"15 Temmuz hain FETÖ'cü cuntanın sıradan bir darbe girişimi değil bir işgal harekatıdır" diyen Doç. Dr. Hüseyin Yayman, tespitlerini bir adım öteye taşıdı:
"Bunun da ötesinde bir iç savaş çıkarma projesidir. Zaman ilerledikçe, darbe girişiminin ayrıntıları ortaya çıktıkça bu dediğim daha iyi anlaşılacak."
Yeni Şafak gazetesine konuşan ve 15 Temmuz'da yaşananları neden 'işgal harekatı' olarak nitelendiğini ise Yayman şöyle anlattı:
"Çünkü darbenin hedefi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dı. Allah korusun darbenin başarılı olması durumunda ise milyonlar sokaklara inecekti. On binlerce insan hayatını kaybedecekti. Binlerce insanın kanı üzerinde bir darbe yönetimi oturamayacaktı. Sonuçta Türkiye NATO'nun ikinci büyük kara ordusuna sahip. AB'den tam üyelik için gün sayıyor. Yani darbenin hiçbir gerekçesi, sebebi yoktu.
Cunta yönetimi idareye el koyabilmiş olsaydı. İstanbul'dan veya Yozgat'tan asker ve gönüllülerden oluşan bir ordu yola çıkacak ve 'Ankara'daki Darbe hükümetini tanımıyoruz. Meşru değildir' deyip Suriye ve Irak'ta olduğu gibi çatışmalar başlayacaktı. Darbe yanlısı askerler ve kamu görevlileri, seçilmiş hükümet yanlısı insanlar çatışacaktı. Darbeciler ülkeyi etnik ve mezhep savaşına sürükleyecekti."
Hüseyin Yayman 15 temmuz darbe değil işgal planıydı
ASIL AMAÇ GÜNEYDOĞU'YU MU BÖLMEKTİ?
Yayman, "Asıl amaç Güneydoğu'yu mu bölmekti?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:
"Evet maalesef hain FETÖ'cü cuntanın amacı ülkeyi iç savaşa sürükleyip, emperyalistlerin işgaline hazır hale getirmekti. Böylece Güneydoğu'yu böleceklerdi. Önce Allah'ın takdiri ve dualar sayesinde darbe başarılı olamadı. Sonra milletimizin asil ruhu ayağa kalktı ve meydanlara inip liderine sahip çıktı. En önemli sebeplerden biri de Cumhurbaşkanımızın halkı meydanlara çağırmasıydı."
HÜSEYİN YAYMAN KİMDİR?
Doç. Dr. Hüseyin Yayman, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunu. Hatay'lı. Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde yüksek lisans, Mülkiye'de doktora yapan Yayman, uzun süre Gazi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde çalıştı. Bir süre SETA Vakfında uzman olarak görev aldı ve halen Kültür ve Turizm Bakan yardımcısı olarak vazifesini yürütüyor. Milliyetçilik ve Türk siyasal hayatı konularında çalışıyor. AK Parti'nin mutfağında bulundu. ARGE Biriminin çalışmalarında yer aldı. Yeni kitabı 'Devlet Reformu ve Başkanlık Sis-temi' yakında okuyucuyla buluşacak. 25. Dönem İstanbul milletvekili olan ve Siyaset Bilimi Hocası kimliğiyle de tanıdığımız Yayman ile, FETÖ'cü darbeyi ve bundan sonra ne olacağı konularını kapsayan, önemli ve bir o kadar da gerçekçi öngörülere sahip bir söyleşi gerçekleştirdik.
DARBECİLER HESAP EDEMEDİ!
"FETÖ'cülerin zayıf bir tarihsellikleri ve eksik bir sosyolojisi bilgisi vardı. Darbe girişiminde de Cumhurbaşkanımızın milletle kurduğu sahici bağı göremediler. Milletimizin demokrasiyi keşfetmesini anlayamadılar. Allah onların gözlerini bağladı ve hata yaptılar. 15 Temmuz gecesi yaşananları ve Pazar günü Yenikapı'da toplanan mahşeri kalabalığı görenler bundan sonra darbe yaparken yeniden düşüneceklerdir. Emperyalizmin truva atı FETÖ'cülerin vatanımızı istikrarsızlaştırma girişimi geri tepti. 15 Temmuz millet olma yolunda miladımız oldu. Fakat şunu da söyleyelim. Yaygın olarak 'bundan sonra darbe olmaz' şeklinde bir inanç vardı. 15 Temmuz denemesi darbenin olabileceğini gösterdi. Bu yargıyı yeniden düşünmekte fayda var."
DARBE TEHLİKESİ GEÇTİ Mİ?
"Bence tehlike geçmedi. Darbe sistemsel bir sorun. Altı ay içinde olmazsa altı yıl içinde veya fırsatını bulduklarını ilk anda yeniden deneyeceklerdir. Çünkü Türkiye 14 Mayıs 1950'de çok partili hayata geçti. Biz şu an 2016 senesindeyiz. Yani üzerinden 66 yıl geçmiş. 66 yılda tam altı darbe oldu. Eksik kalmış darbe girişimlerini saymıyorum bile. Şu gerçeği görmemiz lazım. Türkiye nasıl bir deprem ülkesiyse, tarihsel olarak bir darbeler ülkesi olduğu hakikatini anlamamız gerekiyor."
BAŞKANLIK GELMEDEN SORUNLAR BİTMEZ
Yayman, darbe riskine karşı yapılması gerekenlere ilişkin ise şu önerilerde bulundu:
"Ben talebelik yıllarımdan itibaren Başkanlık sistemini savunuyorum. Öncelikle yetki ve sorumluluğun kimde olduğu belli olmalı ve başkanlık veya yarı başkanlık sistemine geçilmeli. TSK profesyonel orduya geçmeli. Ordudaki general sayısı azaltılmalı. Asimetrik savaş yapabilecek bir ordu kurulmalı. Yeni Yüzyılın Türkiye'sinin güçlü ordusu inşa edilmeli."
FETÖ MASONİK BİR YAPI
Yayman, FETÖ'nün örgütleniş yapısına ilişkin ise 'Masonik yapı' yorumunda bulundu ve şunları ekledi:
"Bunlar mesiyanik ve masonik bir yapılanma oldukları için sürekli arkada duruyorlar. Yumurtaları başka yuvalara bırakıyorlar. Kendilerini gizliyorlar. Düşünün Jandarma Genel Komutanın yanında 8 yıl yaverliğini yapan hain, o vakit için kendini saklıyor. Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için şöyle düşünün salonunuzda bir saksı var. Ancak 8 yıl sonra anlıyorsunuz ki aslında o saksı değil bir insanmış. Böyle bir şey olabilir mi?
FETÖ'cüler tam bir zombi yapılanması. Cumhurbaşkanımız 17/25'ten hemen sonra Haşhaşi ifadesini kullanmıştı. Kendisine din adamı süsü veren gerçekte bir şarlatan Gülen nesilleri çaldı. Bu ülkenin çocuklarını ülkesine, bayrağına, demokrasisine, yönetimine düşman bir mankurt haline getirdi. Eğer darbe girişimi başarılı olsaydı halk, bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz gibi zombileştirilecekti. İnsanların başları önlerin-de, onurları kırılmış, yüzlerin gülmediği mutsuz bir toplum düzeni kurulacaktı. Toplum topyekün mutantlaştırılacaktı.
ALLAH'A DA HESABI VAR
Gülen'in bu milletle bir hesabı varsa Allah'ın da bir hesabı var. Dualar vatanı¬mızı ve milletimizi korudu. Lütfen azıcık düşünün bunlar öylesine sinsi biçimde örgütlenmişler ki komuta kademesinin tamamının yaverleri bunlardan. Cumhurbaşkanımızın altı yaverinin beşi bunlardan. Böyle bir hainlik olabilir mi? Bunlar kadar alçak, sinsi, iki yüzlü şizofren bir topluluğu dünya daha görmedi. Siz duydunuz mu? Şili'de din adamı görünümlü bir şahsiyete ordudaki generallerin yarısı biat etmiş.
FETÖ'NÜN İMANLARI: TOPYEKÜN ŞİFOZRENLER
Bu da başka bir patoloji. Allah aşkına düşünün Türk ordusunda general olmuşsunuz. Lise mezunu bir astsubaydan veya fizik tedavi mezunu pejmürde bir memurdan emir alıyorsunuz. Adam profesör olmuş, bu devlet kendisini rektör yapmış, gitmiş lise mezunu bir memurdan emir alıyor. Böyle bir utanmazlık, ahlaksızlık var mı? Bunlar milletimizi tarihin önünde ayıplı duruma düşürmüş soysuzlar. Bunlar topyekün bir şizofreni yaşayan hasta ruhlar.
TEK BİR FETÖ'CÜ KALMAYINCAYA KADAR...
Devlette tek bir FETÖ'cü kalmayana kadar mücadele devam etmelidir. Ucu kime varırsa varsın, nereye ulaşırsa ulaşsın bu kanser hücreleri temizlenmelidir. Siyaset ve bürokrasi Cumhurbaşkanımızın duyarlılığına eşlik etmeli. Seferberlik duygusuyla hareket etmeliyiz.
DARBE GECESİ NEREDEYDİ?
Ben o gece Genel Merkezdeydim. Saat 23:00 sularında ailemle helalleşip genel merkeze gittim. Halk, partinin önünde etten duvar örmüştü. Zeyid Aslan bey ve diğer arkadaşlarla Cumartesi saat 14:30'a kadar partide nöbet tuttuk. Allah biliyor kalbime hiç korku gelmedi. Nedense içimde bir ferahlık vardı. Milletimizin sokaklara inmesi ve Cumhurbaşkanımızın varlığı özgüven verdi. Tanklar partiye geldi ve püskürtüldü. Ancak sabah 05:30 sularında F 16'lar yeniden üzerimizden alçak uçuşa başladılar ve bombalar atıldı. Partinin önünde çatışmalar oldu. Doğrusu o an endişelendik.