O sahne sadece Youtube’da bile 3 günde 1 milyonluk izlenme rakamına ulaştı. Karakterin ölüp ölmediği sorusu bu akşamki bölümde yanıt bulacak. Gecce Kelebek ekibi Özgür Ozanla Caddebostan'da buluşup “Allah aşkına söyle, öldün mü ölmedin mi?” diye sorduk. İşte yanıtı bu röportajda...
Hüsnü Çoban’ın vurulduğu bölümün fragmanı, 3 günde 1 milyon kez izlenmiş. İnsanlar bir haftadır Hüsnü’yle oturup Hüsnü’yle kalkıyor. Şu meşhur sahneyi ve etkilerini bir de sizden dinlemek isterim...
- Valla ilk kez 134’üncü bölümde vurulmuştum, bu “Arka Sokaklar”daki ikinci vukuatım.
Biz o sahneden sonra “Karakter ölüyor” diye bir açıklama yapmadık ama o sırada fonda çalan “İşte Gidiyorum” şarkısı izleyiciyi bize kilitledi galiba. Herkes ölüyor diye başladı konuşmaya.
Siz de bir süredir veda ima eden paylaşımlar yapıyordunuz ama... Bilinçli miydi bu?
- İyi de birkaç bölüm sonra vurulacağımı biliyordum, öyle paylaşımlar yapmak hakkım. Yine de olayın bu kadar büyüyeceğini tahmin etmedim. İlk vurulduğumda 134. bölümdü, kaçıncı sezona denk geliyor ben bile hatırlamıyorum.
O zaman bu kadar tepki gelmemesi doğal. Ama bu sahne bir başka ses getirdi. Hüsnü Çoban’ın ne kadar baskın bir karakter olduğunun şimdi farkına vardım.
İzleyici Hüsnü Çoban’ı neden bu kadar çok sevmiş olabilir?
- Aile babası çünkü... En önemli sebep o... Ayrıca mağdur tiplemeli, memur maaşıyla ailesini geçindiren sıradan bir adam. Bir sürü çocuğu var, sempatik biri, dizinin gülümseyen yüzü. Başarılı, sürekli ödül alan bir polis. O yüzden halk seviyor.
Ölüm sahnesinin ardından yapılan yorumlardan ilginizi en çok hangileri çekti?
- “Adam memur maaşıyla ev geçindiriyordu, çoluk çocuk yetim kaldı, yazık” benzeri yorumları çok beğendim. Kendi ailesinden birinin başına gelmiş gibi tepki gösterdiler.
Facebook üzerinden Hüsnü Çoban için cenaze töreni düzenlendi ve 160 bin kişi etkinliği onayladı. O konu hakkında düşünceleriniz nedir?
- Ben Twitter falan kullanmadığım için arkadaşlarımdan öğrendim. “30 binle başladı cenazeye katılım rakamı, belki katılabilir işaretleyenleri saymadık bile” dediler. Şaşırdım tabii... Normal olarak afallıyor insan.
Cenazenin düzenleneceği yere gidip bakmayı düşündünüz mü?
- Düşünmez olur muyum? Gidip bakınacaktım hakikaten geldiler mi diye. Binlerce kişi bunu konuşuyor, bunu onaylıyor tamam da acaba içlerinden ciddi ciddi kalkıp giden olur mu diye merak ettim açıkçası. Hâlâ da bilmiyorum gittiler mi, gitmediler mi...
Röportajı yapmak için oturduğumuz mekanda en az beş kişi yanımıza gelip size “Ölmemişsin” dedi. Sizi ne kadar çok insanın takipte olduğunun farkında mısınız?
- Daha demin “Allah rahmet eylesin” dediler ya, “Bana değil, yakınlarıma başsağlığı dileyin” demekten başka tepki veremiyorum.(Gülüyor)
Bu sahne sayesinde sevenlerinizi de sevmeyenlerinizi de görmüşsünüzdür...
- Allaha şükür hiç ummadığım kadar seveni varmış Hüsnü’nün. Benim diyemiyorum çünkü “Hüsnü Çoban yaşıyormuşsun” diye gelip selfie çektiriyorlar. “Paylaşma bak, bölüm bu akşam” diyorum.
Ölmediğim de yayılır şimdi sosyal medyada, bu sefer farklı etkinlikler yaparlar (gülüyor). Yakınlarıma “Hüsnü değil, Özgür mü öldü?” diye sormuşlar falan... Durum komik bir hâl almaya başladı, bakalım bu cuma (bugün) çözülecek düğüm.
Evet dizi 10 yıldır devam ediyor ama bu sahne bir başka oldu. Hayatınızı ne şekilde etkiledi peki?
- Instagram’daki takipçilerim arttı. 37 bin takipçim vardı, geçen haftaki bölümle 47 bine yükseldim.
Peki Allah aşkına söyleyin, Hüsnü Çoban öldü mü?
- Yaaaaaani... Seyirci ne isterse o olacak. Seyirci uyanmasını istiyorsa gözlerini açacak, yok derlerse adam zaten vuruldu, ağzından kan geldi, ölmeye hazır. Ölürüm yani...
Bu arada çok büyük bir mutluluk yaşadığınızı biliyorum, ikinci kez baba oldunuz. Allah analı babalı büyütsün.
- Çok teşekkür ederim. Ben bu dizi için teklifi de büyük oğlumun doğduğu gün almıştım. Hastanedeyiz, Yılmaz Ekmekçi aradı. Eşim yoğun bakımdaydı, çocuğumun kalbinde ritim bozukluğu vardı, haliyle bizde de moral bozukluğu...
“Abi ben seni sonra arayayım” dedim. 2006 Mart’ta Derin doğdu, biz haziranda ekrandaydık. Geçtiğimiz gün bir oğlum daha oldu.
Adını ne koydunuz?
- Demir... İlki Derin, ikinci Demir olsun dedik. Bebeklerim kısmetiyle geldi. Ölüm sahnesiyle uğraşırken, hayata yeni gelecek bir evlat heyecanı yaşıyordum. Yeni bölümü kucağımda bebeğimle izleyeceğim.
Büyük oğlunuz Derin diziyle akran. Bu onu nasıl etkiliyor? Sizin mesleğiniz hakkında ilginç sorular soruyor mu?
- Oğlum beni gerçekten polis sanıyordu. Büyüyünce anladı da “Polis değil, oyuncu babam” demeye başladı.
Vurulma sahnesini eşiniz ve oğlunuz da izledi mi?
- Eşim çok izlemez normalde, ama o akşam “İzleyeceğim” dedi, aldı eline kumandayı. Baktım izlerken gözleri doldu. Hamile ya, vurulma anımdan nasıl etkilendiyse, hüngür hüngür ağlıyor “Çok sinirlerim bozuldu, al şunu elimden” diye uzattı kumandayı.
Oğlum izlerken içine kapandı, içlendi, bir büzüldü falan. Kapattı ekranı, bana baktı. “Nasıl olmuş?” diye sordum, “Çok sıkıcı” dedi gitti, kabullenemedi. Oğluma zaten dizide ölen kalanları söylemiyoruz, bir kere sınıftaki arkadaşlarına anlatmış çünkü.
Türk televizyon tarihinde en uzun süren dizi projesi “Bizimkiler”, onu sırasıyla “Kurtlar Vadisi” ve “Arka Sokaklar” takip ediyor. Rekoru devralır mısınız, ne dersiniz?
- Evet ama tek kanalda 10 yıldır devam eden tek dizi biziz. En başından beri Kanal D’deyiz. O anlamda rekor zaten bizde. “Kurtlar Vadisi” 13 yıldır var ama çok kanal değiştirdi.
Bizimkiler” de sanıyorum TRT’de başlayıp Star’da devam etti. Bizimki mucize gibi bir başarı. Tabii ki devam etmesini isterim. Gerçekten ölüyorsam ve rolüm bitiyorsa, üzülürüm.
İlk başladığınızda “Çocuklar Duymasın”ın Light Selami’si imajı silinmemişti. Sert bir polisi oynamak gözünüzü korkutmamış mıydı?
- Kimseyi itip kakmaya bile cesaret edemem, yeni projede, komik olur diyordum. Yıllarca “Karıcım, tamam, peki” sözleriyle ekranda kalmış bir oyuncuydum. Kendimi inandıramamıştım bu role, ama sonuç ortada, 10 yılı devirdi karakter.
Artık polis ruhu taşıyorum. Bir yerde silah patlasa, “Çekilin ben doktorum” modunda kendimi ortaya atabilirim sanki.
Böyle bir hamle yapmanız gerekti mi hiç bugüne kadar?
- Yok çok şükür. Ama memur arkadaşlar çevirmede falan “Abi size söylemeye gerek yok, zaten prosedürü biliyorsun” diyor.