İngilizceyi; bir yere gidip de alışveriş yapabilecek kadar zekaya sahip olan her insan öğrenebilir. Yeter ki doğru yolu takip etsin. İngilizce öğrenmek sadece yazmak demek değildir. 4 tür beceri vardır edinilmesi gereken. Bunlar; dinleme, konuşma, okuma ve yazmadır. Her bir beceri de önemlidir ve birbirine bağlıdır. Örneğin; çok iyi İngilizce konuşmayı öğrendiniz, lakin dinleme beceriniz için fazla bir çalışma yapmadınız. Bir gün karşınıza bir turist çıktı. Siz kolaylıkla “Can I help you?” diyebileceksiniz. Turist de sevinerek başlar size derdini anlatmaya. İşte o zaman o turisti anlayamadığınızda beni daha iyi anlıyor olacaksınız. Çünkü konuşmak kadar önemli bir şey de dinlemektir. Karşınızdakini anlayamıyorsanız istediğiniz kadar mükemmel konuşmayı bilin, bir anlamı yoktur. Akıllıca olan, 4 beceriyi de dengeli bir şekilde kavramaktır. Aşağıda sizlere bu işin sırlarını maddeler halinde vermeye çalışacağım.
DEFTER
Derse başlamadan önce İngilizce dersi için uygun bir defter gerekir. Tavsiye edilen, büyük boy çizgili defterdir. Defterin nasıl kullanıldığı çok önemlidir. Öğrenilen konu defterin sağ tarafındaki sayfaya yazılmalıdır. Defterin sol tarafı ise; derste öğrenilen yeni kelimelerin ve önemli ipuçlarının yazılması için, her zaman boş bırakılmalıdır. Defterin en arka kısmına da eğitimin başından sonuna kadar öğrenilen yeni İngilizce kelimeler listelenmelidir. Bu listeleme, tercihe göre; alfabetik sıralama, kelime türüne göre veya öğrenme sırasına göre olabilir.
KELİME ÖĞRENME STRATEJİLERİ
1. İngilizce-Türkçe bir sözlükten kendi ihtiyacınıza göre en gerekli 1000 kelime seçiniz.
2. Seçilen kelimelerden, anlamını bildiğiniz ve bilmediğiniz kelimeleri ayıklayın.
3. Anlamını bilmediğiniz kelimelerle anlamlı cümleler kurun. Aklınıza gelen ilk imge veya kişi ile ilgili olursa o zaman kelime daha etkili kavranır. Örneğin ‘cesur’ kelimesi size bir arkadaşınızı çağrıştırıyorsa, o kişinin adı ile beraber cümlede kullanın.
4. Bol bol ingilizce hikaye kitapları okuyunuz.
5. Okuduğunuz ilk İngilizce hikayeyi, harfi harfine Türkçe ‘ye çevirin.
6. Kelimeler hikaye kitaplarında defalarca tekrar edildiğinden, bilinçaltınız çok iyi beslenir.
DİLBİLGİSİ
İngilizce’ye başlamadan evvel, bir miktar Türkçe bilginizin olması gerekir. Yani, öğretmeniniz size bir konu anlattığı zaman, doğal olarak, bazı jargon kelimeler kullanacaktır. Örneğin; sıfat, zarf, fiil, bağlaç.. gibi. Bu kelimelere aşina olduktan sonra İngilizceye başlamaya hazırsınızdır. Bir dilin dilbilgisi onun en temel halidir. Dilbilgisi sayesinde cümle kurmayı öğrenirsiniz. En önemlisi de kurulmuş bir cümlenin analizini daha kolay yapmanıza yardımcı olur.
YAZMA
Dilbilgisi ile nasıl cümleler kurcağını öğrenirsiniz. Bu aşamadan sonra da yazma becerinizi geliştirmeniz gerekiyor. Öğretmeniniz o gün size, örneğin; “Simple Present Tense” konusunu öğretmiş olsun. Siz de mutlaka aynı yapı ile ilgili çok daha fazla cümle kurmalısınız. İnternetten bu konu ile ilgili örnekler bulmalısınız. Bu çok da zor bir şey değildir. Google’a “Simple Present Tense” yazın, karşınıza milyonlarca örnek çıkar. Eğer kendinizi sadece öğretmeninizin size verdiği eğitimle sınırlı tutarsanız ilerleyemezsiniz. İngilizce bir yoldur. Öğretmenler size sadece yürümeyi öğretirler, sizi yol boyunca taşımazlar. Bunun farkına varın ve elinizden geldiğince çok çeşitli kaynaklardan faydalanın. En iyi öğrenme yöntemi başkasına öğretmektir aslında. Size verebileceğim en iyi tavsiyelerden biri de kendinize bir öğrenci bulmanız. Bu kişi, kardeşiniz, eşiniz, arkadaşınız vs. olabilir. O gün öğrendiğiniz konu ne ise, en kısa zamanda o seçtiğiniz öğrencinize öğretin. Öğretmek insanın üstünde çok derin etkiler bırakır. Bir insana öğrettiğiniz konu ne olursa olsun sizin aklınızdan kolay kolay çıkmaz.
OKUMA
Yazma becerinizi çok daha pekiştirecek bir yöntem de okumadır. Çünkü okurken bambaşka cümlelerle karşılaşırsınız. Örneğin internetten başka bir ülkeden bir kişiyle yazışıyorsunuz. Siz bir şeyler yazıp yollarsınız. Sonra karşınızdaki kişi de size bir şeyler yazıp yollar. O yazıyı okuduğunuzda mutlaka sizin hiç kurmadığınız cümle yapıları çıkacaktır karşınıza. Bu yazışma devam ettikçe; hem cümle yapılarınız hem de okuduğunuzu anlama beceriniz inanılmaz gelişir. Özellikle hikaye kitapları okumanız çok daha faydalı bir tekniktir. Hayatınızda ilk okuyacağınız İngilizce hikaye kitabını Türkçe ’ye cümlesi cümlesine çevirin. Bu konuda üşenmeyin, çünkü daha sonraki okuyacağınız kitapları daha iyi anlamanıza ön ayak olur. Yaklaşık 2,000 İngilizce kelime biliyorsanız, artık seviyenizin çok daha üstündeki kitapları okumaya cesaret edebilirsiniz. Kitapçılarda çeşit çeşit romanlar var. İlgi alanınıza giren bir roman alın ve okumaya başlayın. Anlasanız da anlamasanız da okuyun. İlk cümleleri anlayamayacaksınız, ama siz durmadan okumaya devam edin, fazla ara vermeden, günde 10 sayfa okumayı alışkanlık haline getirin. Emin olabilirisiniz ki, bir süre sonra o kalın romanları, o karmakarışık cümleleri anlayabildiğinize inanamayacaksınız. Okuma alışkanlığınızı geliştirdikten sonra artık elinizden geldiğince farklı metinler okumaya devam edin. Bir gün İngilizce bir dergi, başka bir gün İngilizce bir şarkı sözü, bir masal, bir tiyatro metni vs. olabilir. Unutmayınız ki, öğrenme sürecinde ‘üşengeçlik’ en büyük eksiğinizdir.
DİNLEME
Dil öğrenirken aslında hepimiz önce dinlemekle başlarız. Düşünsenize, şuan konuştuğunuz dili siz bir okulda öğrenmediniz. Öğrenebilesiniz diye dilbilgisi kuralları da verilmedi size. Yaptığınız tek şey etrafınıza bakmak, çeşitli durumlarda çıkarılan ses demetlerine anlamlar yüklemenizdi. Bu şekilde konuşmayı da öğrendiniz. Karşınızdaki kişiyi anlamak iletişimin %50’sini oluşturur. Yazılanı anlamanız için nasıl ki okuma beceriniz gerekiyorsa, konuşulanı anlamanız için de dinleme becerinizin olması şarttır. Bunu geliştirmeniz çok kolaydır. En basit örneği, İngilizce konuşulan bir filmi dublajsız seyretmektir. Yani, Türkçe seslendirme ve altyazı olmayacak. Anlasanız da anlamasanız da sabırla, seyredebildiğiniz kadar film seyredin. Japonlar en çok bu teknikle dil öğreniyorlar.
Bir metni okurken ulama yapmak da dinleme becerinizi olumlu yönde etkiler. Ulama; bir kelimenin sessiz sesle bitmesi ve takip eden kelimenin de sesli sesle başlaması durumunda yapılabilir. Örneğin “I think about it” cümlesinde “think_about” kelimeleri ulanabilir, yani tek kelimeymiş gibi okunabilir. İngilizce konuşan bir yabancının hızlı konuştuğunu sanmanız işte bu ulama eğitiminizin eksikliğindendir. Siz kelimeleri ayrı ayrı, tane tane okumaya alışmışsanız, elbette ki, karşınızdaki kişi ulama yaptığında onu anlamada sıkıntı yaşarsınız.
KONUŞMA
Öğrencilerin en çok zorlandıkları beceridir konuşmak. Bunun en büyük sebebi, yanlış yöntemleri uygulamalarıdır. Konuşma becerisinin gelişmesi için konuşmanız gerekir. Yanlış yapmaktan korkmadan, etrafınızdakilerin size gülmelerine aldırış etmeden, elinizden geldiğince İngilizce cümleler kurmaya çaba sarf etmelisiniz. Dersteyseniz hep parmağınız söz almak için havada olsun. Öğretmeniniz size bir kelimeyi doğru okumanız için tekrar ettirdiğinde de, net bir şekilde tekrar edin. Sağlıkta ve eğitimde utanmak yoktur. Uygun bir ortam bulduğunuzda da mutlaka sesli kitap okuyunuz. İngilizce bir kitap alın ve günde en az 1 sayfasını sesli okuyun. İçinizden okursanız sadece anlama beceriniz gelişir. Sesli okursanız konuşmanız üzerinde inanılmaz düzeltici bir etkiye sahip olacaktır. İnternetten örnek diyaloglar bulun. Birkaç kez dinledikten sonra aynı diyalogu siz de bir arkadaşınızla uygulayın. Bunu yaparken, diyalogdaki telaffuzlara çok dikkat etmelisiniz. Ayna karşısında kendi kendinize konuşmanızın da bir miktar faydası vardır. Konuşmayı öğrenme sürecinde konuşan kişilerin ağız hareketlerine de bakabilirsiniz. Sesleri çıkartırken dil-diş-dudak koordinasyonunu iyi inceleyin. Yeni öğrenen birinin, o gün öğrendiği birkaç cümleyi günlük yaşamında arkadaşlarına sesli olarak söylemesi konuşma sürecinin başında çok faydalıdır.
Yanlış yapmaktan korkmayın, zira yanlış yapa yapa doğru konuşmayı öğreniriz. Öğrenciler genelde kendilerine sorulan bir soruya cevap verirken; verdikleri cevabın %50 doğru, %50 de yanlış olduğunu düşünürler ve o şekilde girişirler cevaplamaya. Yani, işin sonunda verdikleri cevap yanlış çıksa kendi kendilerine “Zaten çok da emin değildim doğru olduğuna.” deyip fazla etkilenmezler hatalarından. Ya da verdikleri cevap doğru çıktığında o kadar da çok sevinmezler, çünkü zaten %50 doğru olacağını önceden düşünmüşlerdir. Benim tavsiyem; verdiğiniz cevabı her zaman doğru olarak varsayın ve söylemekten de asla çekinmeyin. Doğru çıkarsa inanılmaz sevineceksiniz. Yanlış çıkarsa da inanılmaz hayal kırıklığına uğrarsınız. Başarılarımızı ve hayal kırıklıklarımızı kolay kolay unutamayız. Üstümüzde oldukça derin etkiler bırakırlar. İşte, verdiğiniz doğru cevaplar size haz ve teşvik verir. Yanlış cevaplarınız sizi hayal kırıklığına uğratır lakin, bu hayal kırıklığı sayesinde o yanlışınızı uzun bir süre unutamazsınız ve bir daha da yapmazsınız. Bu da size bir artı olarak geri dönmüş oluyor.
Özkan Çelen’den alıntıdır.