Değerli Okuyucularım ,
Bugün ilk yazımızla birlikte sizlerleyiz..
Konumuz çok derin ve çok'ta vahim!
Sorun, TAŞERON İŞÇİLERİ ile ilgili 30 Mart seçimi sonrasında yaşanan sorunlardır. 30 Mart seçimleri sonrası siyasetçiler tarafından BELEDİYEDE'Kİ işçilerine uygulanan bazı psikolojik işkencelerden söz etmeye ve bu komedi trajik gelişmeleri buradan sizlere aktarmaya çalışacağım.
Türk siyasetçilerine öncelikle bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.
Dünyanın hiçbir yerinde yoktur ki, insanoğluna bu denli aşağılayıcı, insan yapısını bozucu, ve böyle iğrenç işkenceler yapılsın. İnsanları işinden gücünden edebilmek için çeşitli yıldırma politikaları uygulansın. Böyle bir anlayış Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir.
Böyle bir sistemin varlığı olsa olsa ancak TÜRKİYE’DE olabilirdi..
30 Mart seçimlerinden sonra TÜRKİYE genelinde, il ve ilçelerde işçi katliamları yaşandı. Birçok işçinin işine sebepsiz yere son verildi yada BELEDİYE bünyesinde bulunan başka birimlere sürgün edildi.
İşte böyle bir ülkede, eski kafalı-gerici zihniyetlere işimiz kalmış ise vay halimize !
Bu zihniyetleri hala taşıyıp, ileri götürmek isteyenlerede lanet ediyorum..
Ve inanın bu seçim sonrasında görülmeye değer, iğrenç verici bir çok manzaralar vardı..
--Mesela ;
--Hem kendisi, hem de siyasi çıkarlarını başka arenalarda ön plana çıkarmak için uğraş verenler, Bir başka Müslüman kardeşinin ayağını kaydırmaya uğraşıyordu. Korkusuzca ekmeği ile oynamaya yeltenebiliyordu..
--Günlerce BELEDİYE kapılarında bekleyenler, sıraya dizilenler, İftira ve yalan dolu kelimelerle kendilerine bir yol çizmeye kalkışanların hattı hesabı yoktu.
--Başkalarının ekmeği ile oynamak için özellikle çaba sarf edenler, elinden geleni ardına koymuyor ve her türlü yobazlığı düşünüyordu.
Şuursuzca gelişen bu tutarsızlıklar, 30 Mart seçimlerinde görülen işte o iğrenç manzaralardı..
Şimdi ana konumuza dönüyor ve devam ediyoruz...
Nihayetinde 30 MARTTA seçimler yapılmış ve ülkemiz o kirli seçim atmosferlerinden kurtulmuştu. Kazananlar kazanmış ve kaybedenlerde hüsrana uğramıştı.
Birçok siyasi parti adayları yeni koltuklarına kavuşmuş ve adeta kafalarında ''TAŞERON Katliamını nasıl yapabilirim'' hesaplarını yapıyorlardı..
Onlar bu hesapları yapa dursunlar.
Bende bu çiçeği burnundaki yeni BAŞKANLARA buradan bir şeyleri hatırlatmakta fayda görüyorum..
Kul hakkına çok çok dikkat etmelerini, kul hakkının ALLAH indinde hiç bir telafisinin olmadığını, ekmek mücadelesi veren insanların vebalinin çok büyük ve DÜNYA dolusu bir yük kadar çok ağır olduğunu,
ALLAH’IN GAZABININ ve ADALETİNİN bu dünyadan göçmeden kendileri için tecelli edeceğini unutmamalarını kendilerinden istiyorum.. Elbetteki son karar sizlerindir..
Şan, Şöhret ve mevkii bu dünyada belli bir zaman için geçerlidir. Oysaki bu kısacık zaman diliminde işlenen o günahların geçerliliği ise sadece ebediyettir..
Bilmeyerek, hırsla işlenen bu günahlar yükünü sırtlamak istemeyenler, yukarıdaki anlattığım kul hakkı meselesine mutlaka dikkat etmeleri gerekiyor.
Ama nefsine, gururuna hâkim olamayan, ve insanlara tepeden bakanlara da diyecek lafımız yok. sadece onlara bir yürek sızısı yarattım.
Dünyadan göçmeden her acıyı yaşayacağı gerçeğini anımsattım.
Ve şimdilerde bu acıları hem Dünyada hem de ahirette yaşamaya aday olmuş bazı zulümkar Başkanlar, şimdilik ALLAH'IN Dünyadaki bu ilk seçimini, bu ilk beş senesini kazanmışlardır. Ve bizede tebrik etmek düşer. Devam ediniz..
İşte, bu kör ve hırs zihniyetlerin hışmına uğramış bir ilimiz sınırları içerisinde bulunan bazı ilçelerin zalim Başkanları tarafından yapılan işçi katliamlarının ne şekilde yapıldığının örneklerini vermek istiyorum.…
YER: KONYA’YA bağlı bazı ilçelerde cereyan eden, seçim sonrası el değiştiren yeni BELEDİYE BAŞKANLARI’NIN, bir önceki BAŞKANLARI tarafından işe alınan o işçileri ne şekilde taciz ettiklerini ve bu garibanlara uygulanan dramatik işkenceleri dile getiren bazı örneklerini aşağıda sizlerle paylaşmak istiyorum.
İşte o bir kaç ilçede yaşanan bazı dramatik nedenler :
Konya’ya bağlı, bu seçimle el değiştirmiş bir kaç ilçede hala işçilerin maaşları daha ödenmemiştir. İşçiler sefil ve perişan durumdalar. Kiraları gecikmiş, kartlarına ya haciz koyulmuş yada faizlere maruz bırakılmışlardır.
İşçiler, maaş durumunu sormak için rica-minnet yeni BAŞKAN veya BAŞKAN yardımcılarına derdini anlatabilmek için makamlarına çıktıklarında bu makama çıkan işçilerin işine derhal son veriliyordu.
Yani, o yeni makamında bulunan kişi rahatsız edilmeyecekmiş. Böyle bir durum karşısında o kişiyi rahatsız ederseniz bu durum işinize son verilme nedeni sayılıyormuş.
Bu ikinci madde çok çok önemli ve çokta komik..
Daha önceki BELEDİYE BAŞKANI döneminde yöneticilik yapmış olanların yerleri derhal değiştirilecek, en aşağılayıcı bir şekilde cezalandırılmak suretiyle yaş bile gözetilmeden, başka çok ağır işlere yönlendirileceklerdi. Bir psikolojik yıldırma politikası uygulaması diyebiliriz.
Taşeron işçilerin maaşını ödememek için kamuoyu önünde yapılan açıklamalarda ‘’İLLER BANKASINDAN gelen paranın BÜYÜKŞEHİR tarafından kesildiğini ve ilçesine çok cüzi miktarda bir paranın aktarıldığını, bu yüzden paralarının ödenmeyeceğini’’ dile getirerek bahaneler üretiliyor.
Saygıdeğer kardeşlerim ,
Gördüğünüz gibi çok komik kararlar ve bir o kadarda çok ilginç kararlar..
Her seçim döneminde siyasiler illaki böyle davranmak zorundamıdır? Bu doğru bir davranış değildir. Aslında bu var olan bir kural ve kaide'de değildir.
Sadece Kalıplaşmış bir gericilik usulüdür.
Bu tür düşünceler bana göre, hür ve özgür iraden içerisinde kendine apaçık bir savaş açma olayıdır...
İnsanların aynı şehirde, aynı ilçede ve aynı kasabada birbirlerine düşman kesilmesidir. Ve yıllarca bu tür davranışlarda hafızalardan asla silinmiyor...
Şimdi soruyorum?
Biz bu gerici düşüncelerle nereye kadar gideceğiz?
Her seçim dönemi bu TAŞERON İŞÇİLER üzerinde oynanan bu kirli oyunlar sadece bu insanlara mı reva görülmüştür?
Hak ve hukuktan söz edenler şimdi nerelerdesiniz?
Bu ülkede siyasi anlam taşıyan yerlerde çalışanlar ve buralarda işe girmiş olanların amaçlarının sadece bir ekmek parası kazanmak olduğu gerçeğini bilmiyor musunuz?
Bu insanlara maalesef her seçim döneminde illaki bir şamar oğlanı muamelesi yapılıyor. Çok Yazık !
Verdiğiniz 800 TL ile bu insanlar zar-zor ayakta durabilmekte ve siz üstüne üstlük olmayan gücünüzü bu işçi kardeşlerimiz üzerinde denemeye kalkışıyorsunuz. Gücünüz ölçüsünde zulüm yapıyorsunuz. Sadece EGONUZU tatmin etmiş oluyorsunuz. Ve buda size bir güç veriyor,sizde kabadayılık ruhu yaratıyor, tabii ki hoşunuzada gidiyor..Ben bu egoistliği anlamış değilim. Anlamakta istemiyorum.
Ezilen, büzülen ve sürünen bu gözü yaşlı işçilerin bu ülkede hiç bir zaman yüzü gülmüyor.
Hani bir yasanız vardı. Hani bir zamanlar Mart, Nisan vs vs derken tüm seneyi bitirerek, seçim malzemesi yaptığınız ve bir türlü çıkamayan o meçhul TAŞERON YASANIZA ne oldu?
Yoksa yine mi zaman aşımına uğradı?
Bugün-yarın çıkacak dediğiniz ve bir türlü meclise gelemeyen o meçhul yasanız vardı ya !
Şimdilerde o yasa yine bir seçim malzemesi olmaya aday... Ve görülüyorki önümüzdeki CUMHURBAŞKANLIĞI seçiminde'de tekrar bir malzeme olarak kullanılacak...
EY TÜRKİYE'Yİ YÖNETENLER ,
Bu şekilde davranmakla, sen bu ülkede HIRSIZLIĞI, ARSIZLIĞI bir öğlen vakti bile, Gözünü kırpmadan, elinde döner bıçakla insanları sokak ortasında gasp edenleri durduramayacaksın.
Böyle davranmakla cinayetlerin önüne geçemeyeceksin.
Böyle davranmakla halkın moralini hiç bir zaman yüksek tutamayacaksın..
Böyle davranmakla Çanakkale ruhuna gölge düşürüyorsun.
Ve böyle davranmaklada bu ülkede birlik ve beraberliği bozuyorsun.
Böyle davranmakla bu güzelim ülkeyi bölüyor ve lekeliyorsun.
Değerli Kardeşlerim;
Ne olursa olsun insan özünden hiç bir şey kaybetmemelidir. Özünüzü kaybettiğiniz an, hayatınızı kaybetmiş sayılırsınız.
Biz kin ve nefret taraftarlığı, yapılan haksızlıklara çanak tutmanızı istemiyoruz.
Biliyorsunuz ki aydınların olmadığı bir ülke hem kör, hem de sağırdır.
Saygı ve Sevgilerimle Mehti SARAÇ
-
-
-
-