HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksedağ ile diğer HDP'li vekillerin dokunulmazlık dosyalarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğer devlet olarak terör örgütüyle mücadeleyi ahlak, vicdan ve hukuk ölçüleri içinde yürütmezsek, bu mesele bizim için 3 günlük iştir. Bir an önce mesafe alınalı, bunun nasıl yapılacağı belli, bunu geciktirmenin hiçbir anlamı yok.
Vatandaşlıktan da çıkarma dahil gerekli her önlemi alırız.
Belki biz bir ölüyoruz ama en az 10 da, 20 de, 30 da onlardan öldürüyoruz. Bu, bu şekilde devam ediyor. Terör örgütünün yandaşlarını devre dışı bırakmak için vatandaşlıktan çıkartma dahil gereken tüm önlemleri almakta kararlı olmalıyız. Bunlar bizim vatandaşımız dahi olamazlar." ifadesini kullandı.
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:
Avukatlık bürosu adı altında terör örgütünün birimi olarak çalışan sözde avukatların bulunduğunu biliyoruz, bunda hiç şüphemiz yok. Aynı durum gazeteci kimliği, buranın altını özellikle çiziyorum, akademisyen kimliği, doktor, öğretmen kimliği taşıyanlar için de geçerli. Bakıyorsunuz son zamanlarda, 'akademisyen olduğuna göre tutuksuz yargılansın' deniyor. Ne demek, suçluysa, eğer yargı buna hükmettiyse o da tutuklu yargılanacak.
"ALEYHİMİZE ÇALIŞIYOR"
Gezi olayları da, paralel yapının darbe teşebbüsü de, 7 Haziran öncesinde oluşturulan iklim de bölücü terör örgütünün eylemlerine başlaması da zahirde birbirinden bağımsız görünüyor. Ama esasta hepsi aynı oyunun birbirlerini takip eden sahneleridir.
Paralel yapı denen şer örgütünün ülkemizde ve dünyanın dört bir yanında tüm imkanları ve gücüyle, devletimiz ve milletimizin aleyhinde çalıştığını bilmenizi istiyorum.
"YALANIN, RİYANIN, ŞAHSİTERSİZLİĞİN..."
Amerika'da bu yapının nasıl bölücü örgütün mensuplarıyla, Ermeni komitacılarıyla koyun koyuna olduğunu bizzat işte bu son seyahatte gördük, yaşadık. Bürokraside, iş dünyasında, sivil toplum örgütleri içinde, pusuda bekleyen paralel yapı mensunlarının, buldukları her fırsatta nasıl içlerindeki kini, düşmanlığı, husumeti ortaya döktüklerini gayet iyi biliyoruz. Yalanın, riyanın, iki yüzlülüğün, sahtekarlığın, şahsiyetsizliğin en üst seviyeye çıktığı bu yapının mensuplarına ve ihanetlerine karşı daima teyakkuz halinde olmalıyız.
"MİLLETÇE DİKKATLİ OLMALIYIZ"
Akademisyen görünümlü destekçi, gazeteci kimlikli casus, siyasetçi kılıklı eylemci, memur ünvanlı milis olarak, terör örgütünün emrine girenlerin elinde silahı, bombası olan teröristlerden hiçbir farkı yoktur. Yine kuzu postuna bürünmüş sırtlanlar da terör örgütü mensuplarıyla aynı amaca hizmet ediyorlar. Bu konuda da milletçe dikkatli olmalıyız. Devletine ve milletine ihanet içinde olan hiç kimseyi sırtımızda taşımak zorunda değiliz. Güvenlik güçlerimiz, teröristlerle mücadelelerini başarıyla, fedakarlıkla ve hassasiyetle yürütüyorlar.
"BU VATAN ŞÜHEDA KANIYLA ISLANDIĞI ZAMAN VATAN OLUR"
Şehitlerimiz oluyor. Şüphesiz ki ciğerimiz, yüreğimiz dağlanıyor. Gün geliyor bizler de anneler gibi mahsun hale düşüyoruz. Ama biz şunu da biliyoruz, bu araziler tapu kadastrosundaki tarla değildir. Nasıl ki imar girdiği zaman arsa olursa, bu vatan toprakları da şüheda kanıyla ıslandığı zaman vatan olur.
"CUMHURBAŞKANI SIFATIYLA BEN MEYDAN OKUYORUM"
Her kim ki bu vatana göz dikerse, önce bin yıldır ödediğimiz bedellere baksın, adımını da ona göre atsın. Zira o adım, son adımı olabilir. Bu sözüm, farklı isim ve söylemlerle ülkemizin bütünlüğünü, milletimizin birliğini hedef alan herkesedir. Eğer buna meydan okuma deniliyorsa, evet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne kem gözle bakan, kötü niyet besleyen herkese, milletim adına, Cumhurbaşkanı sıfatıyla ben de meydan okuyorum.