Demirtaş, Gezi sürecinde yaptığı “Gezi direnişiyle değil, bu halk hareketini askeri darbeye kadar götürebilir miyiz diyenlerle aramıza mesafe koyduk” açıklamaya ilişkin ise, "Bir partinin eş genel başkanı olarak mesajımın maniple edilmeyeceği bir formatta konuşmalıydım. Bu yönüyle geriye dönüp baktığımda evet, çarpıtmaya alan açtım ve çarpıttılar" ifadesini kullandı.
Evrensel'den Fatih Polat'a konuşan Demirtaş'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
-Palu’dan göç edip Diyarbakır’a gelmiş muhafazakar ve yoksul bir ailede büyüdünüz. Babanız işçi, anneniz ev hanımı. 7 kardeşsiniz. En büyüğünüz sizden önce Kürt siyasetinde eş başkanlık yapan Nurettin ağabeyiniz. O işletme okudu. Sizden küçük kız kardeşiniz öğretmen, ondan küçük kız kardeşiniz avukat, erkek kardeşiniz tekstil mühendisi. En küçük iki kız kardeşlerinizden biri öğretmen diğeri tasarımcı. Siz de önce İzmir’de işletme sonra da Ankara Üniversitesinde hukuk okudunuz.Yoksul bir ailede 7 çocuğun 7’sinin de bu düzeyde okuyabilmesi nasıl mümkün olabildi? Anne ve babanızın özel bir hassasiyeti oldu mutlaka...
Olmaz mı, bütün yoksul ailelerde, emekçi ailelerinde aynı kaygı vardır. İmkanları içerisinde iyi bir eğitim vermek için bütün aileler anne babalar fedakarlık yapıyorlar. Bizim ailemizde de öyleydi. Annem örneğin dikiş dikerdi. Ev hanımıydı ama terzilik de yapardı aynı zamanda evin bütçesine ve çocukların okul masraflarına yetişebilmek için. Biz küçüklük yaşlarından sonra çalışmaya başladık. Ne iş olsa, ne iş bulsak yapmaya başladık. Amcamların, dayımların fırınında, babamın dükkanında çalıştık...
Ayakkabı boyacılığı da yaptık, çekirdek de sattık. Tatlı da sattık, su da sattık. Diyarbakır koşullarında çocukların gençlerin yapabileceği ne iş varsa, biz de onlarla uğraştık. Aile bütçesine katkı sunmaya çalıştık. O zor kıt kanat zamanlar içerisinde üniversite okuyabildik. Öğrenciyken de çok para harcayan, aileye külfet olan bir şeyimiz olmadı. Hiçbir kardeşimin de böyle olmadı. Annemizin babamızın ne zorluklarla bize para gönderdiğini biliyorduk.
Ayakkabı boyacılığı da yaptık, çekirdek de sattık. Tatlı da sattık, su da sattık. Diyarbakır koşullarında çocukların gençlerin yapabileceği ne iş varsa, biz de onlarla uğraştık. Aile bütçesine katkı sunmaya çalıştık. O zor kıt kanat zamanlar içerisinde üniversite okuyabildik. Öğrenciyken de çok para harcayan, aileye külfet olan bir şeyimiz olmadı. Hiçbir kardeşimin de böyle olmadı. Annemizin babamızın ne zorluklarla bize para gönderdiğini biliyorduk.
Babamın annemin çok desteği oldu. İkisi de okumamışlığın ne demek olduğunu biliyordu. İkisi de okul okuyamamışlar. Ve o ezikliği hep yaşamışlar. Onu bize yaşatmak istemediler herhalde. Her şeyi göze aldılar okuyabilmemiz için.
Çocukluğunuzda evde Kürtçe konuşuluyordu herhalde?
Kürtçenin Zazaca lehçesi konuşuluyordu. Annem babam daha çok onu kendi aralarında konuşuyorlardı. Ama ikisi de çat pat bildikleri Türkçeyi bize de öğretmişler.
HABER İÇİN TIKLA