Yüzey alanının 4/3’ü suyla kaplı bir gezegende yaşıyor ve teknolojik yetersizliklerden ve bize hiç yakışmayan hoyratlığımızdan dolayı olası “su krizleri” için kafa yoruyoruz. Elbette tüm Dünya’yı esir edecek susuzluk, muhtemelen tarihte benzeri görülmemiş bir yıkım ve kaosla beraber gelecektir. Fakat Dünyamızda öyle yerler var ki bu krizi daha derinden hissedecek ve olası kaos senaryoları da söz konusu bölgelerde başlayacak.
Çeşmenizden dümdüz ve tertemiz akan suyu kaybedeceğinizi hayal edin… Yaşam mücadelesine dönüşecek bu yokluk ve kıtlık insanın gözünü kör edecek seviyelere ulaşabilir. İşte bu durumlarda herkesten önce krizleri yaşayacak hassas bölgelerde şu an bile, insanlar potansiyel bir kaynağa ulaşmak için birkaç kilometre boyunca yürüyüş yapıyor.
Bilim teknoloji ve gelişmiş taşıma sistemlerine sahip ülkeler, mağdur bölgelere bu teknolojiyi götürmemekte oldukça ısrarcı olsa gerek. Zira kolaylıkla çözüme kavuşması mümkün günümüz krizlerini bir güç birliği kurmaksızın görmezden gelmek bize yakışmayan bir diğer hareket.
“Bu önemli kaynağın kullanılabilirliğini nasıl ölçebiliriz?” sorusunun yanında, bazı görüşler işe biraz ticari acıdan yaklaşıyor ve arz-talep dengesi üzerinden ilerliyor. İşte böyle bir durumda gelecekte yaşanması muhtemel “su stresi” ya da “su krizi” öngörülerini biraz daha net ortaya koyuyor. Örneğin: İstanbul’daki içilebilir su amacıyla kullanılan baraj seviyelerinin metropolün ihtiyaçlarını uzun süre karşılayamayacağı söylenen dönemleri atlattık.
Duruma daha genel açıdan yaklaşmaya devam edelim: Topluluklar büyüdükçe ya da nüfus arttıkça talep de artacaktır, bu kaçınılmaz bir gerçek. İklim değişikliği, artan sıcaklık ve azalan yağış faktörleri ise su kaynaklarını insanlardan daha hızlı tüketecek en büyük gerçeklerden.
Kâr amacı gütmeyen kuruluş Dünya Kaynakları Enstitüsü, su stresinin bugün ve 2040 yılları arasında dünya genelinde nasıl dalgalanabileceğini yukarıdaki şekilde haritaladı. Tahmini olarak; kuraklık, sel riski, yeraltı suyu seviyeleri ve insanların güvenli suya erişimi gibi faktörleri bir araya getiriyor bütün çalışma kapsamında bir araya getirdi. Kuruluş, bazı bölgelerin istikrarlı bir şekilde kaynak kullanımına devam ederken, yukarıda bahsettiğimiz olası krizlerin çıkış noktaları olabilecek bölgelerin, yakın zamanda su stresi ile karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Bu bölgeleri ve diğerlerini şu şekilde listeleyebiliriz:
ABD’nin Güneybatısı:
İklim değişikliği su tedarikini zorlaştırdığında, orman yangınlarına da maruz kalacak bölgede sürekli artan bir nüfus etkisi de mevcut. Yükselen talep strese neden olacaktır.
Peru Sahil Bölgeri ve Şili:
İklim değişikliğinden kaynaklanan yağış azalışı Peru'da arzını hafifçe artıracaktır. Ancak aynı hava koşulları aynı bölgede bulunan Şili'de su stresini artırabilir.
Almanya
Su temini oldukça istikrarlı devam edecek. Sıvı tasarrufu sağlayan tarımsal uygulamalar, su tasarruflu endüstriyel teknoloji ve nüfusun daralması sayesinde su talebi muhtemelen azaltacaktır. En avantajlı ülkeler arasında dikkat çekiyor.
Orta Doğu
Artan su sıkıntısı yaşayan ilk 16 ülkeden 13'ü Orta Doğu'da bulunuyor. İklim değişikliği zaten kurak bir coğrafyaya sahip bölgeyi oldukça sert vuracak. Kıtlıklar, bölgedeki silahlı çatışmayı daha da tetikleyebilir. Pakistanda çekilen bir görüntü ile durumu daha net açıklayalım:
Türkiye
Ülkemize komşu olan Orta Doğu’daki muhtemel su kıtlığından en az zararla kutulmaya çalışsak da kaynaklarımız ve yağış miktarımız ne yazık ki yeterli seviyede değil. Ülkemiz raporlara göre -sanılanın tersine- su zengini bir ülke değildir. Hâlen, kişi başına düşen 1.519 m³’lük su miktarı ile “su sıkıntısı çeken” bir ülke kabul edilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK), Türkiye nüfusunun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağını öngörmektedir. Bu durumda, kişi başına düşen su miktarının 1.120 m³/yıl olması beklenmektedir. Diğer bir deyişle; artan nüfusu, gelişen ekonomisi ve büyüyen kentleriyle Türkiye, su stresi tehlikesi ile karşı karşıya.
Kuzeybatı Hindistan
Tarımsal sulama, küresel su kullanımının yüzde 80'ini oluşturuyor ve kuzeybatı Hindistan bu konuda en kötü karneye sahip öğrenci gibi. Böyle devam ederse bölgenin büyük kaynağı olan yeraltı suları ve depoları üzerinde artan bir baskı oluşturacak ve su stresi kaçınılmaz olacaktır