Danıştay 8. Dairesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), ders kitaplarından ”Atatürk İlkelerine uygunluk” şartını çıkaran Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği’nin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan davada, davacı CHP milletvekili Adnan Keskin’in dava açma ehliyetinin bulunmadığına karar vererek, davayı ehliyet yönünden reddetti.
CHP Denizli Milletvekili Adnan Keskin, MEB’in 12 Eylül 2012’de Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliğin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açtı.
Dava dilekçesinde, yönetmeliğin ”Ders kitaplarının nitelikleri” başlıklı maddesinden ”Atatürk İnkılap ve İlkelerine ve anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek hükmüne, Türk Milli Eğitiminin Temel İlkelerine uygun olarak hazırlanır” ifadesinin çıkarıldığı belirtildi.
Davaya konu düzenlemede yer alan eksikliğin bir ihmal ya da dikkatsizlik sonucu olmadığı savunulan dilekçede, ”Düzenlemenin bu haliyle Atatürk ilke ve inkılapları ile hesaplaşma kastıyla kaleme alındığı ve gelecek nesillerden Atatürk’ün izlerini silmek amacına yönelik olduğu açık olduğundan bu davanın açılması zorunlu olmuştur” denilmişti.
”Milletvekilinin dava açma ehliyeti yok”
Davaya bakan Danıştay 8. Dairesi, davayı ehliyet yönünden reddetti.
Daire’nin kararında, İdari Yargılama Usulu Kanunu’na göre, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasının öngörüldüğü belirtildi.
Kararda, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin, hukuken korunması gereken bir menfaat bağının bulunmasının dava açma ehliyeti için yeterli sayıldığı ifade edildi.
Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu, 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğunun belirtildiği kaydedilen kararda, 80. maddesinde de TBMM üyelerinin, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, hukuki anlamda dava açmaya vekalet niteliği taşımadığının açık olduğu vurgulandı.
Milletvekillerinin bu sıfatla hangi hususlarda dava açabileceklerinin anayasanın 85. ve 150. maddelerinde belirlendiği, bunların dışında milletvekillerine, milletvekili sıfatıyla dava açma yetkisi ve ehliyeti tanınmadığı bildirilen kararda, şu görüşlere yer verildi:
”Milletin vekaletini aldıkları gibi bir düşünce ile iptal davası açabilme yetkisinin tanınması anayasada öngörülmeyen bir yetkinin kullandırılması sonucunu doğuracaktır. TBMM Denizli Milletvekili davacı tarafından, milletvekili sıfatıyla davanın açıldığı anlaşılmıştır. Bu itibarla dava konusu yönetmelik hükmünden etkilenebilecek konumda bulunan bir öğrenci velisi olarak değil de milletvekili sıfatıyla açılan davada, dava konusu yönetmelik hükmü ile davacı arasında kişisel, meşru ve güncel menfaat ilişkisi bulunmamaktadır.”