Tören öncesinde, Yeni Zelanda Savunma Kuvvetleri Bandosu ile Avustralya Kraliyet Hava Kuvvetlerine ait Bando tarafından, müzik dinletisi yapıldı. Alana kurulan dev ekranlardan savaş ile ilgili belgeseller, savaşa katılan askerlerin anılarının anlatıldığı röportajlar yayınlandı.
Şafak Ayini töreni öncesinde, atalarını anlamak için ülkelerinden gelen anzak torunları geceden itibaren uyku tulumlarında çıkarmanın yapıldığı topraklarda, uyuyarak tören saatini bekledi. Şafak ayini de, saat 05.30’da, Merasim Kıtası’nın, tören alanına gelmesiyle başladı. Yeni Zelanda Kara Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral David Gawn, anma çağrısı yaptı. Bu arada tören öncesi Avustralya Gazi İşleri Bakanı Michael Ronaldson da, ayine katılmak için gelen vatandaşlarıyla bir süre sohbet etti.
KIYIYA ÇIKTIKLARINDA NE DÜŞÜNDÜLER MERAK EDİYORUM
Törende ise, ilk konuşmayı Avustralya Gazi İşleri Bakanı Michael Ronaldson yaptı. 99 yıl önce koya çıkarma yapanların ne düşündüklerini merak ettiğini anlatan Ronaldson şunları söyledi:
“Arka arkaya tekneler, onları evlerinin ve ailelerinin güveninden küresel bir çatışmanın kalbine taşırken, nesillerinin en seçkin Avustralyalı ve Yeni Zelandalıları olan bu insanların gördüklerini ve hissettiklerini yalnızca hayal edebiliriz. Şimdi Anzak Günü adını verdiğimiz her şafak zamanı Avustralyalılar, Yeni Zelandalılar ve Türkler, son şafakları 25 Nisan 1915 şafağı olanlar için yas tutmak, onları düşünmek ve hatırlamak için toplanırlar.
Çok önem verdikleri değerleri savunurken en yüce fedakarlığı yapanlar için bugün burada yas tutmak için bulunuyoruz. Onlar ülkelerinin çağrısına cevap verdiler. Büyük ülkelerimizin her köşesinden özgürlüğü savunmak için geldiler. Onlar ülkelerimizin geleceğiydiler: çiftçiler, marangozlar, öğretmenler, yazarlar, tesisatçılar ve tornacılar, liderler ve devlet adamları. Her biri kendi genç ülkelerinin bağrından koparılmış genç, güçlü ve istekli, cesur ve maceracı insanlar.
Kanları Gelibolu’nun sarp kıyılarını, Filistin’in kumlarını ve Batı Cephesi’nin muharebe alanlarını boyamıştır. En küçük kasabalarda ve en büyük şehirlerde, onları seven anneleri ve gurur duyan babaları tarafından yasları tutuldu.
Bizler, yaralananları, hayatta kalanları ve dünyanın diğer ucunda sevdiklerinin geleceği ile ilgili bir haber bekleyen geride bıraktıkları aileleri de hatırlıyoruz. 99 yıl önce bu kıyılara çıkanlar, kendi deyimleriyle, sıradan insanlardı. Zafer aramadılar. Savaşın gerçek dehşetini çabukça anladıkları için -yaptıklarının övülmesini de istemediler.
Bu sıradan insanların sıradışı şeyler yaptıkları şüphe götürmez. Anzak efsanesinin torunları, bu sabah burada ve dünya çeşitli yerlerinde, 25 Nisan 1915’de bu sahile taarruz edenleri övgüyle anmak için Wellington ve Kanberra’da, Fransa’da ve Büyük Britanya’da, en küçük kırsal kasabalarda ve en büyük şehirlerde toplanmaktadırlar.
Anzaklar bu kıyılardan yenilgiye uğramış şekilde ayrılırken, iki milletin kimliklerinin biçimlendirilmesine yardımcı olmayı başardılar. Ve bu iki milleti dünyaya tanıttılar. Çok daha fazla Türk de benzer kaderi paylaştı. Hayatta kalan Anzaklar buradan ayrıldılar ve hizmet ve fedakarlığın hoş bir geleneğini yaratmaya yardım edecek önemli zaferlerin parçası olmak için Batı Cephesi’ne ve Filistin’e gittiler. Bu yeni günün şafağı yarımada üzerinde sökerken, Anzak ruhuna olan övgümüz saygı dolu bir sessizliktir. Unutmamalıyız."
Çok önem verdikleri değerleri savunurken en yüce fedakarlığı yapanlar için bugün burada yas tutmak için bulunuyoruz. Onlar ülkelerinin çağrısına cevap verdiler. Büyük ülkelerimizin her köşesinden özgürlüğü savunmak için geldiler. Onlar ülkelerimizin geleceğiydiler: çiftçiler, marangozlar, öğretmenler, yazarlar, tesisatçılar ve tornacılar, liderler ve devlet adamları. Her biri kendi genç ülkelerinin bağrından koparılmış genç, güçlü ve istekli, cesur ve maceracı insanlar.
Kanları Gelibolu’nun sarp kıyılarını, Filistin’in kumlarını ve Batı Cephesi’nin muharebe alanlarını boyamıştır. En küçük kasabalarda ve en büyük şehirlerde, onları seven anneleri ve gurur duyan babaları tarafından yasları tutuldu.
Bizler, yaralananları, hayatta kalanları ve dünyanın diğer ucunda sevdiklerinin geleceği ile ilgili bir haber bekleyen geride bıraktıkları aileleri de hatırlıyoruz. 99 yıl önce bu kıyılara çıkanlar, kendi deyimleriyle, sıradan insanlardı. Zafer aramadılar. Savaşın gerçek dehşetini çabukça anladıkları için -yaptıklarının övülmesini de istemediler.
Bu sıradan insanların sıradışı şeyler yaptıkları şüphe götürmez. Anzak efsanesinin torunları, bu sabah burada ve dünya çeşitli yerlerinde, 25 Nisan 1915’de bu sahile taarruz edenleri övgüyle anmak için Wellington ve Kanberra’da, Fransa’da ve Büyük Britanya’da, en küçük kırsal kasabalarda ve en büyük şehirlerde toplanmaktadırlar.
Anzaklar bu kıyılardan yenilgiye uğramış şekilde ayrılırken, iki milletin kimliklerinin biçimlendirilmesine yardımcı olmayı başardılar. Ve bu iki milleti dünyaya tanıttılar. Çok daha fazla Türk de benzer kaderi paylaştı. Hayatta kalan Anzaklar buradan ayrıldılar ve hizmet ve fedakarlığın hoş bir geleneğini yaratmaya yardım edecek önemli zaferlerin parçası olmak için Batı Cephesi’ne ve Filistin’e gittiler. Bu yeni günün şafağı yarımada üzerinde sökerken, Anzak ruhuna olan övgümüz saygı dolu bir sessizliktir. Unutmamalıyız."
SİR JERRİ MATEPARAE DE BARIŞIN ÖNEMİNİ ANLATTI
Yeni Zellanda Genel Valisi Sir Jerri Mateparae’de konuşmasında, “Birinci Dünya Savaşı dünyanın üzerine bir gölge düşürdü ve parçalara ayırdı. Şimdi, bunun gibi anma seremonilerinden biri bizleri bir araya getiriyor.
Her yıl Yeni Zelandalı, Avustralyalı ve Türkler dedelerimizin, büyük dedelerimizin ve büyük büyük dedelerimizin savaştığı ve çoğunun hayatını kaybettiği bu yere dünyanın dört bir tarafından geliyorlar. Bu sabah Birinci Dünya Savaşı’nın Yüzüncü Yılı’nın eşiğindeyiz. Şafak vaktinde, bundan bir yıl sonra, burada toplananlar Gelibolu harekatının başlangıcını anımsayacaklar.
İnsanların düşünceleri tam olarak yüz yıl önce gözler önüne serilmiş olaylara odaklanacak. Avustralya birliklerinin soğuk ayaz bir sabah Anzak Koyu’na çıktıklarını ve Yeni Zelandalıların öğlen sıcağında onları takip ettiklerini hayal edecekler.
Aynı zamanda şu tepelerde yurtlarını savunmak için kenetlenmiş Türk birliklerinin düşüncelerini ve kahramanlıklarını düşünecekler. Bu yıl, 99. yıldönümünde, düşüncelerimiz, hayallerimiz, muhtemelen aynı olacak. Öte yandan, yüzüncü yıldönümü başlamadan önceki zamanda, 1915 yılında burada savaşanları ve olduğundan itibaren bu çağrıya cevap veren kadın erkek tüm askerleri anarken 100 yıl önce burada sona eren barışı hatırlamanın tam zamanıdır" dedi.
Her yıl Yeni Zelandalı, Avustralyalı ve Türkler dedelerimizin, büyük dedelerimizin ve büyük büyük dedelerimizin savaştığı ve çoğunun hayatını kaybettiği bu yere dünyanın dört bir tarafından geliyorlar. Bu sabah Birinci Dünya Savaşı’nın Yüzüncü Yılı’nın eşiğindeyiz. Şafak vaktinde, bundan bir yıl sonra, burada toplananlar Gelibolu harekatının başlangıcını anımsayacaklar.
İnsanların düşünceleri tam olarak yüz yıl önce gözler önüne serilmiş olaylara odaklanacak. Avustralya birliklerinin soğuk ayaz bir sabah Anzak Koyu’na çıktıklarını ve Yeni Zelandalıların öğlen sıcağında onları takip ettiklerini hayal edecekler.
Aynı zamanda şu tepelerde yurtlarını savunmak için kenetlenmiş Türk birliklerinin düşüncelerini ve kahramanlıklarını düşünecekler. Bu yıl, 99. yıldönümünde, düşüncelerimiz, hayallerimiz, muhtemelen aynı olacak. Öte yandan, yüzüncü yıldönümü başlamadan önceki zamanda, 1915 yılında burada savaşanları ve olduğundan itibaren bu çağrıya cevap veren kadın erkek tüm askerleri anarken 100 yıl önce burada sona eren barışı hatırlamanın tam zamanıdır" dedi.
ATATÜRK'ÜN MEKTUBU OKUNDU
Daha sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün 1934 yılında Anzak annelerine hitaben yazdığı mektup Türk subayları tarafından Türkçe ve İngilizce olarak okundu. Okunan mektup şöyle:
“Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; göz yaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır.
Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Konuşmaların tamamlanmasının ardından ise, Yeni Savunma Kuvvetleri Başrahibi Lance Lukin tarafından anma duasiı yapıldı. Rahipler tarafından ilahiler okundu. Bu sırada ataları için dua eden anzak torunları gözyaşı döktü.
İlahiler sonrasında Avustralya, Yeni Zelanda ve Türkiye Milli marşları çalınarak bayrakları göndere çekildi. Şafak ayinin savaşa katılan ülkelere ait çelenklerin Anzak anıtına bırakılmasıyla sona erdi. Bu arada törenleri izleyen Cem Yılmaz da, Avustralyalı sevgilisiyle, gazetecilerin soru sormasını önlemek amacıyla protokolle birlikte alandan ayrıldı.
İlahiler sonrasında Avustralya, Yeni Zelanda ve Türkiye Milli marşları çalınarak bayrakları göndere çekildi. Şafak ayinin savaşa katılan ülkelere ait çelenklerin Anzak anıtına bırakılmasıyla sona erdi. Bu arada törenleri izleyen Cem Yılmaz da, Avustralyalı sevgilisiyle, gazetecilerin soru sormasını önlemek amacıyla protokolle birlikte alandan ayrıldı.