KİBELE’NİN ÇAMI
Her üç temaya temel oluşturan çam ağacının yazıtlara kazınmış mitolojik öyküsü MÖ 12000-7000’e uzanır.
Dişiliğin, analığın, üremenin, hayatın canlılığı ve sınırsız egemenliğin temsilcisi ana tanrıça ile başlar öykü.
Hani, genç kızların koruyucusu, yanındaki aslan ve leoparı, koca memeleri ile heykellerde kimlik bulunmuş Kibele...
Bir anlatıya göre Zeus’un rüyasında görüp yarattığı, Afrodit’in yok edilmesine direndiği güzel tanrıça...
Koca memeli Kibele, Attis adında bir delikanlıya âşık olur; evlenmek için aralarında söz keserler.
Attis, sözünü unutup Pessinus Kralı’nın kızına vurulur; düğüne Kibele de davet edilir. Attis karşısındaKibele’yi görünce verdiği söz aklına gelir, pişmanlıktan cinsel organını orada kesip atar.
Kasıklarından fışkıran kanı çevreye yayarak çığlıklar atan sevgilisinin onurlu davranışı karşısında acı çekmesine dayanamayan Kibele, Attis’i anında çam ağacına dönüştürür.
Ona sonsuzu bağışlar...
Her mevsim yeşil kalmasının nedeni de bundandır.
Sünnet edilen erkekten kalan parçanın çam dibine gömülmesi geleneği de bu öyküye dayanır.