İETT’nin en yetkili kişisi, hem 48T’deki zorlu yolculuğa bizzat şahit olmuş hem de bu hattaki tüm sorunları sakince yolculardan dinlemişti ancak bizim yolculuğumuz bitmemişti. Arif Emecen’le Taksim Tünel’deki İETT binasına ulaşmak için İstiklal Caddesi’nin girişinden nostaljik tramvaya bindik bu kez. Elbette 48T’deki yoğunluk yoktu tramvayda. Yine ayaktaydık ama sakin bir yolculuk yapıyorduk... Güç bela orta kapıdan öne doğru gelebilmeyi başarmıştım nihayet. Genel Müdür Emecen’in yanına gittim ve usulca ‘Şimdiye kadarki gözleminiz nasıl?’ dedim. Emecen de gözlemlerini ‘Yoğunluk malum ancak otobüsün temizliğinde ve teknik donanımında sorun yok. Şoför de kurallara uydu. Klima isteğini ikiletmedi” diye aktardı. Bu sırada, biraz önceki fotoğraf tartışmasına kulak misafiri olan ve otobüsün sorunlarını çektiğimizi duyan yanımızdaki bir erkek yolcu, yaşadığı sıkıntıları yüksek sesle anlatmaya başladı. Kalabalıktan yakınıyordu ve İETT Genel Müdürü’nün yanında olduğunu bilmeden “İETT yetkilileri gelip neler yaşadığımızı görsünler. Kendileri de binsinler otobüse” diyordu. Bu kalabalıkta oturma şansı bulan bir kadın yolcu ise, ayaktaki öfkeli yolcunun söylediklerine katılmakla birlikte sıkıntılarını makul bir tonda anlatıyordu: “Sefer aralıkları çok fazla. Sabahları yarım saatte bir otobüs gelince otobüsler hıncahınç oluyor...” Emecen hiç renk vermeden dinledi. Benim dikkatimi ise şoförün full konsantrasyonu çekti.