İnsanoğlu mutluluğu hep dışarda aramış...aramış...ama bir türlü yakalayamamış. Yakalayamaz! neden mi? çünkü nerede arayacağını bilmiyordur. İnsanın kendi içinde olan ve kendi elinde olan mutluluğu farketmeden yıllarca araması,boşuna uğraş vermesi ne kötüdür değil mi? Önce kendine sor neden mutlu olamıyorum diye,neler eksik,ne istiyorsun,bunları başkaları verebilir mi sana? başkasının verdiği şey emanet gibidir sana. “ O zaman ancak sen seni mutlu edebilirsin”
Mutluluk dediğin nedir ki?
Kimine göre bir parça kuru ekmek (Çünkü açtır)
Kimine göre şevkat
Kimine göre para
Kimine göre mal-mülk
Kimine göre “sonsuz aşk”
Kimine göre yalnızlık
Bir gün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler.
” Saklayalım, zor bulsunlar. Zor buldukları için belki kıymetini bilirler “ diyerek
Başlamışlar tartışmaya. Sorun büyükmüş. Mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü. Kimisi
” Everest’in tepesine saklayalım “ demiş, kimisi
” Atlas Okyanusu’nun dibine” demiş.
“Tac Mahal’in kubbesi, Mekke sokakları, İtalyan sofrası, bir hastanenin yeni doğan odası,dondurma külahı, lale bahçesi...“
“Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş...“ Derken meleklerden biri ” İÇLERİNE SAKLAYALIM “ demiş.
” Kimsenin aklına gelmez içine bakmak” İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış...
Hiç bir mutluluk kolay gelmiyor. Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü...
Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk. Ne başkasının ekmeğinde, ne başkasının evinde, ne de başka bir şeyde.
Bu yüzden gözünüz hep içeride olsun.