Çocuklarının küçük yaşta birden çok dil öğrenmesi için gayret gösteren aileleri uyaran Tanrıdağ, “İlk yaşında birden çok dile maruz kalan çocukların beyninde istatistik karmaşıklığı yaşanıyor. Bu da çocukta konuşma gecikmesine neden olabiliyor” dedi.
Beyin temelli eğitim ve öğrenme konusuna ilişkin çalışmalar yürüten Prof. Dr. Tanrıdağ öğrenme ve anadil ilişkisine dikkat çekti ve çok uluslu ailelerde yetişen çocukların eğitimine ilişkin önemli uyarılarda bulundu.
BEYİN SESLERİ İSTATİSTİK OLARAK TUTUYOR
Eğitim çağı gelen çocukların yaşadıkları ülkenin anadiliyle eğitim alması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tanrıdağ, bunun gerekçelerini ise şu şekilde açıkladı.
"Diyelim ki çocuğun babası Türk, annesi Polonyalı. Çocuk Amerika'da doğuyor. Amerika'da eğitim dili İngilizce. O zaman o çocuğun eğitimi öncelikle ülkenin anadili olan İngilizce ile olmalı. Daha sonra da anne ve babasının dillerini de belli bir yaşa geldikten sonra öğrenebilir ama çok erken yaşta değil. Çünkü çocuk doğduktan sonra etrafında hangi dil konuşuluyorsa bilmeden beyniyle o seslerin istatistiğini tutuyor. 10-11 ay çocuk hangi dilin seslerini duyuyorsa o dilin hece ve kelimelerini çıkartmaya başlıyor, konuşmaya başlıyor. Orada doğal bir eğitim oluyor. O doğal eğitim çocuk beynine oturduktan sonra siz istediğiniz başka bir dili çocuğa öğretebilirsiniz."
ÇOCUK 1 YAŞINDAN ÖNCE BİRDEN FAZLA DİLE MARUZ BIRAKILMAMALI
“Çok uluslu ailelerin çocukları annenin, babanın dilini hatta üçüncü bir dili öğrenmeli ama ilk bir yaşta değil” uyarısında bulunan Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ, “Eğer birden fazla dille konuşulursa o çocuğun beyninde istatistik karmaşıklığı yaşanıyor ve dolayısıyla konuşması gecikebilir, dili kullanması gecikebilir" dedi.
Çocuklardaki konuşma bozukluğunun ilacı aile desteği
Anadolu Üniversitesi (AÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlknur Maviş, 36 aya kadar konuşamayan ya da konuşma bozukluğu çeken çocukların iyileşmesinde en önemli faktörün aile desteği olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Maviş, genellikle 18-24 ay arasındaki çocukların söze geçmelerinin beklendiğini bildirdi.
Çocukların 36 aya kadar ses ve söz çıkaramaması durumunda birtakım şeylerden şüphelenilmesi gerektiğini vurgulayan Maviş, şöyle konuştu: "Her çocuğun gelişimi aynı değildir. Bazı çocukların gecikmiş konuşma ve sesletim bozukluğu (harf söyleyememe) sıkıntıları olabilir. Bunların aşılması için aile desteğine ihtiyaç vardır. Annenin, babanın çalışması, çocuğun bakıcıyla büyümesi ya da devamlı telefon, tablet ve televizyonda çizgi filmleri izlemesi, kendi başlarına bırakılmaları, yani çevresel girdinin, sözel faktörün olmaması çocukların konuşmalarını, dil gelişimlerini geciktirebilir."
Maviş, ailelerin çocuklarıyla iletişim kurmayı öğrenmesi gerektiğini vurgulayarak, "36 aya kadar konuşamayan ya da konuşma bozukluğu çeken çocukların iyileşmesinde en önemli faktör aile desteğidir" dedi.
Ebeveynlerin çocuklarıyla oyun oynayıp, iletişim kurması gerektiğini ifade eden Maviş, bu yapılamıyorsa dil ve konuşma terapistlerinin kendilerine önerilerle bunu öğretebileceğini aktardı.
Maviş, "Onun için her anne baba, hatta anneanne ve dedelerin de çocuklarla iletişim kurmayı öğrenmeleri gerekiyor. Çocukta risk faktörü varsa, ailelerden birinde kekemelik varsa, dil ve konuşmada gecikme faktörü varsa çocuğuna özel bir iletişim çabası göstermesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
"DİL VE KONUŞMA TERAPİLERİ MUTLAKA ETKİLİ OLUYOR"
Ailedeki iletişimin yanı sıra dil ve konuşma terapistlerinden yardım alınarak terapiye başlamanın önemine değinen Maviş, şunları ifade etti: "Dil ve konuşma terapileri mutlaka etkili oluyor. Dil ve konuşma terapisinde gecikmiş konuşması olan çocuğun 6 aylık evrede konuşmaya başladığını, sesletim bozukluğu olan bir çocuğun mutlaka 3 ayda veya daha az zamanda düzeldiğini görüyoruz. Bu çocukları okullara hazırlıyoruz. 1. ve 2 sınıfta akranlarının alaycı bakışlarından, dalga geçmelerinden önlemeye çalışıyoruz."
Özellikle gecikmiş konuşmada, sesletim bozukluğunda ve kekemelikte iyileşmelerin çabuk olduğunu dile getiren Maviş, "Ayrıca afazi ya da travmatik beyin hasarlarına bağlı olarak beyinle ilgili olan dil ve konuşma bozuklukları olursa, özellikle yaşlılarımızda bir iyileşmeden ziyade yaşam kalitesini hedefliyoruz" diye konuştu.