil etmekte ve Kürt mecmuaları bu iki hat arasında ve aynı zamanda Türklerle karışık bir halde bulunuyorlar"
Bu sözlerle Türk - Kürt ayrılığı reddedilmekte, yaşadıkları coğrafyanın sınırları çizilmekteydi. Bunun iki anlamı vardı:
1 - Doğu vilayetlerinde Türkler ve Kürtler çoğunluk halinde yaşadıklarından dolayı bölgeyle ilgili Ermeni iddiaları geçersizdi.
2 - Tam olamamakla beraber Türkler ile Kürtlerin yaşadıkları coğrafyaya işaret etmek suretiyle Misak-ı Milli'de kriter olarak belirtilen sınırlar veriliyordu. Daha açık söylersek, Türkler ile Kürtlerin birlikte yaşayacakları ortak hayat alanını ortaya koymaktaydı.