Fethullah Gülen'in 11 Kasım 1961'de başladığı Ankara Mamak'taki askerlik döneminde, darbe girişiminde bulunan ve başarısız olup yakalandıktan sonra idam edilen Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir'in askeri olduğu belirtildi.
"SÜREKLİ EL DEĞİŞTİRMELER OLUYORDU"
"İhtilalleri müteakip bir dönemde, Talat Aydemir'in askeri olarak vazife yaptım" diyen Gülen, o günleri anlatırken "Şiddet, hiddet, öfke hepsi vardı o dönemde. Komuta kademelerinde sürekli el değiştirmeler oluyordu. Bazı subaylar kendilerine muhalif olanları teslim alıyor ve silahlarını bırakmayanların üzerinde tehdit mülahazasıyla uçaklar uçuruyorlardı." ifadelerini kullanmıştı.
"BİZİM TARAF TESLİM OLDU"
"Ölümsüzlük İksiri" kitabında darbe girişiminin detaylarını anlatan ve teslim olan askerler arasında yer alan Gülen, "Radyo Evini bir onlar, bir bizim taraf teslim alıyordu. Önce ihtilâl ilan ediliyor, ardından 'asiler bastırıldı' deniyordu. 28. Tümen hükümet tarafındaymış. Tabii ki, biz bunun farkına daha sonra vardık. Üzerimize uçaklar uçmaya başladı. Niyetleri Mamak'ı ortadan kaldırmakmış. Bizim taraf teslim oldu." demişti.
İşte Gülen'in "Ölümsüzlük iksiri" kitabındaki ilgili bölüm:
"O sene Ankara'ya çok kar yağdı. Zaten Kasım ayında teslim olmuştum. Şubat ayında Talat Aydemir hadisesi patlak verdi. Ve Mamak 15.000 mevcuduyla bu hadiseyi destekledi.
Malum, Talat Aydemir, 27 Mayıs İhtilalini destekleyenlerden. O sırada Kara Harp Okulu Komutanı. İhtilalde Harp Okulu'nun çok büyük desteği oldu.
Talebeleri sokağa döktüler, radyoevini onlarla teslim aldılar, Ankara'da asayişi onlarla temin ettiler. Yedeksubay Okulu da o zaman Mamak'taydı. Sokağa dökülenler arasında bunlar da vardı.
Hatta, Muhabere Astsubay Okulu talebeleri için de aynı şey söyleniyordu. Bir yönüyle ihtilali bunlar yapmıştı. Cemal Madanoğlu ve Sıdkı Ulay gibi sola meyilli insanlar da bu ihtilali desteklemişlerdi.
İhtilalden sonra Türkeş ve arkadaşlarını çeşitli yerlere ataşe olarak gönderdiler. Nasılsa Talat Aydemir kalmış.
Talat Aydemir, 27 Mayıs'ı yapanlara karşı yeni bir ihtilal yapma teşebbüsüne girdi. O zamanlar İsmet Paşa hâkim durumda. Talat Aydemir, Mussolini kafasında bir adam.
Gelseydi, aynen Mussolini gibi hareket edecekti. O ve yakından onu destekleyenler tamamen diktatör insanlardı. Dinle diyanetle alakaları yoktu. Hatta maneviyatla alay ederlerdi.
İhtilâl teşebbüsü olmadan bir ay evvelinden hazırlıklara başlandı. Bize hakiki mermi verdiler. Karda kışta, tel örgü boyu nöbet tutuyorduk. Hele son günler iyice sıkıydı.
Kar altında sekiz saat nöbet tuttuğumu biliyorum. Bir de Ramazan ayı olduğu için, oruç tutuyorum. Yemek yeme fırsatı bulamıyordum.
Cebime bisküvi koyar, içtimada subay bana doğru bakmıyorsa ağzıma bir tane atardım. Bu bazen sahur, bazen da benim için iftar olurdu.
Namazlarımın çoğu nöbete denk geliyordu. Namazımı yine terk etmiyordum.
Son gece hepimiz pür heyecandık. Radyo Evini bir onlar, bir bizim taraf teslim alıyordu. Önce ihtilâl ilan ediliyor, ardından 'asiler bastırıldı' deniyordu.
28. Tümen hükümet tarafındaymış. Tabii ki, biz bunun farkına daha sonra vardık. Üzerimize uçaklar uçmaya başladı. Niyetleri Mamak'ı ortadan kaldırmakmış. Bizim taraf teslim oldu.
Sabah umumî bir içtima yapıldı. İçtimada silahlar da yanımızdaydı. Ceza olarak silahlarımızın mekanizmalarını aldılar. Elimizde sadece boru gibi bir demir parçası kalmıştı.
İki ay kadar da dışarıya çıkmama cezası verdiler. İki ay, muhabere ve temel eğitim kursları gördük."