Piramit Haber

Felaketten hemen sonra ocağa ilk inen kişiydi..

Türkiye

Ekmek parası için girdikleri madenden çıkarılan cansız bedenleri, şimdi ünlü Kırkağaç kavunlarını saklamak için kullanılan soğuk hava deposunda... İsimleri anne, baba, bacı, eş, evlat ya da yavuklularının yürek dağlayan çığlıklarında yankılanıyor!

Ali Günaydın... Beş yıllık madenci. Kardeşi Akif de kendisi gibi maden işçisi.
Tek farkları, birbirine komşu iki ayrı ocakta çalışmaları. Olay günü ikisi de Sabah vardiyası için evlerinden çıkıyor... Her gün yaptıkları gibi birbirleriyle helalleşip, binlerce metre aşağıdaki görev bölgelerine indiler. Ağabey Ali, paydos sireni çaldığında derin bir ‘oh’ çekti; bugün de kazasız belasız geçmişti.
O an felaket haberi geldi, komşu ocaktan... Kardeşinin de aralarında olduğu 800’ü aşkın madenci, mahsur kalmıştı.

Hemen koştu; yangın çıkan ve yetkilerinin ne yapacağını şaşırdığı kapıdan ocağa indi. Tek başına ve korumasız... Ali çılgınlar gibi kardeşi Akif’i arıyordu. Zifiri karanlıktaki dar hollerde, bastığı her yer birbiri üzerine yığılmış işçi cesetleriyle doluydu. Akif... Akif diye bağırıyordu ama ses gelmiyordu. Koşarken yuvarlandı, bir ‘ceset duvarı’na çarparak durabildi.
 
Kardeşinin cesedini taşıdı

“60 kişi kadar vardı” diyor kendisi. Birbirlerine sarılmış işçi arkadaşlarının cansız vücutlarını ayırdı. Üç-beş derken ne kadar cesedi sağa-sola çektiğini hatırlamasa da, Akif’i gördü. Sarıldığı arkadaşından ayırdı, nefesini yokladı. Gözleri fırlayacakmış gibi büyümüş kardeşi soluk almıyordu.
Sırtladı, yanan taşıma bandından yükselen ve yüzünü yalayan alevlere aldırış etmeden çıkışa koştu.

45 derecelik bir eğim vardı. Koştu, koştu... Sırtındaki kardeşiyle maden çıkışına ulaştı. Ama geç kalmıştı... Akif’i, 32 yaşındaki kardeşi artık yaşamıyordu. Maden faciasındaki bu gerçek öykü, aslında, o gün yaşanan yüzlerce trajediden sadece biri...

'Kaza diyorlar ama...'

Ali ile gece 03.00 sularında Kırkağaç’taki soğuk hava deposunun önünde karşılaştık. Ağlıyordu. Sabah şakalaşarak ayrıldığı kardeşinin cesedini taşımanın şokunu henüz atamamıştı; isyan ediyordu.

Felaketten hemen sonra ocağa ilk inen kişiydi ama yetişememişti, kurtaramamıştı kardeşini.
“Ben bile geç kaldım. Yüzlerce kişinin halini artık siz düşünün” dedi; şöyle devam etti:
“Kardeşim 1200 lira aylıkla çalışıyordu. Trafo nasıl patlar aklım almıyor. Büyük ihmal. ‘Kaza’ diyorlar ama felakete böyle bakmak, hayatlarını kaybeden madencilerin kemiklerini sızlatmaktır.
Ellerimle çıkardığım kardeşimin cansız bedenini bile göstermiyorlar. Sorumluların ihmalleri; bilirkişi ya da müfettiş raporlarıyla değil, sağ çıkan arkadaşlarımızla konuşarak tespit edilmeli.
Yazıklara olsun bu ülkeye...”
Sıradaki Haber
Mobil Sayfaya Dön
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.