Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Coğrafi Bilgi Sistemleri biriminde işçi olarak çalışan Meral Şurabatır, Marmara Depreminin meydana geldiği gece ağabeyi Metin Şurabatır ile birlikte Yenimahalle Sivrihisar Caddesi'ndeki 8 katlı Tarhan Apartmanı'nın 4'üncü katta oturan teyzesi Bahriye Bahtiyar'ı ziyarete gittiklerini söyledi.
AĞABEYİ KENDİSİYLE YERİNİ DEĞİŞTİRMİŞ
Geceyi geçirmek için teyzesinde kaldıklarını belirten Meral Şurabatır, deprem anı ve sonrasıyla ilgili şunları anlattı:
"Ağabeyim Metin Şurabatır geceleyin teyzemin evine gelmişti. Murat Kekili'nin 'Bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz' şarkısını söylüyordu. Hepimizin neşesi yerindeydi. Teyzem, ben ve ağabeyim aynı odada yatıyorduk. Gece yattığımızda ağabeyim kendi yeri ile benim yerimi zorla kolumdan çekiştirerek değiştirdi. Daha sonra uyurken deprem oldu.
Depremde Eskişehir'de sadece tek bir bina yakıldı. O da bizim bulunduğumuz Tarhan Apartmanı'ydı. Deprem sırasında ağabeyimin göğsünün üzerine kolon devrilmiş ve o anda hayatını kaybetmiş. Benim enkaz altında olduğum yer de çok karanlık ve dardı. Başımın üstüne bir koltuk, o koltuğun üzerine de bir kolon devrilmiş. Yan tarafımda da bir çamaşır makinesi vardı. Bu makinenin üzerine de bir kolon devrilmişti. Tam olarak bahsedilen o hayat üçgeninde kalmışım.
Sıkıştığım yerde hiçbir şekilde hareket edemiyordum. Göçük altında kurtarılmayı beklerken 20 saat boyunca teyzem ile sürekli konuştuk ve birbirimize destek olmaya moral vermeye çalıştık. Teyzem bana uykusunun geldiğini söyledi.
Uyumaması için sürekli kendisiyle konuşmaya çalıştım ve Ebru Yaşar'ın 'Seni anan benim için doğurmuş' şarkısını bağıra bağıra tüm gücümle söyledim. Beni enkaz altında yaralı olarak çıkardılar. Teyzem de çıkartıldığında yaşıyormuş ancak ambulansta hayatını kaybetmiş. Ağabeyimin cesedi ise bizden yarım saat sonra çıkartılmış. Ben 15 yaşındayken bu olayla karşılaştım. Deprem öncesi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nin voleybol takımında oynuyordum. Elimden, kolumdan ve ayaklarımdan yaralandığım için voleybol sporunu bırakmak zorunda kaldım."
Depremde Eskişehir'de sadece tek bir bina yakıldı. O da bizim bulunduğumuz Tarhan Apartmanı'ydı. Deprem sırasında ağabeyimin göğsünün üzerine kolon devrilmiş ve o anda hayatını kaybetmiş. Benim enkaz altında olduğum yer de çok karanlık ve dardı. Başımın üstüne bir koltuk, o koltuğun üzerine de bir kolon devrilmiş. Yan tarafımda da bir çamaşır makinesi vardı. Bu makinenin üzerine de bir kolon devrilmişti. Tam olarak bahsedilen o hayat üçgeninde kalmışım.
Sıkıştığım yerde hiçbir şekilde hareket edemiyordum. Göçük altında kurtarılmayı beklerken 20 saat boyunca teyzem ile sürekli konuştuk ve birbirimize destek olmaya moral vermeye çalıştık. Teyzem bana uykusunun geldiğini söyledi.
Uyumaması için sürekli kendisiyle konuşmaya çalıştım ve Ebru Yaşar'ın 'Seni anan benim için doğurmuş' şarkısını bağıra bağıra tüm gücümle söyledim. Beni enkaz altında yaralı olarak çıkardılar. Teyzem de çıkartıldığında yaşıyormuş ancak ambulansta hayatını kaybetmiş. Ağabeyimin cesedi ise bizden yarım saat sonra çıkartılmış. Ben 15 yaşındayken bu olayla karşılaştım. Deprem öncesi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nin voleybol takımında oynuyordum. Elimden, kolumdan ve ayaklarımdan yaralandığım için voleybol sporunu bırakmak zorunda kaldım."
'GEREKLİ TEDBİRLER ALINMIYOR'
Enkaz altında kaldığı 20 saati anlatan 140 sayfalık kitabına 'İlk Önce Yıldızları Gördüm' adını veren Meral Şurabatır, şunları söyledi:
"Beni enkaz altında çıkarttıklarında hava karanlıktı ve ilk olarak yıldızları gördüm. Yıldızları gördüğüm an 'Her şey buraya kadar, bitti', 'Kurtuldum' ve 'Yaşıyorum' dediğim andı. Bu nedenle kitabımın ismini de İlk Önce Yıldızları Gördüm adını verdim. Kitap tamamen beni ve depremi konu alıyor. 20 saat boyunca teyzem ile enkaz altında verdiğimiz yaşam mücadelesini konu alan bir kitap. Deprem konusunda insanların halen çok bilgili olduklarını düşünmüyorum.
Çok yanlış yapılan hatalar var. Gerekli tedbirler alınmıyor. Deprem kaçınılmaz bir şey ama depreme karşı gerekli önlemleri almak da bizim ve devletin elinde olan bir durum. Kitabımda bir acı var, bir dram var ama sonrasında hayata tutunmanın, hayatın ne kadar güzel olduğunu da anlatmaya çalıştım. Çünkü yaşarken bir takım şeyleri unutuyoruz, ölüm gerçeğini unutuyoruz. Bazı gerçekleri insanlara hatırlatmaya çalıştım."
Çok yanlış yapılan hatalar var. Gerekli tedbirler alınmıyor. Deprem kaçınılmaz bir şey ama depreme karşı gerekli önlemleri almak da bizim ve devletin elinde olan bir durum. Kitabımda bir acı var, bir dram var ama sonrasında hayata tutunmanın, hayatın ne kadar güzel olduğunu da anlatmaya çalıştım. Çünkü yaşarken bir takım şeyleri unutuyoruz, ölüm gerçeğini unutuyoruz. Bazı gerçekleri insanlara hatırlatmaya çalıştım."
'MİLYONLARCA RUH PARAMPARÇA OLDU'
Meral Şurabatır'ın 'İlk Önce Yıldızları Gördüm' adlı kitabının kapağında şu sözler yer alıyor:
"45 saniyede harabeye dönen bir ülke. Enkazın altında yaşam savaşı veren genç bir kız. 17 Ağustos 1999. Eskişehir'de güzel bir yaz günü. Genç bir voleybolcu olan Meral Şurabatır o akşam sekiz katlı bir binanın dördüncü katındaki evine girdiğinde, ertesi gün nasıl bir dünyaya gözlerini açacağını en korkunç kabuslarında bile göremezdi. O gece çatırdayan şey sadece yer kabuğu olmayacaktı.
Kısa bir süre içerisinde on binlerce beden, milyonlarca ruh paramparça olacaktı. Bazıları ise o gece hayatın ne kadar kıymetli olduğunu en acı şekilde öğreneceklerdi. Meral Şurabatır enkazda geçen 20 saat içerisinde hayatındaki en değerli şeylere veda edecek ve sonunda yıldızları gördüğünde yeni bir dünyaya, yepyeni bir insan olarak gözlerini açacaktı."
Kısa bir süre içerisinde on binlerce beden, milyonlarca ruh paramparça olacaktı. Bazıları ise o gece hayatın ne kadar kıymetli olduğunu en acı şekilde öğreneceklerdi. Meral Şurabatır enkazda geçen 20 saat içerisinde hayatındaki en değerli şeylere veda edecek ve sonunda yıldızları gördüğünde yeni bir dünyaya, yepyeni bir insan olarak gözlerini açacaktı."
'YAZMAYA DEVAM'
Bekar olan Meral Şurabatır bundan sonra da yazmaya devam edeceğini söyledi. Şurabatır, aynı zamanda Ankara Başkent İletişim Bilimleri Akademisi'nde sunuculuk ve spikerlik eğitimi aldığını, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü 3'üncü sınıf öğrencisi olduğunu belirtti.